Firar sonrası cezaevlerindeki baskılar arttı!
Firar sonrası cezaevlerindeki baskılar arttı!
Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi'nden 18 tutsağın kaçmasının ardından bölge cezaevlerinde kalan tutsaklara yönelik baskı ve hak ihlallerinde artış yaşandığı kaydedildi. Mevcut baskı ve hak ihlallerinin dışında kaçma olayı sonrası artan yönelim sonucunda kendilerine ulaşan şikayet başvurularının arttığını belirten Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu üyesi olan Av. Öykü Çakmak, "devletin yaşanan olayı bunu kendi tecrit ve uygulaması için zemin yapıp, meşrulaştırma aracı haline getirdiğini" söyledi.
'Firar insanlık onurunu çiğneyen uygulamaların bir sonucu'
Yaşanan hak ihlalleri ve baskılara ilişkin bilgi veren Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu üyesi Av. Öykü Çakmak, yetkililer tarafından bölge cezaevlerinde boş yer olmasına rağmen tutsakların Türkiye'deki cezaevlerine sürgün edilmesinin kabul edilebilecek bir durum olmadığını ifade etti. Bölge cezaevlerinde firar olayının ardından baskıların artmasının devletin bunu kendi tecrit uygulaması için zemin yapıp, meşrulaştırma aracı olarak gördüğünün en büyük kanıtı olduğunu söyleyen Çakmak, "Bütün bu gerçekliklerle birlikte, devletin yaşanan bu firar olayından sonra 'güvenlik' gibi gerekçelerle geri kalan tutsakları çeşitli cezaevlerine sürgün etmesi, diğer tüm cezaevlerinde de bir takım müdahalelere geçmesinin makul bir dayanağı yoktur. Bu durum devletin bu tarz olayları kendi tecrit uygulaması için zemin yapıp meşrulaştırma aracı olarak gördüğünün en büyük kanıtıdır" dedi.
"Yakın zamanda Urfa, Şakran, Pozantı, Karataş şimdilerde ise Bingöl Cezaevi'nde meydana gelen olaylar, insanlık onurunu çiğneyen uygulamaların bir sonucu olarak çıkmıştır" diyen Çakmak, devletin görevinin mevcut cezaevi koşullarını ve tutsaklara karşı yaklaşımını evrensel standartlara getirmesi olduğunu ifade etti.
'Kanunsuz suç ve ceza olmaz'
Komisyonun bir diğer üyesi olan Av. Selvi Tunç da, baskılar öncesi cezaevinden firar eden tutsakların başka bir cezaevine sürgün edilerek, cezalandırılmasının "suç ve cezaların şahsiliği" ilkesine aykırı olduğunu söyledi. Firardan sonra yakalanıp yeniden tutuklanan 17 tutsak ile ilgili Ceza ve Güvenlik Tedbirleri'nin İnfazı Hakkındaki kanunun "hücreye koyma" başlıklı 44. maddesinin 3. fıkrasının (ı) bendine göre "firar etmek veya tünel kazmak" 11 günden 20 güne kadar hücreye koyma cezasını gerektiren bir eylem olduğunu vurgulayan Tunç, yeniden "örgüt" kapsamında dava açılmasının ise "hukuksuzluk" olduğunu ifade etti. Tutsaklar hakkında kamu davasının açılması ile birlikte devletin açık bir şekilde "kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesini çiğnediğini dile getiren Tunç, "Bu tutsaklar hakkında kamu davası açılacak olması devletin açık bir şekilde kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini çiğnediğinin alenen göstergesidir. Bizce burada tarihin kimi dönemlerinde egemenler tarafından benzer durumların bir daha yaşanmaması için nasıl ki suçlu addettiği kişilere ilkel haksız hukuksuz cezalar verilmişse Bingöl'de firar eylemine katılan kişilere uygulanan muamele de bu tarihsel gerçeğin bir izdüşümüdür" ifadelerini kullandı.
'Cezaevlerinden çok sayıda şikayet geliyor'
Cezaevlerinden kendilerine firar olayının ardından çok sayıda şikayetin geldiği aktaran Tunç, yasalardan kaynaklı tutsakların bir çok haklarının kısıtlandığını belirtti. Tunç, cezaevi yönetimlerinin "keyfi" tutumlarının tutsakların kişilik haklarını zedelediğini, yer yer ise onur kırıcı muameleye dönüştüğünü aktardı./DİHA