Yüksekova Güncel

Kalbin Üç Kapısı: Aşk, Amel ve Allah

Genel

ERSİN TEK/YAZDI

Yazar Ersin Tek 'Kalbin Üç Kapısı: Aşk, Amel ve Allah' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.

ERSİN TEK'İN YAZISI ŞÖYLE:

İnsan, varoluşun ortasında yürüyen bir muamma gibidir. Ne tamamen maddî ne de mutlak surette manevîdir. Bedenle sınanır, ruhla dirilir. Aklıyla kuşkulanır, kalbiyle inanır. Ama insanın en büyük yürüyüşü dışa doğru değil, içe doğrudur. Çünkü insan, kendini kazdıkça hakikati bulur. Bu kazının merkezinde ise üç kadim hakikat belirir: Aşk, amel ve Allah. Bu üçü; birbirinden ayrı düşünüldüğünde anlamını yitirir, birlikteyse kalbin haritasına dönüşür.

Aşk, kalbin yankısıdır. O, bir duygunun değil, bir yönelişin adıdır. Beşerî boyutu, aşkın yalnızca ilk durağıdır. Nihai menzili ise aşkın aşkıdır: Allah’a yöneliş. Aşk, bilinçli bir irade ile beslenmediğinde içgüdüye, yönlendirilmediğinde kör bağlılığa dönüşür. Ancak aşk, hakikatin peşine düşerse artık yalnızca bir tutku değil, bir bilgi hâline gelir. Çünkü aşk bilmek ister. Sadece görmekle yetinmez; içinde erimek, onunla bir olmak ister.

İnsan, âşık oldukça eksilir ama yok olmaz. Aksine aşkın içinde silinerek kendi aslî varlığına ulaşır. Aşk, insanı kendinden kurtaran bir yangındır. Bu yangın yakmaz, arıtır. Bu yanış; sadece bir içsel coşku değil, varlığın temel niyetidir. Varlık âlemine insanın düşmesi, aşkın bir yankısıdır. Ve aşk, eğer doğru okunursa, Allah’ın insana olan çağrısını fısıldar: “Gel.”

Amel, aşkın eylemle buluşmasıdır. Ancak aşk eyleme dönüşmedikçe eksik kalır. Zira hakiki aşk, sadece hissetmek değil, davranmaktır. Duygu, eylemle tamamlanır. Bu tamamlanma, tasavvufun merkezinde yer alan ‘amel’ kavramında somutlaşır. Amel, aşkın beden giymiş hâlidir. Sevdiğini söyleyen ama onun için hiçbir şey yapmayan bir kimseye aşk izafe edilebilir mi? Amel, kalbin dışa dönük kıblesidir.

İnsan, sevdiği varlığa yaklaşmak için hareket eder. Bu hareket bazen bir secde olur, bazen bir suskunluk, bazen bir tebessüm, bazen bir adaletsizliğe karşı ayakta duruştur. Aşk, içteki niyettir. Amel, onun dünyadaki yankısıdır. Aşksız amel mekaniktir; amelsiz aşk ise hayaldir. Kalp aşk ile yanmalı, beden amel ile yürümelidir. Ancak o zaman insan, hakikatin ritmine uymuş olur.

Sonra, tüm yönelişlerin, tüm çabaların, tüm yanışların ve yürüyüşlerin kaynağına gelinir: Allah. O, aşkın da amelin de öznesidir. Ne sadece bir inanç konusu ne de soyut bir kudret tanımıdır. Allah, insanın içindeki en derin boşluğu dolduran, kalbin ilk muhatabı, varlığın nihai anlamıdır.

Allah, sadece iman edilen değil; uğruna yaşanılan, bazen susularak bazen feryatla anılan, sevilerek ulaşılmak istenen mutlak Zât’tır. Bu sevgi kuru bir romantizm değildir; insanı dönüştüren, amel üreten bir yakınlıktır. Aşk O’na götürür, amel O’na yöneltir; Allah ise hem yol hem menzildir.

O, sadece emir veren değil; aynı zamanda emre muhtaç olmayan bir sevgili gibi gönüllerde yer eden bir hakikattir. Onu tanımak sadece ilimle değil; iliklerine kadar yanarak, amel ederek, susarak, sabrederek olur. Allah, kulunu bir bilgi nesnesi olarak değil; seven bir özne olarak görür. Ve hakiki kulluk, ancak seven bir özne tarafından icra edilir.

Üç kapılı bir yolculuktur varoluş. İnsan üç kapıdan geçer: Kalbin ilk kapısı aşktır; orada yanar, eksilir, hatırlar. İkinci kapı ameldir; orada yürür, sabreder, büyür. Üçüncü kapı Allah’tır; orada erir, yeniden var olur. Bu üçü, bir bütünün parçaları değil, bir hakikatin tezahürleridir. Aşk olmadan amel anlamsız, amel olmadan aşk eksik, Allah olmadan her ikisi yönsüzdür.

Varlığın sırrı bu üçlüde saklıdır: Aşk ile yanar, amel ile yürür, Allah ile var olur. İnsan kendine yolculuk ettikçe Allah’a yaklaşır. Allah’a yaklaştıkça kendinden geçer; kendinden geçtikçe de gerçek varlığına ulaşır.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.