Yüksekova Güncel

'KCK sözleşmesi üniversitelerde ders olarak okutulacak'

Genel

"KCK" İstanbul ana davasında taleplerini dile getiren avukatlardan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, iddianamede "suç delili" olarak yer alan KCK sözleşmesinin savaşı değil barışı öngördüğünü belirterek, sözleşmenin bir gün üniversitelerde ders diye okutulacağını söyledi.

 Geçtiğimiz yıl düzenlenen "KCK" operasyonlarıyla 122'si tutuklu 205 Kürt siyasetçinin yargılandığı ve Silivri Cezaevi Kampusu'ndaki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "KCK" İstanbul ana davasının üçüncü duruşmasının altıncı oturumunda iddianamenin okunmasına son verildi. Öğle saatlerine kadar iddianamenin 1289'uncu sayfasına kadar okunduktan sonra verilen aranın ardından avukatların taleplerine geçildi. Duruşmayı, BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel de izledi.

Duruşmada söz alan ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozağaçlı, duruşmanın başından bu yana sürekli olarak mahkeme heyetinden empati beklediklerini; ama iddianamenin okunması sırasında kendilerinin de mahkeme heyetiyle empati kurmaları gerektiğini anladığını söyledi. Savunmasının devamında iki tarafın da neden empati kurması gerektiğini anlatan Kozağaçlı, "Bir Türkiye gerçekliği var önümüzde. Yıllarca mücadele veren bir halk ve onun silahlı örgütü. Ama bugün burada yargılananlar silah taşımış kişiler değil. Aralarında yaşları ilerlemiş, dedeler ve nineler var. Emeklisi, öğrencisi, öğretmeni, kamu çalışanı vesaire var. Bu kişiler en fazla silahlı örgüte sempati duymuşlardır. Aralarında Öcalan'ın düşüncelerine sempati duyanlar da var. Cezaevindeki gerilla olan yakını için endişe duyabilirler. Ancak müvekkillerin silahlı siyasi hareket ile organik bir bağı var mı, bunun tespit edilmesi gerekiyor" dedi. İddianamede geniş olarak yer alan ve 2005 yılında ilan edilen KCK sözleşmesine değinen Kozağaçlı, "Öncelikle savcının bir iddiası var. Burada yargılanan kişilerin faaliyetlerinin bu sözleşme çerçevesinde oluştuğunu iddia ediyor. Ama burada yargılananların en genci 10 yıldır siyaset içinde ve aynı faaliyetler içinde. Onun için bu metin çerçevesinde faaliyet yürüttükleri görüşü çürümüş oluyor" diye belirtti.

'Üniversitelerde okutulacak'

KCK sözleşmesinin önümüzdeki yıllarda üniversitelerde verilebilecek bir metin olduğunu belirten Kozağaçlı, "KCK sözleşmesi savaşı değil, barışı öngörüyor. Bu metnin alıcı gözle okunması gerekiyor. Metin bir toplumun nasıl şekillenmesi gerektiğini öngörüyor. Türkiye'de Risale-i Nur Külliyatı ve Komünist Manifesto en çok toplatılan, yasaklanan ve okuyanlara ağır cezalar verilen iki metin. Bugün iki metin de üniversitelerde ve seminerlerde tartışılıyor. Bana göre KCK sözleşmesi de bu akıbeti görecek ölçüde bir metindir" dedi. Son olarak uzun tutukluluklara değinen Kozağaçlı, "Buradakilere net bir suç atfedemiyoruz. Ortada mağdur ve şikayetçi yok. Sanıklara, 'KCK'yi biliyor musunuz', 'üye misiniz', 'BDP'li misiniz' soruları soruluyor. En sonunda da 'Kürt müsünüz' sorusunun sorulması noktasına geliniyor. Bu tutuklamaların temel amacı bıktırmak, ama kimse bıkıp evde oturmuyor. Silahlı örgütle organik bağı olmayan kişiler, hazırlanan iddianameler, tutuklamalar ve işkenceler nedeniyle görünmez hale geliyor. Siyasi alanda yer alan kişi bu yargı sisteminde askeri alana sempati duyuyor" dedi. Ortam dinlemelerinde yer alan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarının ve Kürt meselenin tartışılmasına da değinen Kozağaçlı, "Bu konuları bütün Kürtler ve birçok Türk tartışıyor. Ama konuşarak kimseyi dağa çıkarmıyorlar. Bu konuşmalarla silahlı örgüt ile organik bağ kurulamaz" değerlendirmesini yaptı.

'Görüşme notlarının suç sayılması hukuki değil'

Ardından söz alan Avukat Ümit Avcı ise, BDP Siyaset Akademisi'nin, tüzüğü ve eğitim programıyla Yargıtay tarafından onaylandığını ve yasal bir kuruluş olduğuna dikkat çekerek, sanıkların PKK kamplarına gitmediklerini ve molotofkokteyli atmadıklarını belirtti. Siyaset Akademisi'nin yönetmeliğini okuyan Avcı, "PKK kamplarında verilen eğitimlerle paralel eğitim verildiği iddia ediliyor. Ama ortam dinlemelerinde böyle bir paralellik görülmüyor. Ortam dinlemeleriyle bu kişilerin silahlı örgüt ile organik bağı anlaşılamaz, sadece örgüte sempati duyduğu anlaşılabilir" dedi. Savcının, Siyaset Akademisi'ni "gizli faaliyet" olarak iddianamede göstermesine değinen Avcı, "Savcı bu iddiasına haber sitelerinde ve gazetelerde çıkan haberleri delil olarak gösteriyor. Bu delil bile savcının bu iddiasını çürütüyor. Gizli bir yapılanmanın haberi nasıl yapılır ki?" diye sordu. BDP Siyaset Akademisi'nde verilen eğitim ile AKP'nin eğitim akademisinde verilen eğitimler arasında fark olmasının normal olduğunu dile getiren Avcı, "İki partinin siyasi görüşleri ve çözüm yöntemleri farklı. Birisi sisteme muhalif bir parti ve onun için eleştirel bir eğitim verir" diye konuştu. Son olarak Siyaset Akademisi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarının okunmasına değinen Avcı, "Öcalan yıllardır cezaevinde ve hüküm giymiştir. Şu anda örgüt lideri veya yöneticisi değil; çünkü organik bağı yok. Bu yüzden Öcalan'ın görüşme notlarının okunması ve tartışılması, bir fikir insanının görüşlerini tartışmayla eş değer görülmelidir. Notların okunmasının talimat olarak ele alınması hukuki değildir" diye belirtti.

'Biz burada konuşurken bir yerlerde isyan devam ediyor'

Anadilde savunma hakkı ile ilgili konuşan Avukat Veysi Eski ise, Kürtlerin "anadilde savunma yapmada" ısrar etmelerinin nedeninin, Kürtlerin anadilleriyle ilgili yarası olmasına bağladı. Bu yaranın Cumhuriyet ile birlikte açıldığını, 12 Eylül'de ise derinleştirildiğini söyleyen Eski, bunun derin, toplumsal, psikolojik, siyasal bir yara olduğunu kaydetti. Mahkemenin bu konuda empati yapması gerektiğini belirten Eski, "Bu yaranın sarılması için neler yapılması gerektiğini tartışmalıyız" dedi. Müvekkillerinin silahla işlerinin olmadığını söyleyen Eski, "Bu anlattıklarımızla insanlar dağa gönderildi. Bülent Arınç olsaymış o da gidermiş. Biz bu konuşmayı yaparken bir yerlerde çocuklar 'yeter artık' diyerek, isyan ediyor" diye konuştu. Duruşmada söz alan tutsak yazar Cihan Deniz Zarakolu'nun Avukatı Can Atalay ise, müvekkilinin sadece BDP Siyaset Akademisi'nde eğitim verdiği için "örgüt yöneticisi olmak" iddiasıyla yargılandığına dikkat çekti. Savcının subjektif verilerle hazırladığı iddianame nedeniyle Zarakolu'nun tutuklandığını belirten Atalay, "İddianamede ortam dinlemelerinin olduğu bölüme gelindiğinde, mahkeme buraları okuma gereği bile duymadan söz konusu bölümleri atlattı. Yöneticiliği kanıtlayacak hiçbir delil yok. Ev ve büro aramalarında kitaplar dışında bir delil çıkmadı" diye belirtti.

Yarın ara karar verilecek

Son olarak hasta tutsakların sağlık durumlarına değinen avukatlar, müvekkillerinin hastaneye sevk edilmesini talep ederek, yeniden Adli Tıp raporu çıkarılmasını talep etti. Avukatların taleplerinin ardından duruşma, olumsuz hava koşulları nedeniyle bir saat erken bitirildi. İki haftadır süren duruşmanın son oturumunun yarın saat 10.00'da başlayacağı belirtilirken, mahkeme heyetinin yarın ara kararını açıklaması bekleniyor. / Diha
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.