Yüksekova Güncel
2025-12-10 00:48:33

Gulfıroş-V

Faik Öcal

ocalfaik@gmail.com 10 Aralık 2025, 00:48

Lallar, işaretlerle konuşur. Sağırlar, duymadan konuşur.

Körler, görmeden konuşur. Kadınlar, ağıtlarla konuşur.

Nazê

 Aşk ölüm kapısını ısrarla çalmaktır, açılmayacağını bile bile. Belki Gulfiroş’un bir tek saçı düşer yere, yerdeki yüreğime. Bekleyen telef olur göz göre göre. Belki şarkısı beyaz bir hikâye düşer, ovanın belleğine. Depreşir eski zamanlar, yitik anılar.

Uzakların türküsü, yırtar gecenin döşünü. Şehrin bana diyecekleri vardır, yalnız benim anladığım bir dille. Sırlarda boğulmak, kaldırımların surlarında, bir gece vakti... Ya da eyyamcı bir günün terkisinde… Mahmur bir ikindi sofrasında, ovayı sarmalamış dağlara yaslanmak, gökyüzünün yalancı maviliğine asılmak. Bir Nazê midir alıp başını giden. Ne buyrulur yaslı Befircan türkülerine, kolu kanadı kırık, içi yanık hicranlı Gulfiroş’un gidişine. Bir Nazê midir, yüz küsur yıllık bir ömrü bir aşka adayan.

Muttasıl kereler üzeridir muhabbet; beyazın sarıya konması, çiçeğin kalbini kelebeğe sunması. Hep aşk üzere, hep aşk için.

Bilinir mi hiç kuşun kurtla imtihanı, rüzgârın yapraklarla dansı. Bilinir mi hiç. Söyle sevgili.

Sabah nağmeleri dolarken bahçeme, bilinir mi hiç kurnanın gözünde aslan hüznü. Suya katrandır geceye yazılmış şarkı. Her mertebe gaibin yıkımı, her perde arzunun intikamı…

Bir neyin seyyaresiyim, Neyzen’in suskunluğu, berduşluğu, bestenigâr taksimi. Boğazın iki yakasında ellerim. Hiçlikten alacağım var. Derin sessiz hiçlikten. Aşkımın karşılığı… Sulbüm müştekidir künyemden. Mecnun hicranı. Künyem, yani hiçliğin sesi, yokluğun ezgisi, filozofların teranesi. Ahtır, Neyzen’in neyi, iniltisi. Rahat bırakmaz hiçbir vakit, kamışın gözyaşları. Sulak arazilerde suya bir gül, benim ömrüm.

Beni seninle ararlar şimdi, Gulfiroş. Sadece kalbimde yaşadığını söylüyor acılarım. Adım bozguncuya çıkacak. Müfsit sürgün. Aynı yerden sürülmüştük, aynı vaktin encamında, ayın karanlık yüzü gizlenirken güneşin yakıcı hücrelerine. Aynı yerden sürülmüştük, farklı yerlerde birbirimizi aramak için, birbirimizi bulmak için. Kız kâkülü… Sisyphus yazgısı… Zerdüşt buyruğu… ‘Girê Qewla Çêlan’ ağrısı…

Cinnet beninde bir garip âdemim, aşk beldesinde bir biçare bende, gecenin çöllerinde mecnun, hüsnün gönlünde maşuk.

Her infiale hükümlü yüreğim, sıraladıkça yüce dağları, çölleşir ova. Kevgire döner dünya. Aklımı Gulfiroş’uma çaldırmışım. Mazurum. Fikrimi meze yapıp Gulfiroş’a sunuyorum. Kefaret, mükellefiyet kaygısı... Vuslatımın baharında, ayrılığın yitik kancası dolanıyor hüznüme. Lime lime olmuştur karanlık iz düşümler, hicranlı gülüşler, münzevi akşamlar. Her yerde, her dem yolculuk izleri… Yekpare. Şehrim yangınlar derliyor yine, yıldızlı gecenin saçlarından. Mayıs ayrılığı; haziran vuslatı…

Kendime bir kavuşsam, belki yürürüm yine Gulfiroş’un yüreğine, gecenin derinliğine, şehrin içine. Bir taşın tepesindeyim, karanlığın kabuğundayım, uzak sokakların dışındayım. 

Yalnızlığın aşk deryasında hüznün yüzüne çıkıyor bütün yollarım. İnce ve tali, dar ve patika, uzak ve yakın, görünmez ve aşikâr, kirli ve pak bütün yollar. Gizli yitik.

Her kavşakta mecrûh bir yoldaşımı rehin bırakıyorum. Gidenlerin türküsü bu, ayrılığa hasret, ölüme namzet. Yani Mem’in yüreği, yanar yine Zîn, bakar uzaklardan Zap, bekler Leyla, arar Mecnun…

Sonra lalların dilini belledim. Aşkın kelimelerine düştü yüreğim. Sağır oldum, her yerde aşkı duydum. Kör oldum, aşkın ahenkli musikisini duydum. Birini sevdim, onda kendimi buldum. Aradığım bulamadığım, yazdığım anlatamadığım Gulfiroş’um, sevgilim…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.