Yüksekova Güncel

'30 lira için ölümü göze alıyoruz'

Güncel

Savaş uçaklarının 28 Aralık 2011'de gerçekleştirdiği bombardıman sonucu 34 sivil yurttaşın yaşamını yitirdiği Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünde yurttaşlar, tüm korkulara rağmen sınır ticareti yapmaya devam ediyor.

Bölgede yaşayan yurttaşlar geçimlerini sınır ticaretiyle sağlarken, sınır ticareti yapan yurttaşlar, 34 kişinin katledildiği bölgeden geçmemeye özen gösteriyor. 

Şırnak'ın Uludere (Qılaban) ilçesine bağlı Roboski (Ortasu) köyünde 28 Aralık 2011 gecesi yıllardır geçimlerini sınır ticareti yaparak sürdüren, çoğunluğunu çocukların oluşturduğu sivil yurttaşların üstüne TSK'ye bağlı savaş uçakları bomba yağdırmış ve yapılan bombardıman sonucu 34 sivil yurttaş parçalanarak yaşamı yitirmişti. Dört tarafı dağlarla çevrili bölge köylerin yaşam alanları "güvenlik" gerekçesiyle insansızlaştırılmış durumda. Askeri karakol ve üst bölgeleriyle işgal edilen bölgede, halka sınır ticareti dışında bir seçenek bırakılmadığı belirtiliyor. Yıllardır bölge halkının askerlerin gözetiminde "kaçakçılık" yaptığı iddialarına rağmen sınırlarda sayısız insan ya yaşamını yitirdi ya da sakat kaldı. Ölümlere Roboski katliamı da eklenince, yıllardır sınırlarda yaşanan ölüm yolculukları Türkiye ve dünya gündemine oturdu. Katliam ardından Türk basını ve yetkililerin yıllardır görmezden geldiği sınır ticareti bir anda tartışma konusu oldu ve kimi çevrelerce katliama gerekçe gösterilmeye çalışıldı. Katliam ardından değişik çevrelerden oluşturulan birçok komisyonun incelemesinin ardından "kaçakçılık" olarak kabul edilen sınır ticaretinin bölgede yaşayan insanlar için gündelik bir faaliyet olduğunun altı çizildi.

Sınırda sık sık yaşanan can kayıpları ve yaralanmalara rağmen sınır ticaretinin sürdüğü bölgede 28 Aralık 2011 tarihindeki katliamdan sonra da yurttaşların mayınlı ve keşif uçaklarının kol gezdiği sınırlara doğru yaptığı yolculuğu sürüyor. 34 yurttaşın yaşamını yitirdiği Roboski köyünün çevresindeki onlarca askeri üs bölgesine rağmen sabah erken saatlerde hazırlanan gençlerin çoğunlukta olduğu gruplar, katliamın gerçekleştiği bölgeye doğru gündüz vakti yol almaya başlıyor. Köyde çekim yapan basın mensuplarının meraklı bakışlarına aldırış etmeyen gençler, zaman zaman kendilerine uzatılan mikrofonlara açıklama yapmaktan da çekinmiyor.

'30 lira için ölümü göze alıyoruz'

Mazot dolu bidonların yüklü olduğu katırların önünde patika yollardan köye doğru inerken rastladığımız ve isminin M. Encü olduğunu öğrendiğimiz bir genç, ölümün kol gezdiği sınırlara doğru yapılan bu yolculuğu değerlendirdi. Encü, katliamın gerçekleştiği bölgeden geçerken, o günü tekrar yaşadıklarını, tüm korkularına rağmen çaresizlik nedeniyle bu işi yapmaya devam ettiklerini ifade etti. M. Encü, yaptıkları işin kaçakçılık olmadığını, günlük yaşamın bir parçası olduğunu vurgulayarak, "Biz bu işi yıllardır yapıyoruz. Bu iş bizim babalarımızdan beri sürüyor. Bu iş kaçakçılık değil ki eğer öyle olsaydı; günde 3-4 bin lira kazanırdık. Ama bizim amacımız kaçakçılık değil yaşamak için çalışmak olduğu için günde 30-40 lira kazanıyoruz. Başka bir işte yok buralarda. Tüm yatırımlar batıda. Güneydoğu'ya yatırım yapılmadığı için biz de bu sınırların ardından mazot, şeker ya da sigara getirip ekmeğimizi kazanıyoruz. Biz ailemize bakmak zorundayız sonunda ölüm bile olsa. Hükümet bu işin kaçakçılık olduğunu söylüyor, ama bu iş 30 liranın ticaretidir" dedi. 

"Biz 34 insanımızın şehit edildiği bölgeden geçerken çok duygulanıyoruz" diyen Encü, "Hala orada şehitlere ait giysiler, uğrunda öldükleri mazot bidonları, katırlarının kemikleri duruyor. Buradan giderken orayı kullanmamaya çalışıyoruz ama dönerken katırlar diğer yollarda zorlandıkları için çaresiz o yolu kullanıyoruz. Keşif uçakları uçuyor üstümüzden korkuyoruz ama dediğim gibi başka çaremiz yok. Mecburuz bu sınıra gitmeye" diyerek yaşanan çaresizliği anlattı.

'Soğuktan çoraplarım ayaklarıma yapışıyor'


Akşam saatlerine doğru sayıları giderek artan ve patika yollardan köye doğru inmeye devam eden katırcıların gün içerisinde yaptıkları 10 saatlik uzun ve yorucu yolculuk nedeniyle bitkin oldukları dikkat çekerken, aileler de damlara çıkarak çocuklarının bu zorlu ve tehlike dolu yolculuktan dönmelerini tedirgin bir şekilde bekliyor. Bize sınır yolculuğu hakkında bilgi veren Ö.A., "Bazen soğuklar nedeniyle katırımın yükünü yükleyemiyorum. Ellerim buz tutuyor. Ancak arkadaşlarımın yardımıyla yükümü alıp dönebiliyorum. Eve ulaşınca annem, kardeşlerim sıcak suyla ellerimi ovuyor. Soba yakıp ayakkabılarımı çıkardıktan sonra ayaklarıma yapışan çoraplarımı çıkarıyorlar. Kolayca para kazandığımızı sanıyorlar ama bir gün gelip bizimle sınıra gelsinler. O zaman belki bu çaresizliğimizi anlarlar" dedi. Askerlerin gözleri önünde sınıra doğru gittiklerini aktaran Ö.A., her gün yeni bir katliam daha gerçekleşse yine bu işi yapmaya devam edeceklerini kaydetti. DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.