'Bizim de dünyamız bu işte…'
'Bizim de dünyamız bu işte…'
Diyarbakır'da efsaneleri ile bilinen Kırklardağı'nın 30 yıllık bekçisi olan çoban Cemil Geçer, ilerleyen yaşına rağmen dağın efsanesi ile kendi yaşam hikayesini bütünleştirerek yaşam savaşı veriyor. Geçer, "Kırklardağı'nın efsanesini bilmeyen yoktur. Bizim de dünyamız bu işte" dedi.
Anılarla Diyarbakır
Başına bağladığı puşi, giydiği şalvar ve eline alarak tutunmaya çalıştığı değneğiyle Kırklardağı'nda bir yanda koyunlarını otlatırken, bir yandan da Hevsel Bahçeleri ve Diyarbakır'ın tarihi surlarına karşı durarak, hayallerine ve anılarına gidiyor. Her gün saat 06.00'da Kırklardağı'nın hemen yanında bulunan Bağıvar'daki evinden koyunlarını çıkaran Geçer, kısa bir süre sonra vardığı Kırklardığı'nda gün batımına kadar koyunlarını otlatıyor. Geçer, dağı adeta ikinci evi olarak görüyor. 1979 yılında Mardin Mazıdağı'ndan gelerek Diyarbakır'a yerleşen Geçer anılarını da bu tarihten sonra anlatmaya başlıyor. "Geldikten bir yıl sonra darbe oldu" diyen Geçer, "O dönemde Bağıvar köy statüsünde bulunuyordu. Askerler köyümüze geldiler, köydeki herkesi meydana çıkarıp soydular. O günleri hiçbir zaman unutamıyorum. O günden beri de Diyarbakır'da yaşıyorum" dedi.
50 yıllık çoban!
Dağın efsanesi ile kendi yaşamını bütünleştirerek anlatmaya devam eden Geçer'ın anılar heybesinde şunlar var: "Kırklardağı'nın efsanesini bilmeyen yoktur. O efsane üzerine şarkılar da yazıldı. Şimdi ise ben burada çobanlık yapıyorum. Yıllardır buradayım, sadece bir kez o da geçen yıl bir rahatsızlık yaşadım. Yanımda getirdiğim ekmeği yiyemez duruma geldim. İlk kez hayatımda bir rahatsızlık geçirdim o zaman. O gün akşama kadar hasta hasta günün ağarmasını bekledim. Sonra zor bela eve yetiştim. Şu an yaşam koşullarımız pekiyi değil, işte gördüğünüz gibi az sayıdaki koyunlarla geçimimi sağlıyorum. Çobanlık yapmayı sürdüreceğim. Bizim de dünyamız bu işte." DİHA