Cami mi müze mi?
Cami mi müze mi?
Antalya'da halk arasında Korkut Cami ve Cumanın Camisi ismiyle anılan Kesik Minare Camisi, istilalar sonucu 2'şer kez hem cami hem de kiliseye dönüştürülen yapı olarak biliniyor. Minarenin külahının bir yangında kül olması sonucu tarihi bir yapı olarak kullanılan cami, son yıllarda bakımsız bırakılması nedeniyle "Müze mi, cami mi olsun?" tartışmaları da beraberinde getirdi.
Selçuklular devrinde onarım gören, Osmanlılar zamanında bir süre bir bölümü Mevlevihane olarak kullanıldığı bilinen bu yapının, camiye çevrilmesi Sultan II. Bayazid'in oğlu Şehzade Korkut'un Antalya Valiliği (1470-1509) zamanında oldu. Bu değişimde, batı kısmına bir portal ile "Erken Osmanlı Mimarisi"nin çok zarif bir örneği olarak gösterilebilecek bir minare ilave edildi. 16 Ağustos 1895 gecesi çıkan bir yangın sonucunda minare ve cami Kaleiçi'deki 300 evle birlikte yandı. Minarenin ahşap olmasından dolayı külah kısmı da yandığı için bu yapıya halk tarafından "Kesik Minare" adı verildi.
Kesik Minare tarihçesi
Korkut Cami (Kesik Minare), antik dönemlerden Osmanlı dönemine kadar uzun bir geçmişin izlerini taşıması bakımından son derece ilginçtir. MS 2. yüzyıla tarihlenen tapınağın temelleri üzerine MS 6. yüzyılda tapınağın mimari parçaları kullanılarak büyük bir kilise inşa edilmiştir. Bu kilise MS 7. yüzyılda Arap akınları sırasında tahrip edilince 9. yüzyılda bazı ilave takviyelerle yenilenmiştir. Eser Selçuklular devrinde Camiye çevrilmiş, 1361'de Antalya, Kırbıs Kralı Peter 1. eline geçtiğinde tekrar kiliseye dönüştürülmüştür. Yeniden cami olarak kullanmaya başlanması Sultan 2. Beyazıt'ın oğlu Şehzade Korkut zamanında (1470-1509) olmuştur. Son devirlere kadar ibadete açık bir cami iken, 1846 yılında geçirdiği büyük yangından sonra kullanılmamıştır. Korkut cami, diğer adıyla Cumanın cami diye de bilinen yapı, minarenin külahsız kalışından dolayı kesik minare ismini de almıştır. DİHA