Yüksekova Güncel

Evin'in Babası Barışı Arzuluyor

Güncel

Barış sürecinin, bölgedeki nabzını yoklamaya gelen ‘akil adamlar’ Van’a ayak basar basmaz, Ferzande Abi’nin ,Xaçort mahallesindeki evinin kapısını çaldılar.

NAİF YAŞAR-BASKALENEWS
 

Yani, sürecin Van’daki yansımasını ilk kez ondan dinlediler.

 

Peki, akil adamların, bir milyon nüfusu bünyesinde barındıran deprem kentine gelir gelmez uğradıkları, anlatımlarını önemsedikleri, yıllardır, cezaevi ve hastalık sendromuyla iç içe, Van’ın kenar mahallesinde, dikkatlerden uzak, kendi halinde bir yaşam sürdüren Ferzande Abi kimdi?

 

Bir kız çocuğu dağlara gelin olup toprağa düşerken, diğer kız çocuğu dağlarla nikahlanan bu babanın barışa olan ısrarı nedendi?


Ferzande Abi;10 nüfuslu bir ailenin çocuğuydu.

 

Beytüşebab (Elk) ilçesi, Hakkâri vilayetine bağlı iken, ilçeye bağlı Germav köyünde, olağan yaşamlarını sürdürüyorlardı. Aşiret törelerinin kol gezdiği bu coğrafyada, yaşanan bir kan davası yüzünden,1967yılında,evlerini barklarını terk ederek Van’ın Başkale (Elbak ) ilçesine yerleştiler.

 

Babası Musa, ağabeyleri olan Zeki ile birlikte talihsiz bir trafik kazasıyla yaşamlarını yitirirken, Ferzende Abi, sekiz kardeşiyle birlikte yaşamaya tutunmaya çalıştılar.

 

Anneleri Peré Ana,kol kanat gerdi öksüzlerine,..


Kurttan, kuştan esirgedi yavrularını.

 

9 kardeş, göç ettikleri topraklarda, yokluğun, yoksulluğun kol gezdiği bir yaşama uyum sağlamaya çalışıyorlardı.

 

70 yıllarda yani benim ortaokulda okuduğum sıralarda, Ferzande Abi ve ailesini tanıdım. Aynı mahallede oturuyorduk.


Kerpiç yapılı iki gözden oluşan, uzun bir koridoru bulunan bir evde kalıyorlardı ve çookkk kalabalıklardı.

 

O kadar kalabalıklardı ki, tek caddesi olan Elbak’ın her köşesinde görülebilecek kadardılar.

 

Büyüklerimiz, bu kalabalık aileye ‘GEVDAN’ diyorlardı.


‘Gevdan’,  Abi ailesinin bağlı bulunduğu aşiretin adıydı.

 

Ortaokul yıllarımda tanıdığım Ferzende Abi, henüz yirmisinde, pos bıyıkları olan, bıçkın bir delikanlıydı.


Daha o yaşlardayken kendini Kürt mücadelesine adamış ve bu mücadelede kabul gören biriydi.

 

Sözünü ettiğim yıllarda, Kürt siyasi mücadelesinde adından söz ettiren DDKD (Devrimci Demokratik Kültür Derneği) çatısı altında mücadele yürüten Abi, yeni nesil gençlerin de kendilerine idol olarak kabul ettiği bir kişilikti.


Elbak’ta kaldığı 25 yıl boyunca, gönül verdiği, Kürt siyasi mücadelesinde ödün vermeden, kimliğine, diline ve kültürüne sahiplenme uğrunda mücadelesini sürdürdü.


Bu süreç içersinde büyük bedeller ödedi, gözaltına alındı, tehdit edildi, tutuklandı.

 

Ama inandığı, bildiği değerlerden taviz vermedi.


79 Yılında Şirin Abi ile hayatını birleştiren Abi, Eşini Kendisine bir eş olmaktan çok mücadele arkadaşı olarak gördü…


80’li yıllara gelindiğinde yeni bir göç dalgası bekliyordu Abi ailesini.

 

80 faşist darbesinin yarattığı tahribatla, Önce Hakkâri’ye daha sonra Van’a göç etmek zorunda kaldılar.


Hakkâri’de 80’li yıllarda bir dönem Bağımsız olarak İl Genel Meclis üyeliği yapan Abi bu süre içerisinde yaptığı çalışmalarla Hakkâri halkının gönlünde taht kurmayı başardı…


Van’a geldiklerinde dahi, siyasi mücadelenin yoğunlaştığı mahalleleri tercih ederek,90 lı yıllarda ‘kurtarılmış bölge’ olarak adlandırılan Xaçort mahallesine yerleştiler.

 

Oysa ne ikinci göç, ne de evlilik, Ferzende Abi’yi Kürtlük sevdasından vazgeçirmeye yetmemiş aksine daha da bağlı kılmıştı.

 

90’lı yıllar…


Yani, faili meçhullerin, tutuklanmaların, gözaltında kayıpların ve işkencelerin tavan yaptığı yıllar.

 

Zülüm, baskı barbarlaştıkça, ölümler arttıkça, işkence tezgâhlarına yenileri eklendikçe, Ferzende Abi, gidişata ‘dur’ diyecek alternatifler yarattı ve bir gün olsun ‘yoruldum’ demedi.


O yorulmayınca, kendisine yönelen baskılarda arttı.

 

İki gün evinde kaldıysa, beş gün hücrede kaldı.


Üç ay çocuklarıyla sofraya oturduysa, beş yıl cezaevlerinde tutsak arkadaşlarıyla ekmeğini bölüştü.

 

12 kez tutuklandı…


Evet…

 

Aynen öyle.


Yani 0n yılda 12 kez, mahpushaneye misafir oldu.

 

230 gün boyunca, nefes dahi aldırılmadan işkence tezgâhlarında geçirildi.


25 gün boyunca ‘Filistin askısı’ denilen, ölüm çarmıhına gerildi.


Gördüğü işkencelerden birçok uzvu parçalandı ve bedeninde oluşan tahribattan dolayı amansız bir hastalığa yakalandı.

 

Ferzende abi’yi yıkıp yataklara düşmesine neden olan şey ne işkenceydi ne de yıllara varan hapislik hayatıydı.


Onu en çok yıkan, kendisine yapılan işkence ve hakaretlerin, çocuklarının gözü önünde yapılmasıydı.

 

Yani yaşamının en ağır hakaretlerine uğratılmıştı.


Yani, bir baba, bir Kürt ve bir yurtsever olarak, çocuklarının gözü önünde rencide edilmişti.

 

Babalarına yapılan zulmü kabullenemeyen çocukları, dönemin işkencecilerinden hesap sormak için babaları olan Ferzande Abi’nin baş koyduğu mücadeleye sevdalandılar.


‘İntikam, öc alma’ hesapları gütmediler ama babaların işkence tezgâhlarına çekilmediği, kardeşlerin hayatlarının baharında toprağa düşmediği ve anaların karalar bağlamadığı özgür bir yaşam yaratmak adına zor olanı seçtiler.

 

Gözlerinin önünde babasının işkenceye, hakaretlere maruz kaldığını gören kızı Evin, dağlara çıkarak, yüreğinde biriken acıları dindirmeyi tercih etti. Oysa yüreğindeki acıları dindirirken girdiği bir çatışma sonrası henüz hayatının baharında toprağa düştü.


Ablasının ölüm haberini alan Viyan ise,’ölümden başkası haram gayri’ deyip ablasına mezar olan dağların yolunu tuttu ve özgürlük maratonunu sürdürüyor.

 

Sonuçta, ‘dili, kimliği, kültürü, iradesi’ elinden alınmış bir halkın bireyleri olarak insanca bir yaşam istedikleri için tar u mar edildiler.


Abi ailesi, bu coğrafyada bu kaderi yaşayan on binlerce aileden sadece biriydi.

 

Ama yaşadıkları tüm tahribatlara rağmen, ödedikleri tüm bedellere rağmen, mücadele alanındaki alanlardan geri durmadılar.


Makam mevki, koltuk arayışlarına düşmediler.

 

‘benim çocuklarımdan biri bu mücadele için toprağa düştü, diğerinin de bizleri bırakıp gitmesi an meselesi’ serzenişinde bulunmadılar.


‘bu kadar bedel ödedik. Makam mevki, milletvekilliği, belediye başkanlığı benim hakkım’ diyebilecek kadar kendilerini küçültmediler.

 

‘bakın bu değerler üzerinde nasılda rantlaşıyorlar, nasıl da gruplaşıyorlar’ gibisinde çirkin ithamlar içine girmediler.


Ödediği tüm bedellere rağmen, barışı arzuladı.

 

Gördüğü işkencelere rağmen çocukların ölmemesi için dua etti.


Bedeninde kuduran acılara rağmen, kardeşliğe gülümsedi.

 

Akil adamlar kapısını çaldığında Ferzande Abi’nin…

 

O sekiz çocuğunu ve acıların yarattığı yıldızlarla saçları ağaran Şirin Ana’yı yanına alıp, Xaçort mahallesindeki evlerinde, pencerenin dibine oturup, Erek dağının derinliklerinde doğacak bahar güneşini beklediler.


Akil adamlar, eşikten içeri adım attıklarında, Ferzande Abi ve çocukların bir daha ölmemesi için yıllarını mücadeleye adayan Şirin Ana’nın yüzünde beliren tebessümle karşılandılar.

 

Akil adamlar sordu, Ferzende Abi anlattı.

 

Akil Adamlar sordu… Şirin Ana’nın göz bebeklerinde, yıllar önce dağlara kurban verdiği ‘Evin’i’ canlandı.


Akil adamlar sustu…

 

Şirin Ana, dağda olan bebeği ‘Viyan’a’ çorap ördü.


Akil adamlar ve Abi ailesi vedalaşırken, Xaçort’un kara beton kaplı evin duvarları arasında bir tek çağrı yankılandı.

 

O da “ARTIK DAĞLARIMIZA BAHAR GELSİN” sesiydi.BASKALENEWS

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.