Yüksekova Güncel

İnşaat işçileri: Güçlüyüz çünkü üretiyoruz

Güncel

İnşaat işçileri kurdukları dernek ile adeta kaderleri haline gelen iş kazaları ve ölümlerin önüne geçmek için yola çıktı.

Derneğin kurucuları hedeflerini ve güçlü olduklarını şu sözlerle duyuruyor: "Biz ağlamayacağız. Çünkü bu binaların hepsini biz yapıyoruz. Bakanların binalarını da biz yapıyoruz, şurada gördüğünüz Hilton Oteli'ni de biz yapıyoruz, sarayları da biz yapıyoruz. Hakkımızı aradığımızda bizleri yargılayan mahkemeleri de biz yapıyoruz. Dolayısıyla biz güçlüyüz, biz üretiyoruz. Sayımız hiç de az değil." 

İş kazalarının en çok yaşandığı ve en çok işçinin çalıştığı sektörlerden biri olan inşaat sektöründeki işçiler, siyasi örgütlerden ve sendikalardan bağımsız olarak "İnşaat İşçilerinin Derneği" çatısı altında örgütleniyor. Bu ayın başında kurulan derneğin geçmişi ise 2 yıl öncesine, Saphire direnişine dayanıyor. İnşaat işçilerinin taşeron başta olmak üzere, iş güvenliği, barınma gibi pek çok sorunu var. İşçiler, tüm bu sorunların faturasını çoğu zaman canlarıyla ödemek zorunda bırakılıyorlar. Resmi rakamlara göre sadece geçen sene 300'e yakın inşaat işçisinin iş başındayken hayatını kaybettiği söylense de kayıt dışılığın normalleştirildiği inşaat sektöründe çalışırken hayatını kaybeden işçi sayısının 300'ün çok üzerinde olduğu konunun ilgilileri tarafından belirtiliyor. İnşaat işçilerinin yaşadıklarını ve İnşaat İşçilerinin Derneği'nin hedeflerini Bomonti'deki Hilton Otel'in inşaatında çalışan iki inşaat işçisi, derneğin başkanı ve 30 yıllık mermer ustası Mustafa Adnan Akyol ve derneğin yönetim kurulu üyelerinden inşaat işçisi Ersoy Şahin anlattı.

'İşçi dostu olduğunu söyleyenler bizi işçi sınıfından saymadı'

Akyol, "Uzun yıllardır inşaat sektöründe, bir örgütsüzlük var. Bunu zaten biliyorduk. Hatta en örgütsüz işçi kesimi inşaat işçileridir. İşçi dostuyum diyenler inşaat işçisini işçi sınıfından saymadı. Tabela sendikaları dışında ne sendika var bu sektörde ne de başka bir örgütlenme" diyerek, maaşını alamadığı için başlattığı Saphire direnişinin ardından Teknik Yapı ve Varyap'ta da direnişler gerçekleştirdiklerini belirtti. Bu direnişler boyunca inşaat işçisinin örgütlenmeye ihtiyacının olduğunu gördüklerini belirten Akyol, dernekten önce de bir süre girişim olarak faaliyet yürüttüklerini kaydetti. Akyol, inşaat sektöründe örgütlülüğün başka bir boyutuna dikkat çekerek "İnşaat işçisi örgütleyen, sadece inşaat işçisi örgütlemiyor. İnşaat işçisi örgütleyen tarım işçisi, garson, taksi şoförünü örgütlüyor; çünkü inşaat işçisi iş bulamadığı zaman bunlardan birini yapıyor" diye konuştu. 

'Sorunların hepsi birbirine bağlı'

İşçilerin yaşadığı sorunların hepsinin birbirine bağlı olduğunu ifade eden Akyol, "İnşaat sektöründe emekli olmuş işçi bulamazsınız; çünkü sigortası yatmaz. Ücretlerini zamanında alamazlar, barınma yerleri çok kötüdür. İçler acısı olan yerler var. Hiçbir sorunu birbirinden ayıramazsınız. Tabi ki işçi ölümleri en önemlisidir, insan ölüyor sonuçta" diyerek inşaatlarda yaşanan iş kazalarında, işçilerin patronlar tarafından özel hastanelerde tedavi ettirilip kazaların üzerinin örtüldüğünü aktardı. Akyol, geçtiğimiz Mart ayında Marmara Park AVM şantiyesinde, insanlık dışı koşullarda barınmak zorunda bırakıldıkları çadırlarda çıkan yangında 11 işçinin yanarak yaşamını yitirmesinin ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın çadır yerine konteynır önerisi yaptığını anımsatarak inşaat işçilerinin barınma sorununa değindi.

'Bilmiyorlar çünkü biz yaşıyoruz'


"Konteynırlarda hiçbir şey olmuyor diyorlar; ama siz o konteynırlarda kaldınız mı hiç? 9 metrekarelik konteynıra 8 kişiyi koyuyorlar. Bunun neresi sağlıklı? Bilmiyor kimse, yetkilileri etkililer, işçi dostları, sendikalar da bilmiyor. Çünkü biz yaşıyoruz" diye tepkisini gösteren Akyol, Marmara Park AVM'deki yangın sonrası suçluların cezalandırılmadığına dikkat çekti. "11 kişiyi yakanlar hesabını verdiler mi? O firma hala bu ülkede iş yapıyor. Lisansı ve yetkisi iptal edildi mi acaba? Veya kimi tutukladılar? Mimarı, mühendisi, kaynak ustasını tutukladılar. O firma inşaat yapıyor bu ülkede" diyen Akyol, devletin konu ile ilgili yeterli denetim yapmamasına vurgu yaptı. Sermaye sahiplerine devletin her türlü imkanı sunduğunu belirten Akyol, "İşçinin bir kıymeti yok ki onlara göre. Patronlara her şeyi verdiler. Ülkedeki bütün arsaları 2B Yasası ile kentsel dönüşümle, o da yetmedi 3. köprü ile verdiler. Teşvikler, krediler verdiler. O da yetmedi yabancıya mülk satışı kanunuyla müşteri bile buldular. Ama bir kere dönüp işçiye bakmadılar, yeter bir de dönüp işçiye bakın" çağrısı yaptı. 

'Devlet bahane değil, çözüm üretir'

Ersoy Şahin ise İş ve İşçi Güvenliği Yasası'nı olumlu ama yetersiz olarak değerlendirerek "Hiç yoktan iyidir diyebiliriz. Ama bizim sorunumuzu 'hiç yoktan iyiler' çözmedi. Bir devlet bahane üretmez, çözüm üretir. Biz bahanelerin hiç birini kabul etmiyoruz" diye konuştu. "Biz dernek olarak kurulurken, şunu ilke edindik: Biz ağlamayacağız. Çünkü bu binaların hepsini biz yapıyoruz. Bakanların binalarını da biz yapıyoruz, şurada gördüğünüz Hilton Oteli'ni de biz yapıyoruz, sarayları da biz yapıyoruz. Hakkımızı aradığımızda bizleri yargılayan mahkemeleri de biz yapıyoruz. Dolayısıyla biz güçlüyüz, biz üretiyoruz. Sayımız da hiç de az değil" diyerek kararlılıklarını vurgulayan Şahin, bakanlığın rakamlarına göre bir buçuk milyon inşaat işçisi bulunduğunu; ama gerçekte bu sayının 2-3 katı kadar olduğunu kaydetti. 30 kişinin altında işçi çalıştıran inşaatlarda hiçbir denetim olmadığını belirten Şahin, büyük şantiyelerdeki durumu ise şu şekilde özetledi: "Büyük şantiyelerde şöyle bir durum var: Ben iş güvenliği şirketi ile anlaştım beni o denetleyecek. Çok basit bir şey söyleyeyim, iş güvenliği şirketinin parasını kim ödüyor? O şantiyenin sahibi ödüyor. İş güvenliği şirketleri kar amaçlı çalışıyor. O şirket iş güvenliğini ne kadar denetleyebilir?" 

'İş güvenlik şirketleri denetlemiyor'

İş güvenliğini denetleyen firmaların olası bir iş kazası durumunda, sermaye sahiplerini mahkeme önünde sorumluluklarından kurtarmak amacıyla görev yaptığını dile getiren Şahin, "Baktıkları tek bir şey var, başında baretin var mı, ayağında ayakkabı var mı. Bunlar olumlu ama örneğin ben sabahtan akşama kadar kimyasal soluyorum. Kullandığım yapıştırıcı kimyasal; ama kimse maskeyi denetlemiyor. Kimse eldiveni de denetlemiyor. Bütün inşaat işçilerinin elinde deri hastalıkları vardır" diye belirtti. Büyük şantiyelerde yaşanan sorunlardan örnekler veren Şahin, "2 bin kişinin çalıştığı şantiyede 4 tuvalet var. 4 tane tuvalet 2 bin kişiye hizmet ediyor. Ve çoğunun da suları akmıyor. Şimdi iş güvenliği denetleyen firmalar bunların hiçbirine bakmazlar" dedi. Şahin, söz konusu denetim şirketlerinin, solunum testi gibi uygulamalarla da işçilerden para kestiğini ifade ederek, "İşçilere hiç girmediği bir kurstan ustalık belgesi verip 100 lira alıyorlar. 30 yıllık inşaat işçilerine uzmanlık belgesi satıyorlar" diye konuştu. 

'Mimarlar da bizim işçi kardeşlerimizdir'

Mimar ve mühendis odalarına çağrı yapan Şahin, "İşçinin olmadığı hiçbir çözüm, çözüm değildir. Bizim önerilerimiz var. İnşaatlarda çalışan, mimarlar, mühendisler şu anda şantiyelerde işveren vekili olarak çalışıyorlar. İşçiyi denetliyorlar, işten atıyorlar, insani olmayan koşullarda çalışan inşaat işçilerine bir de onlar baskı oluşturuyorlar. Ama herhangi bir yangında, herhangi bir olayda tutuklananlar yine onlar oluyorlar. Bizim onlara mesajımız şudur; siz işverenin vekili değil bizim çalışma arkadaşımızsınız. Bizim işçi kardeşlerimizsiniz, dolayısı ile biz örgütlenirken sadece işçi değil; mimar, mühendis ve son dönemde sayıları artan kadın mimar mühendisleri de örgütlemek istiyoruz" dedi.

'Sendikalar için karlı değiliz'

Şahin, örgütsüzlüğün tüm bu sorunların en büyük kaynağı olduğunu belirterek çaresiz olmadıklarını söyledi ve ekledi: "Biz örgütlenip haklarımızı aldığımızda aslında bunun çok zor bir şey olmadığı ortaya çıkıyor. Biz sendikalar için çok karlı bir alan değiliz. Ancak öldüğümüzde basına demeç verecek kadar karlıyız. Çünkü kar-zarar hesaplamasıyla işçiyi örgütlemeye geliyorlar. Bizim amacımız 'dernek kuralım bir şeyler yapalım' değildi. Derneğin bir ömrü ve sınırı vardır. Biz inşaat işçilerinin sendikasını kuracağız. Ya mevcutlarla ya da yeni bir şekilde kuracağız. İnşaat işçisini tek başınalıktan, çaresizlikten, yaşam hakkının taşeronun iki dudağı arası olmasından kurtaracağız" diye konuştu. Bu heves ve ilkelerle bir araya geldiklerini belirten Şahin, "Daha önce de girişimlerimiz oldu ama hep siyasal örgütlenmelerin gölgesinde oldu. Biz şunu da ilke edindik, işçi örgütü kitle örgütüdür, bağımsızlığını korumalıdır. Biz bu bağımsızlığımızı da koruyoruz" diye kaydetti.

'İşçiler aynı kaderi paylaşıyor'

Şahin, "İnşaat işçisi gurbetçi işçidir. Bir anlamda mevsimlik işçiye benzer. Çoğu Kürt illerinden Karadeniz bölgesinden metropollere işçi olarak gelirler. Kürt illerinden gelen işçiler şantiyelerde büyük baskıya maruz kalırlar. Kendi dillerini konuşamazlar. İnşaatın bulunduğu mahallede linçe uğrayabilir" diyerek inşaat işçilerinin yaşadıkları sorunların çeşitliliğini ortaya koydu. "Egeli işçi de, Karadenizli işçi de Kürt işçi de aynı kaderi paylaşıyor. Bir yangında hepsi ölüyor. Hepsi taşerondan alacaklarını alamıyorlar. Bizim bir olmaktan birlik olmaktan başka çaremiz yok. Bir tane Yapı-Yol-İş Sendikası var işçilerin parasıyla işçi düşmanlığı yapıyorlar. Bizim kaderimiz bu değildir. Biz ya yeni bir şeyi yeniden, baştan yapacağız ya da olmayanı var edeceğiz. Başka çaremiz yok" diyen Şahin, güçlerinin farkında olduklarını belirtti. 

Şahin, inşaat işçilerine ise şu çağrıyı yaptı, "Nerden gelirseniz gelin, hangi akrabanıza çalışırsanız çalışın çok önemli değil. Siz işçisiniz, sizin haklarınız gasp ediliyor. Sizin yaşam hakkınız tehlikede. Şimdiye kadar böyle gitti, şimdiye kadar böyle gitti ama bundan sonra böyle gitmemeli. Biz inşaat işçilerinin derneğinde birleşmeliyiz. Birlikte karar almalıyız birlikte mücadele etmeliyiz." DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.