Yüksekova Güncel

İNSANLAR ANADİLLERİ İLE SAVUNMA YAPABİLİR

Güncel

İstanbul “KCK Ana Davası"nda askerler tarafından yapılan uygulamaları soyunarak protesto eden felsefeci ve Irak Dünya Mahkemesi Üyesi Prof. Dr. Lieven De Cauter, Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu ve Kürt sorununa yönelik yaklaşımını değerlendirdi.

KCK davalarında askeri hukukun geçerli olduğuna vurgu yapan Cauter, "Bence Türkiye Devleti, Kürt sorununa yönelik çözümleri bıraktı. Askeri bir strateji uyguluyor. Kürtlerin haklarını savunan herhangi birisi 'terörist' olarak görülüyor. Bu Kürt sorununa yaklaşımda korkunç bir yol" dedi.

Silivri Cezaevi Kampusundaki duruşma salonunda görülen ve 140'ı tutuklu 205 kişinin yargılandığı İstanbul KCK Ana Davası"nın ilk duruşmasının ilk 4 günlük oturumları milletvekilleri, insan hakları savunucuları, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve uluslararası heyet üyesi çok sayıda kişi tarafından izlendi. Askerlerin duruşma salonuna girerken yaptıkları aramalar ve duruşma salonunaı çevresindeki ablukaların yanı sıra mahkeme heyetinin davaya ilişkin tüm talepleri reddetmesi 4 günlük oturumların öne çıkan yanı oldu. Davanın ilk duruşmasının dört günlük oturumunu sabahtan akşama kadar izleyen ve aileler, avukatlar, gazeteciler başta olmak üzere birçok kişiden davaya ilişkin görüşler alan Irak Dünya Mahkemesi Uluslararası Delegasyon Üyesi Belçikalı Prof. Dr. Lieven De Cauter de, Silivri'deki duruşmanın izleyicisi ve mağdurları arasında yerini aldı. Duruşma salonuna her giriş çıkışta aranmasına dayanamayarak, dün askerlerin elle aramalarını soyunarak pretosto eden Lieven De Cauter, Silivri'de duruşma salonunda yaşananların kendisi açısından ne anlama geldiğini, KCK adıyla yürütülen soruşturmaları, anadilde savunma hakkını ve Türk devletinin Kürt politikasını DİHA'ya değerlendirdi.

'İnsanlar anadilleri ile savunma yapabilir'

Dava kapsamında yargılanan Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu, Barış aktivisti Ayşe Berktay'ın "terörist" olmadığını insan hakları savunucuları olduğu, yine yargılanan BDP'lilerin legal siyaset yürüttüklerinin çok açık şekilde bilindiğini belirten Cauter, şunları ifade etti: "BDP'liler ve onları savunan avukatlar duruşma salonunda mahkemeye karşı anadilde hakkı savunuyorlar. Bu hak uluslararası hukukta tanınmış bir haktır. İnsanlar kendi anadilleri ile savunma yapabilir. Yine insanlar mahkemede konuşulan dili anlamıyorlarsa, tercüman bulundurulması hakları vardır. Duruşma salonunda müvekkilleri için anadille savunma talebinde bulunan avukatlar haklıdırlar."

'Askerlerin mahkemede ne işleri var'

Davada 4 gün boyunca gördüklerinin "askeri bir hukuk" olduğuna vurgu yapan Cauter, duruşmada yaşananlara ilişkin şunları dile getirdi: "Burası adalet yeri değil. Burada bir tiyatro oynanıyor. Mahkeme buradaki insanların 'terörist' olduğunu iddia ediyor, ama ben biliyorum ki; anlar 'terörist' değil. Türkiye'de avukat olsanız bile güvenliğinizin olmadığını gördüm. Askerlerin mahkemede ne işleri var. Onların mahkemeye girmemesi gerekir, demokratik bir ülkede. Gerçek mahkemelerin ilk prensibi; yargılanan insanların masum olduğunu varsaymaktır. Ama burada öyle değil. Yargılanan insanlar suçlu varsayılıyor."

'Ayşe teröristse ben de teröristim'

"Ayşe Berktay yaptığı eylemler nedeniyle 'terörist' olarak görülüyor" diyen Cauter, "O zaman ben de 'teröristim.' Çünkü ben de Irak Dünya Mahkemesi'nde Ayşe Berktay ile beraber çalışıyorum, anti-demokratik uygulamalara karşı. Ama ben Ayşe ile yaptığımız çalışmalardan dolayı gurur duyuyorum" diye konuştu.

Kürt sorununa yaklaşımda 5 çember

Türkiye'nin demokrasiye doğru ilerlemek yerine totaliter bir devlet yapısına dönüştüğüne işaret eden Cauter, Türkiye'de Kürt sorununa yaklaşımı ise, şu cümleler ile dile getirdi: "Kürt sorunu konusunda gördüklerimi şu şekilde sıralayabilirim; Birinci çember: PKK, ikinci çember KCK, üçüncü çember BDP, dördüncü çember BDP'li olmasanız bile sadece onları savunduğunuz için hapishaneye girebiliyorsunuz. Beşinci çember hapishanede olanları savunmanız sizin hapishaneye girme tehlikeniz olduğunu gösteriyor. Hukukta böyle bir şey yoktur. Siz yaşananları bu şekilde ilişkilendiremezsiniz. Mesela benim babam 'suç işledi' diye, ben de 'suç işleyeceğim' anlamına gelmez. Ayşe Berktay, Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı'ya karşı kullanılan kanıtlar, tamamen anlamsız ve yasal değil illegal kanıtlar."

'Türkiye demokrasiye değil totaliter rejime doğru gidiyor'

Bir partinin (BDP) telefonlarının dinlenmesinin demokrasiye aykırı bir durum olduğunu ifade eden Cauter, yapılan uygulamaların Türkiye devleti için "bir skandal" olduğunu ifade etti. Türkiye'nin demokrasiye giden bir ülke olmaktan çok totaliter rejime doğru giden bir ülke olduğunun altını çizen Cauter, Türkiye'nin Kürt sorununa ilişkin politikasını ise şu cümleler ile değerlendirdi: "Bence Türkiye Devleti, Kürt sorununa yönelik çözümleri bıraktı. Askeri bir strateji uyguluyor. Kürtlerin haklarını savunan herhangi biri 'terörist' olarak görülüyor. Kürtçe konuşmuyorlar, Kürt bile değiller ama Kürtlerin haklarını savundukları için onlar da 'terörist' görülüyor. Bu Kürt sorununa yaklaşımda korkunç bir yol."
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.