Yüksekova Güncel

'İnsanlığa karşı işlenen suçların failleri'

Güncel

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, her adli yılda olduğu gibi bu yıl da yeni adli yıla çok ağır hukuki, yargısal ve mesleki sorunlarla girdiklerini ifade ederek, "Bu ülke, devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için tam bir cehennem, 'devlet adına' suç işleyenler için ise tam bir suç cennetine dönüşmüştür" dedi.

Diyarbakır Barosu yönetici ve üyeleri yeni adli yıl açılışı nedeniyle cübbelerini giyerek, Diyarbakır Adliyesi önünde açıklama yaptı. Açıklamada konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, "Yeni adli yılın, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne saygının tam olarak sağlandığı, adaletsizliklerin sona erdiği bir yıl olmasını temenni ederiz" dedi. Elçi, her adli yılda olduğu gibi bu yıl da yeni adli yıla çok ağır hukuki, yargısal ve mesleki sorunlarla girdiklerini vurguladı.

Toplumun bir arada ve barış içinde yaşamasının temelinin adalet olduğunu vurgulayan Elçi, adaleti "Bir kutup yıldızı gibidir, geri kalan her şey onun etrafında döner" sözleri ile tanımlayarak bireyin ve toplumun yaşamındaki önemine işaret etti. Yargılama faaliyeti yapan ve adaleti yerine getirmekle görevli olan mahkemelerin-yargının, otorite ve güç odaklarından bağımsız olmadığı, tam bir tarafsızlık ve bağımsızlık içinde görev yapmadığı bir düzende ne bireyin özgürlüğü ve güvenliğinden ne de toplumsal barıştan söz etmenin mümkün olacağını dile getiren Elçi, oysaki yargının devlet ve iktidar yanı sıra resmi veya gayri resmi her türlü ideolojik, politik düşünce ve inançsal eğilimlerden bağımsız olması gerektiğini söyledi. 


Cumhuriyet tarihi boyunca yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının sürekli sorun olduğunu vurgulayan Elçi, "Avrupa Konseyi'ne üye bir ülkede, Avrupa Birliği'ne aday bir ülkede, ileri demokrasiyi hedeflediği belirtilen Türkiye'de hala yargının bağımsızlığı ve özellikle de tarafsızlığı sağlanamamıştır. Yargı; yargılama yaparken hala birey karşısında devleti, evrensel demokratik standartlar ve özgürlükler karşısında 'devlet çıkarı' denilen ideolojik ve politik mülahazalara öncellik vermektedir. Özellikle Özel Yetkili Mahkemelerin görev alanına giren suçların soruşturması ve kovuşturulmaları sırasında, adil yargılama hakkı fütursuzca ihlal edilmekte, şüpheli ve sanıklara adeta düşman muamelesi yapılmaktadır. Demokratik bir ülkede, örgütlenme, toplanma veya ifade özgürlüğü hakkı kapsamında kalan, açık ve kamuoyunun gözü önünde yapılan faaliyetler, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında 'silahlı örgüt üyeliği' gibi inanılması güç suçlamalara konu olmakta, bu tür fiil ve davranışlar nedeniyle insanlar 5 yılı aşkın süre tutuklu olarak yargılanabilmekte, onlarca yıl ağır cezalarla cezalandırılabilmektedir" diye konuştu. 

Elçi: KCK davaları adeta 'tedip' ve 'tenkil' anlayışını akla getiriyor

Her hangi bir salon toplantısında dile getirilen ifadelerin, herhangi bir toplumsal meseleye ilişkin basın açıklamasının, cenaze törenine katılmanın, telefonda iki arkadaş arasındaki günlük yaşama ilişkin herhangi bir diyalog veya bir dost sohbetindeki konuşmaların toplamından "Yasa dışı silahlı örgüt" sonucuna varılan bir ülkede, ne ifade, ne toplanma, ne de örgütlenme özgürlüğünden, kısacası demokrasiden söz edilemeyeceğine işaret eden Elçi, "Bu mahkemelerdeki yargılamalarda; yasal hükümlerin yorumlanma biçimi, delil standardı, özellikle de tutuklama gibi koruma tedbiri işlemlerinin uygulanması, adil yargılama hakkının ağır şekilde ihlalinin ötesine, bir zulme dönüşmüştür. Özellikle de 'KCK yargılamaları' olarak bilinen Kürt toplumunun her kesiminden; belediye başkanı, milletvekili, diğer seçilmiş temsilciler, siyasi ve sivil aktivistler, memur, işçi, esnaf gibi tümüyle sivil insanların tutuklu yargılamaları adeta bir 'tedip' ve 'tenkil' anlayışını, diğer bir ifadeyle; uslandırarak yola getirme, düşman ve zararlı kimseleri herkese örnek olacak şekilde topluca cezalandırma anlayışını akla getirmektedir" dedi. 

'İnsanlığa karşı işlenen suçların failleri suç ve cezadan ilelebet muaf kalmakta'

Var olan mahkemelerin adaleti değil "zulmü" ürettiğini dile getiren Elçi, JİTEM ve benzeri davalara atıfta bulunarak, "Aynı yargı, yakın geçmişten günümüze kadar; gözaltında kayıp, kısa yoldan ve yargısız şekilde infazlar, Uludere Roboski'deki toplu katliamlar gibi insan haklarının en ağır ihlalini oluşturan suçları soruşturmakta ve yargılamakta bir başarı sergileyememiştir. Binlerce ağır suça rağmen birkaç istisna dışında, devlet görevlileri olan bu suçların failleri adalet önüne çıkarılmamaktadır. Halen binlerce dosya zaman aşımından peş peşe düşmekte, insanlığa karşı işlenen bu suçların failleri suç ve cezadan ilelebet muaf kalmaktadır. Yargı, yasal usulü hükümleri tarafgir uygulamakta; devlet aleyhine işlenen suçlar ile devlet görevlileri tarafından işlenen suçların soruşturmalarının neredeyse tamamında kısıtlama-gizlilik kararı verilmekte, faili üst düzey kamu görevlisi olan çok sayıda davayı, suçun işlendiği yerden binlerce kilometre uzaklıktaki batı illerine nakletmektedir. Bu ülke, devlet aleyhine suç işlediği iddiasıyla yargılananlar için tam bir cehennem, 'devlet adına' suç işleyenler için ise tam bir suç cennetine dönüşmüştür" diye konuştu. DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.