'Kölelik yeniden hayatımıza girdi'
'Kölelik yeniden hayatımıza girdi'
Dünyada köleliğin kaldırılmasının yıldönümü olan 2 Aralık'ta kölece çalışma koşulları bir kez daha gündemde. Taşeron, özel istihdam büroları, kıdem tazminatının kaldırılması, güvencesiz çalışma gibi köleliği yeniden biçimlendiren uygulamalar, başta kadınlar ve çocuk işçiler olmak üzere tüm emekçileri vuruyor. DİSK-AR Müdürü Serkan Öngel'e göre "Aslında köleliğin yeni baştan hayatımıza girdiğini söylemek mümkün."
Kadınlar, çocuklar, seks işçileri, tutuklular…
Kölece çalışan insanların dünyanın belli bölgelerinde yoğunlaştığını belirten Öngel, "20 milyona yakın kölece çalışan insanın olduğu söyleniyor. Bunların 1.6 milyonu Türkiye'nin de içinde bulunduğu bölgede bulunuyor. Türkiye'de özellikle sokaklarda zorla çalıştırılan çocukların varlıkları biliniyor. Uluslararası alanda Türkiye yeterince veri üretmediği için eleştiriliyor" diyerek, bu nedenle sayılar hakkında net veri vermenin mümkün olmadığını ifade etti. Ağırlıkla kadınlar ve çocukların bu şartlarda çalıştırıldığı belirten Öngel, "Özellikle seks işçiliğinde bu tür çalıştırma biçimlerinin olduğunu görüyoruz. Türkiye'de ne yazık ki bu tür örneklere rastlamak mümkün. Dolayısı ile olayın aslında çok boyutlu bir tarafı var. Ama imalat sektöründen inşaat sektörüne, hizmet sektörüne bu koşullarda çalışan insanların olduğunu biliyoruz" dedi. Öngel, kölece çalışmanın görüldüğü bir başka alanın ise cezaevleri olduğuna işaret ederek, "Yine cezaevlerinde kölelik şartlarında çalışan insanların varlığından haberdarız. Cezaevlerinde işliklerde rızaları çok fazla alınmadan, günlük 7 liraya çalışmak zorunda bırakıldığı çalışma biçimleri olduğunu biliyoruz. Bu 'eğitim' adı altında yapılıyor ve ciddi problemli bir alan. Dolayısı ile Türkiye bu anlamda, yani kölelik şartlarında çalıştırma koşulları bakımından, problemli bir alan" dedi.
'Ekonomik kriz sonrası çocuklar da dahil oldu'
Özellikle çocukların olumsuz şartlarda çalışmaya dahil olmaya başladığını ekonomik kriz sonrası görüldüğünü belirten Öngel, "Hala 21. yüzyılda, kölelik şartlarında çalışma koşullarından bahsetmek söz konusu. Ama aynı zamanda zorunlu çalışmanın yanında, kötü şartlarda çalışmak durumunda bırakılan, iş gücü piyasalarında giderek çalışma koşullarının olumsuz hale gelmesiyle birlikte yaşanan bir süreç de var" diye konuştu.
Özellikle son dönem işçi eylemlerinin bununla bağlantılı olduğunu dile getiren Öngel, "Taşeronun yaygınlaştırılması, kölelik büroları denilen özel istihdam bürolarının açılması gibi uygulamaların yaygınlaştığını görüyoruz. Bunun dışında esnek güvencesiz çalışma biçimleri var. İş yaratmayı aslında kamu erki, işin niteliğini göz ardı ederek gündeme taşıyor. Bu ne demek? Ne iş olsa yaparım kategorisini bir istihdam kategorisi halinde yaygınlaştırma çabasından bahsetmek mümkün" dedi.
'Emeğini satma özgürlüğü ticaret konusu oldu'
Öngel, kıdem tazminatının kaldırılması çabalarının da bununla birlikte ele alınması gereken konulardan biri olduğunu ifade ederek, "Çünkü iş yeri ile işçi arasındaki bağın kıdem tazminatı olduğunu biliyoruz, bu bağın ortadan kaldırılması düşünülüyor. İşçinin emeğini satma özgürlüğünün ticaret konusu olduğu bir döneme doğru gidiyoruz. Dolayısı ile aslında bu da bir tip kölelik olarak adlandırılabilir. Zaten AKP döneminde giderek yaygınlaştırılmaya çalışılan kendisine daha fazla genişleme alanı bulan taşeron çalışma, özellikle kamuda hakin istihdam biçimi haline getirilmeye çalışılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
'Sendikalaşma oranları düşüyor'
"Dünya genelinde köleliğin kaldırılmasının yıl dönümü olan bir süreçte aslında köleliğin yeni baştan başka biçimlerde hayatımıza girdiğini söylemek mümkün. Gerçekten insanların edindiği vasıfların bile bir anda yok sayıldığı bir süreçten geçiyoruz. İnsanlar giderek daha ağır koşullarda çalışmaya zorlanıyorlar" diyen Öngel, kölece koşullara karşı işçilerin örgütlenme hakkının elinden alınmasına da dikkat çekti. Öngel, "Türkiye en yoğun sendikal hak ihlallerinin yaşandığı 20 ülke arasında. Sendikalaşma oranları da giderek aşağı doğru düşüyor. 1986'da her 4 işçiden biri sendikalıysa, bugün bu yirmide biri sendikalı. Örgütlenme az olduğu için işçiler de bu koşullara boyun eğmek sorunda kalıyorlar. Biz de bu koşullara karşı 'diren işçi' diyoruz DİSK olarak" dedi. DİHA