'Masallarda kadınlar pasifize ediliyor'
'Masallarda kadınlar pasifize ediliyor'
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi Dilek Tunalı, masalların bir toplumun kültürel yapısının aynası olduğunu belirterek, "Masallarda öngörülen her zaman evlenip mutlu olmak, kadının bir eş olması ve kadının bir erkek tarafından kurtarılmasıdır. Bu kurtarıcı konumu ister istemez kadını pasifize ediyor" dedi.
'Kadınlar inandıklarını, erkekler de görmek istediklerini gördüler'
Masalların Hıristiyanlığın tek tanrılı bir din olarak yaygınlaşmasından sonra oturmuş rol modellerin var olduğuna dikkat çeken Tunalı, "Burada kadınların güzel olması, masum olması, bakire olması durumu Meryem üzerinden bir özdeşleşmiş bir durumdur. Erkeğin ise daha koruyucu ve kurtarıcı, savaşçı ve bir takım engelleri aşıcı bir konum içersindedir. İsa figürünü simgeliyor olabilir" dedi. Aydınlanma Çağı'ndan sonra masalların yeniden düzenlendiğini ifade eden Tunalı, "Bunu yaparken mutlaka belli başlı şeylere yani hijyenleştirmelere gidildi. Kadın ve erkeğin rolleri buna göre belirlendi ve klişe olarak da devam etti. Hatta bu durum filmler ve romanlarda sürdürüldü diyebiliriz. Kadınlar inanmak istediklerini, erkekler de görmek istediklerini gördüler" dedi.
'Simgeler büyülü nesne olarak göründü'
Bazı masallarda çeşitli simgelerin var olduğunu ifade eden Tunalı, Pamuk Prenses'te cam tabut, Sindirella'da ise cam ayakkabıların olduğunu hatırlattı. Bu simgelerin büyülü nesneler olarak görüldüğüne dikkat çeken Tunalı, "Masallarda kadınlar, mücadele etmeden hiç bir çaba sarf etmeden sadece güzelliği ve gençliğiyle mucizevî nesneler aracılığıyla keşfediliyor. Yakışıklı zengin bir prens aracılığıyla keşfedilmesi kadına mutluluk vermektedir. Öngörülen her zaman evlenip mutlu olmak, kadının bir eş olması ve kadının bir erkek tarafından kurtarılmasıdır. Bu kurtarıcı konumu ister istemez kadını pasifize ediyor ve toplumun istediği bir model içine yerleştirir. Bugün birçok filmlere baktığımızda bu durumu görüyoruz" dedi.
'Kırmızı bize ergenliğe geçişi anlatır'
Masallarda bir başka simgesel anlatım olan kırmızı rengini değerlendiren Tunalı, çok eski toplumlarda insanların doğayı tanrı olarak gördüğünü ve doğaya akıttıkları kan ile tanrıya bir hediye verdiklerini belirtti. Diğer bir boyutuyla ise kanın doğma, ölme ve yeniden doğma olarak simgelendiğini ifade eden Tunalı, "Masalların çoğunda genç kız ve erkekler hep ergenlik dönemindedir. Yeni yetişmektedirler. Belli bir yol kat ettikten sonra büyüyeceklerdir" diyerek bu durumun çok eski anlatılara benzediğine dikkat çekti. İlkel toplumlarda genç kız ve genç erkeklerin tam olarak kadın veya erkek olmadan önce yani kadının adet olduğunda, erkeğin de cinsel duyguları uyanmaya başladığında belli yasaklamalar yapıldığına dikkat çeken Tunalı, "Bu durum onun bu cezaları çektikten sonra yeniden doğmasına yol açar. Bu ceza çekildikten sonra genç kız ya da erkek hayatına devam eder. Kırmızı Başlıklı Kız'daki hikâye de, bize bu ergenliğe ilk geçişi anlatan ve onun belli bir silosyona uğrayacağını aktaran bir hikâyedir. Pamuk Prenses'in kırmızı bir elma yemesi ve derin bir uykuya dalması ve ardından prens tarafından uyandırıldıktan sonra yetişmiş biri olarak hayatına devam edecektir. Bunun gibi bir takım simgeleştirmeler mevcuttur" dedi. DİHA