Yüksekova Güncel

Paris’te Demokratik İslam Kongresi Paneli

Güncel

Kürt halk önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine Kürdistan ve Avrupa’da Demokratik İslam Kongresi çalışmaları sürüyor. Avrupa’da Kürdistan İslami Hareketi tarafından Kongre’ye hazırlık amacıyla Fransa’nın Paris şehrinde bir panel gerçekleştirildi.

 Paris’te Pazar günü yapılan panele İslam hukukçusu yazar Hafız Ahmet Turhanlı, İlahiyatçı yazar İhsan Eliaçık, HDP MYK üyesi Hüda Kaya, CİK yöneticisi Mele Şafii konuşmacı olarak hazır bulundu. Panel iki bölüm halinde gerçekleştirildi. Panelin birinci bölümünde İslam’ın esasları, Medine Sözleşmesi’nin İslam’daki yeri, İslam savaş ve şiddet başlıkları panelistler tarafından değerlendirildi. Panelin ikinci oturumunda ise İslam ve Kapitalizm, İslam ve kadın, İslam’da ulusal haklar başlıklarında tartışmalar sürdü.


Hafız Ahmet Turhanlı moderatörlüğünde saat 14,00’de başlayan panelin ilk konuşmacısı “Medine sözleşmesinin İslam’daki yeri” başlığı altında Hüda Kaya oldu. Hüda Kaya, konuşmasına “Demokratik İslam panellerinin” Demokratik İslam Konferans’larının hazırlık çalışması olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı.

Kaya, “İslam bize öğretilen şekliyle kavramların içi boşaltılmış şeklinde. Kurana baktığımızda adaletin, hakikatin, insanlığın, ahlakın, toplumu birarada tutan değerlerin ve ilkelerin ne olduğunu görebiliyoruz” diyerek İslam üzerinde oynanan oyunlara dikkat çekti. Asıl İslamın Kuran’dan öğrenilebileceğini vurgulayan Kaya, Kuran’ın hayatın içerisinde olmadığını belirtti. Çünkü ondaki ahlak ve insanlık anlayışı hayata geçirilmiyor. Hüda Kaya, “Kuranlar okuyorlar, insanlara öğretilmiyor. En çok okunan kitap ama en az anlaşılan kitap” olarak yaptığı değerlendirme sonrasında Kuran’ın yeterince anlaşılması için dini tabu haline getirenlerle bir mücadele gerektiğini vurguladı. Toplumun din adına yapılan tüm çarpıtmaların dışında asıl olarak Kuran’ı ve Hz. Muhammed’in yaşamını referans alması gerektiğini vurguladı.

Kaya daha sonra Hz. Muhammed’in Medine’ye ilk gidiş süreci ve Medine Sözleşmesi’nin oluşum süreci konusunda panele katılan kitleyi bilgilendirdi. Kaya Medine Sözleşmesi’nin anlattığı bölümde, 18 ayrı etkin yapının ve inanç birliğinin Medine Sözleşmesi içerisinde kendi haklarını gördüğünü ve bu sözleşmenin oluşum sürecinde tüm bu hakların müzakerelere katılım sağladığını ifade etti. Medine Sözleşmesi’nin maddelerinin Kuran’daki ayetler esas alınarak oluşturduğunu belirten Hüda Kaya, “bu durumda insanların renkleri, dinleri, azınlık çoğunluk sorunu söz konusu olmaksızın eşitlik kavramının yerleştirilmesi ve tercihler bu sözleşmede yerini bulmuştur” diyerek dinde hiçbir halkın üstünlüğünün olmadığının altını çizdi.

Hüda Kaya, Medine Sözleşme sürecini anlattıktan sonra Türkiye’deki atmosferi anlatmaya başladı. Anadil talebi olan tutukluların ne tür muamelelere maruz kaldığına dikkat çeken Hüda Kaya, “insanlar daha haklarını dillendirmeye başladığı noktada dışlanma, saldırı başlıyor” diyerek Kürt halkının taleplerinin nasıl bastırıldığına işaret etti. Dinin devletleştirilerek bir baskı aracına dönüştürüldüğünü belirten Hüda Kaya, farklılıkların hiçbir biçimde haklarının sözkonusu olmadığını belirtti.

Hüda Kaya’dan sonra sözü CİK yöneticilerinden Mele Şafii aldı. Şafii, İslam’ın savaş ve şiddetle bağdaştıralamayacağını vurgulayarak sözlerine başladı. İslam’ın doğduğu ilk yıllarda yaşanan savaşların ise mücadele amaçlı olduğunu belirten Şafii, halklara zulüm içeren bir savaşın İslam’da yeri olmadığını ifade etti. Bugün “cihat” adı altında halkların yaşamlarının talan edildiğine dikkat çeken Şafii, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı. “Halkların kendi onurları ve şerefleri için yürüttüğü mücadele asıl cihattır. Senin değerler sistemine bir saldırı oluyorsa senin öz savunmanı yapman bir cihattır” diyen Şafii, Kuran’dan şehitliğin ne olduğuna dair bir ayet okudu.

Ülke, vatanını savunma savaşının bir farz olduğuna dikkat çeken Melle Şafii, dinler tarihinden buna birçok örnek gösterdi. Özellikle peygamberler öncülüğünde yürütülen savaşların tamamen vatan ve ülke, onur savaşı olduğunu ifade eden Melle Şafii, bugün de yaşanan savaşlarda halkların direnişinin farz olduğunun altını çizdi. Özellikle Kürtlerin haklı ve onurlu mücadelesinin de bu kapsamda ele alınması gerektiğini vurgulayan Melle Şafii’nin konuşmasının ardından ilahiyatçı yazar İhsan Eliaçık sözü aldı.

Demokratik İslam Kongresi turu iki aydır devam ediyor diyen İhsan Eliaçık Avrupa Demokratik İslam Konferansı hazırlıklarının tamamlanmaya başladığını duyurdu. Yapılan toplantılarda İslamın temel esasları, kadın konusu, Medine Sözleşmesi vb başlıklar altında panellerin yürütüldüğünü ve bunun büyük bir ihtiyaç olduğunu belirten Eliaçık, “masum insanların gırtlağına bıçak dayandırılarak katledildiği bir ortamda, insanları köyün ortasında namaz kılmadığı için kırbaçlandığı bir ortamda demokratik İslam kavramını felsefik, dinsel ve kültürel anlamda ele alma ihtiyacı büyüyor. Bugüne kadar okullarda yaşamda öğretilen bir İslam vardı. Ama ben bugün size başka İslam’ın şartlarını anlatacağım. Bugüne kadar öğretilen tapınak dini şartlarıdır” diyerek mevcut durumda inançlarla oynandığını belirtti.

İnanç sahiplerinin ve farklı dinsel inançları doğrultusunda birbirini dışlamasının kabul edilemeyeceğini ve çirkin olduğunu belirten Eliaçık, dinlerin kendi rütüellerini başkalarına dayatamayacağını belirtir.

“11 İslam şartının ben şimdi size anlatayım” diye sözlerine devam eden Eliaçık, “öldürmeyeceksiniz” şartının İslam’ın ilk şartı olduğunu ve Rojava’dan Yeni Zellanda’ya bütün halkları kapsadığına dikkat çekti.

“Çalmayacaksın, iftira atmayacaksın, faiz yemeyeceksin, sihir yapmayacaksın, komşuna iyi davranacaksın, Allaha şirt koşmayacaksın, putlara tapmayacaksın, Allah’ın sık ağzına alıp istismar etmeyeceksin” diyerek tek tek şartları açıklamalarıyla birlikte anlatan Eliaçık, “bunlar 6 milyar insanı bağlayan davranışlardır. Bunlar olmadığı sürece barış ve adalet kurulumaz” diyerek asıl olarak insanlığın bu şartlar etrafında bir arada olması gerektiğini vurguladı. Ardından dindeki ritüellerinin farklılaşabileceğini ama esas alınması gereken davranışlar olduğunu ifade eden Eliaçık “bugün direnenlere ateist, terörist yakıştırmasının yapıldığını buna göre peygamberler bugün yaşasaydı onlarda aynı şekilde itham edileceklerdi” dedi ve bu nedenle iki din olduğunu bir ölü birinin de yaşayan din olduğunu belirtti. “İnandığım Allah yaşayan dinin şartlarına bakacaktır. Çalıyor mu, çırpıyor mu bunlara bakacak. Benim inancım yaşayan dindir” diyen Eliaçık’ın konuşmasından sonra panelin ikinci bölümüne geçildi.

Panelin ikinci oturumunda ise İslam ve Kapitalizm, İslam ve kadın, İslam’da ulusal haklar başlıklarında tartışmalar sürdü. Daha sonra ise katılımcıların soruları panelistler tarafından değerlendirildi.

Panelin ikinci bölümünde ilk olarak Hüda Kaya “kadın ve islam” başlığı altında konuşma gerçekleştirdi.

“Paris denince bana Sakine Cansız ve Ahmet Kaya’yı anımsıyorum. Kadın ve gençliğin daha fazla katılımını beklerdim. Ama bu böyle olmadı. Din ile hala aramızda büyük mesafeler var. Bu büyük bir sorun” diyen Hüda Kaya organizasyonu gerçekleştirenlerin buna eğilmesi gerektiğini vurguladı. “Birileri din adına kadını eve hapsettiyse, bunlar tamamen dinin tarhif edilmesinin sonuçlarıdır. Dönüştürülen dinin sonucudur” diyerek kadınların yaşamda hapsedilmesine dikkat çeken Kaya, bütün bunları değiştirmek için Kuran’a bakmak gerektiğini ifade etti. Peygamberden sonra kadının din adı altında yeniden geriye çekildiğini belirten Kaya, hadis olarak uydurulan ayetlerle kadınların hayattan uzaklaştırıldığını ifade etti. Bugün islam adı altında kadını el konulacak bir mal olarak muamele edildiğini belirten Kaya, “düşünen kadınlar, aklını kullanan kadınları engizasyon mahkemeleri yakıyordu aynı zihniyet bugün kadınları farklı biçimlerde katletmeye devam ediyor” diyerek din adı altında kadının nasıl köleleştirildiğini örneklerle panele katılım sağlayan katılımcılara aktardı. Egemenlerin kendi siyasal çıkarları ekseninde kadını yaşamdan uzaklaştırıldığını ve haklarının gasp edildiğini anlatan Kaya, bugünün dindarların kadınlara yasak dışında bir şey sunmadığı iade etti.

Hüda Kaya’dan sonra İhsan Eliaçık “İslam ve kapitalizm”, Melle Şafii ise “İslam’da ulusal haklar ve asimilasyon” başlığı altında kısa konuşmalar gerçekleştirdi. Melle Şafii, hadis ve ayetlerle hiçbir halkın birbirinden üstün olmadığını anlatarak güncel gelişmelere atıfta bulundu. İslam tarihinde tek millet diye bir kavram olmadığını islam bilgisi içerisinden anlatan Melle Şafii’nin konuşmasından sonra İhsan Eliaçık ikinci bölüm konuşmasını gerçekleştirdi.

“İslam ve kapitalizm ilişkisini değişik yollarla anlatabiliriz diyerek İslam’daki üç kıssadan örneklerle bunu anlatmaya çalışacağım. Serveti ve tekeli elinde bir birlik ya da bireylerin tutmasına kapitalizm diyoruz. Sınıfların oluştuğu bu yapıda mülk tekeldir. İslamda mülk tekel değildir. Mülk kamunundur” diyen Eliaçık, gerçek İslam’ın kapitalizmle bağdaşamayacağının altını çizdi. Daha sonra örneklerle İslam’ın kapitalizm ile düşünülemeyeceğini anlatan Eliaçık, İslam’ın kapitalizmle uzlaşmaz bir çizgide oldunu savundu.

Eliaçık’ın konuşmasının ardından panel soru ve cevap bölümüyle son buldu.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.