Yüksekova Güncel

Türkiye 'terörist' dedi, AİHM 'sivil, silahsız'

Güncel

Şırnak'ın Toptepe köyünde 2005 yılında sivil ve silahsız olmalarına rağmen askerler tarafından katledilen 3'ü çocuk 5 kişi hakkında kararını açıklayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), "Yaşam hakkının ihlal edildiği" gerekçesiyle Türkiye'yi 330 bin 930 avro gibi yüksek bir cezaya mahkum etti.

 Mahkeme heyeti oy birliğiyle bu kararı alırken, heyetin Türkiyeli yargıcı Işıl Karakaş'ın da bu karara imza atması dikkat çekti. Kararın büyük önem taşıdığını belirten dosyanın avukatı Reyhan Yalçındağ, "AİHM bu kararıyla Türkiye'nin direk olarak yaşam hakkını ihlal ettiğine hükmetti. Türkiye'nin 'terörist' dediği bu çocukların aslında sivil ve savunmasız çocuklar olduğu bir kez daha AİHM kararıyla tescillenmiş oldu" dedi.

Şırnak'ın merkeze bağlı Kumçatı beldesi Toptepe köyünde 19 Ocak 2005 tarihinde Kurban Bayramı arifesinde 3'ü 18 yaşından küçük olmak üzere 5 genç, askerlerin düzenlediği bir operasyon sonucu toplu halde katledildi. Türkiye'nin çeşitle kentlerinden gelerek PKK ile temas kurmak istedikleri belirtilen Sibel Sartık (23), Nergiz Özer (15), Hamdullah Çınar (21), Zerga Esen (16) ve Zühal Esen (13) için devlet yetkilileri çatışmada 5 "örgüt militanı" öldürdüklerini iddia etse de o dönem olayla ilgili bölgede inceleme yapan İnsan Hakları Derneği (İHD), hazırladığı bir araştırma ve inceleme raporuyla olayın bir yargısız infaz olduğunu, yaşamını yitirenlerin ise silahsız ve sivil olduğunu ortaya koymuştu. Uzun süre iç hukuk yollarını deneyerek, gerçekleştirilen bu katliamın sorumlularının yargılanmasını isteyen İHD, eksik soruşturma ve faillerin aklanması nedeniyle dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı. 

Türkiyeli yargıç da karara imza attı

Davayla ilgili kararını dün açıklayan AİHM, Türkiye'ye her bir başvurucu için 65 bin avro olmak üzere mahkeme masraflarıyla birlikte toplamda 330 bin 930 avro ceza verdi. Oybirliğiyle verilen kararda, mahkemenin Türkiyeli Yargıcı Işıl Karakaş'ın da imzası bulunuyor. Guido Raimondi başkanlığındaki mahkeme heyeti kararında, 5 kişinin yargısız bir şekilde infaz edildiği ve yaşanan olayın savcılık tarafından etkin bir biçimde soruşturulmadığı iddiasını kabul ederek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "Yaşam Hakkı" başlığı altındaki; "Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır. Yasanın ölüm cezası ile cezalandırdığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın yerine getirilmesi dışında hiç kimse kasten öldürülemez" şeklindeki 2'nci maddesinin ihlal edildiğine karar verdi. 

'Örgüt üyesi olduklarına dair tek emare yok'

AİHM kararında, öldürülen 5 kişinin silahsız oluşunu ve 5 gencin ateş açtığına dair herhangi bir delilin bulunmadığını belirtti. Olayın yaşanmasının ardından olay yerinde delilleri operasyon düzenleyen timin topladığını, savcının ise herhangi bir şekilde olay yerine gitmediğine kanaat getiren mahkeme, Türk hükümetinin iddia ettiği gibi bir çatışmanın yaşanmadığı, olayda bir askerin burnunun dahi kanamadığını kaydetti. Öldürülen kişilerin elleri çamurlu ve ıslak olduğu gerekçesiyle el svaplarının savcılık tarafından alınmayışının ciddi bir eksik soruşturma olduğu vurgulanan kararda, 3'ü çocuk 5 gencin PKK üyesi olduğuna dair tek bir emarenin olmadığı belirtildi. Gerçekleştirilen operasyonun dahi yasadışı şiddet içerdiğini ifade eden mahkeme, bu çocukların yaşamından hükümetin sorumlu olduğu, kullanılan gücün (ateş açma) gerekenin çok ötesinde olduğunu vurguladı. Türk hükümetinin savunmasında adı geçen 5 kişinin örgüt üyesi olduğunu belirttiğini, ancak mahkemenin savcılığın bu sonuca nasıl vardığını anlamadığını belirten mahkeme heyeti, failler hakkında yürütülen soruşturmada mahkemenin karar vermesi gerekirken, savcılığın direk kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermesinin kabul edilemez olduğunu kaydetti. Hükümetin başvurucu avukatların olay günüyle ilgili tek bir sorusunu yanıtlamadığını ifade eden AİHM kararında, operasyona katılan askerlerin ise 13 ay boyunca ifadelerinin alınmadığı, ifadeleri alındığında ise sanki tek bir ağızdan konuşulmuşçasına ifade verdikleri vurgulanıyor. 

Mahkeme tüm bu ihlal gerekçeleri nedeniyle Türkiye aleyhine her bir başvurucu için 65 bin avro, mahkeme masrafları için ise 5 bin 930 avro cezaya hükmetti. 

'Yanlarına silah bırakılarak 'terörist' ilan edilmişlerdi'

AİHM'in verdiği kararı değerlendiren olayın yaşandığı dönemin İHD Genel Başkan Yardımcısı ve dosyanın avukatlarından Av. Reyhan Yalçındağ, AİHM'in verdiği bu kararın son yılların en önemli kararı olduğunun altını çizerek, kararla birlikte Türkiye devletinin silahsız, masum 5 kişiyi yargısız bir şekilde infaz ettiğinin onaylandığını söyledi. Bir Kurban Bayramı arifesinde 3'ü çocuk 5 sivilin özel harekat timleri tarafından öldürüldüklerini belirten Yalçındağ, "O zaman da topladığımız tüm bilgi belgelere göre, tanık anlatımlarına göre bu çocukların sivil ve silahsız olduğunu gösteriyordu. Ancak yanlarına onlara ait olmayan silahlar bırakılmıştı ve 'terörist' ilan edilmişlerdi. Yani çatışmaya girdikleri söyleniyordu. Ancak, dosyaya baktığımızda savcılık tek bir tanesinin el svaplarını almamıştı. Bir tanesinin el svabı alınsa, aslında bunların silahlı olmadığı, sivil çocuklar olduğu anlaşılacaktı ve yargısız infazı itiraf etmiş olacaklardı" dedi. 

İHD olarak bölgede yaptıkları incelemelerde bu gençlerin hepsinin sivil olduğu ve daha yeni bir araya geldiklerini tespit ettiklerini vurgulayan Yalçındağ, "Savcı soruşturma izni vermedi. Yaptığımız tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Tıpkı Uğur Kaymaz dosyası ve daha birçok dosyada olduğu gibi, dosyanın üzeri kapatıldı, failler cezasız kaldı. Bu katliamı yapanlar hakkında tek bir dava açılmadı. Biz de davayı AİHM'e taşıdık" diye konuştu. 

'Bu ülkede tek bir adil yargılama yapılmadı'

Amaçlarının yaşananları ortaya çıkarmak olduğunu kaydeden Yalçındağ, şöyle devam etti: "Bu olayın, bu coğrafyada yaşanan binlerce olayın, insanlık suçunun bir parçası olduğunu biliyoruz. Bunların kayıtlara düşmesi lazım. Buradan koca bir tarih ortaya çıkıyor. Bu dava sadece Türkiye'nin mahkum edilmesi veya ailelerin tazminat alması anlamına gelmiyor. Bir bütün olarak burada nasıl bir trajedi yaşanmış, bu halka nasıl büyük acılar reva görülmüş, bunların ortaya çıkması önemli. Burada küçücük çocuklar öldürülüyor. Bunların faillerinin ortaya çıkarılmaması bir yana, adaletin yerini bulmamasının aileler üzerinde yarattığı travma çok önemli. Bu ülkede faili meçhul bir davada tek bir fail hak ettiği cezayı almadı. Yargısız infaza kurban gidenlerin failleri ceza almadı. Türkiye'de tek bir davada adil bir sonuç ortaya çıkmadı. 'Hukuk ülkesiyim' diyen Başbakan'ın ülkesinde adil bir karara imza atılmıyor. 8 yıllık verdiğimiz hukuk mücadelesi sonucu karar AİHM'den çıkıyor."

'Bu coğrafyada hakikatlerin ortaya çıkarılması gerekiyor'

Son olarak Diyarbakır'ın Lice ilçesinde askerler tarafından katledilen Medeni Yıldırım örneğini veren Yalçındağ, şunları söyledi: "Bu coğrafyada bir Kürt gencini öldürmek, bir Kürt kadınını öldürmek, bir Kürt çocuğunu öldürmek gayet normal karşılanıyor. Son olarak Lice'de bunun örneğini gördük. Maalesef tüm bu dosyalarda katiller cezasız kalıyor. Failler cezalandırılacağına yeri geliyor rütbeleri arttırılıyor. Tüm bunlardan şu sonuca varıyoruz; bu topraklarda hakikatlerin araştırılması ve gerçeklerin ortaya çıkarılması lazım. Ki sen o zaman adaleti tesis edebilirsin, o zaman gelecek nesiller insan onuruna yaraşır bir yaşam teslim edebilirsin. Bu nedenle bu coğrafyada geçmişte yaşanan kirliliklerin, katliamların ortaya çıkarılması ve faillerinin yargılanması gerekmektedir."

8 yıl önce Şırnak'ta ne olmuştu?

Şırnak'ın merkeze bağlı Kumçatı beldesi Toptepe köyünde 19 Ocak 2005 tarihinde Kurban Bayramı'nın arife günü askerler tarafından bir operasyon düzenlendi. Saat 18.00 sıralarından başlatılan operasyona çok sayıda asker katılırken, operasyona helikopterle özel harekat timleri de eşlik etti. Operasyondan hemen sonra yetkililer, düzenlenen operasyonda 5 PKK militanının silahlarıyla birlikte ölü ele geçirildiğini duyurdu. Ancak, kısa süre sonra olayın güvenlik güçleri ve valiliğin aktardığı gibi olmadığı ortaya çıktı. Olayın tanığı köylüler ve yaşamını yitiren 5 kişiyi görenler, aslında onların PKK'li olmadığını, örgütle temas kurmaya çalışan ve henüz gidecekleri yere ulaşmayan sivil ve silahsız kişiler olduğunu söyledi. Hemen sonra da yaşamını yitiren 5 kişiden 3'ünün henüz çocuk yaşta olduğu ortaya çıktı. Adı geçen bu kişiler; Sibel Sartık (23), Nergiz Özer (15), Hamdullah Çınar (21), Zerga Esen (16) ve Zühal Esen (13) idi. Gençlerin önce sağ yakalandıkları, daha sonra işkenceye maruz bırakıldıkları ve son olarak infaz edildikleri ileri sürüldü. Bölge genelinde büyük infiale neden olan katliam, birçok ilde bayram kutlamalarının iptal olmasına neden oldu. Katliamda yaşamını yitiren 5 Kürt gencinin cenazeleri insanlık dışı yöntemlerle olay yerinden taşınırken, Sibel Sartık ve Nergiz Özer'in cenazeleri ailelerine verilmeden kaçırıldı ve dini vecibeleri yerine getirilmeden Eruh'ta gömüldü. Olaydan sonra İHD tarafından oluşturulan bir heyet, katliamın yaşandığı bölgede incelemelerde bulundu ve öldürülen 5 kişinin yargısız bir şekilde infaz edildikleri kanaatini kamuoyuyla paylaştı. İHD raporunda, Şırnak Cumhuriyet Savcısı'nın olay yerine gidip inceleme yapma gereği duymamasına dikkat çekildi. İHD ayrıca etkin bir soruşturma yürütülmemesi üzerine davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdı. / Diha
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.