Yüksekova Güncel

Yaylada doğayla iç içe bir yaşam

Güncel

Xancar Yaylası'nda zorluklara rağmen yurttaşlar, doğanın eşsiz güzelliğini de yaşıyor. Mehmet Şirin Gürtürk adlı yurttaş, "Ben yayladaki 24 saatlik yaşamı, şehrin 24 yıllına vermem. Çünkü her şeyimizi, emek verdiğimiz şeylerden karşılıyoruz ve bu da bize büyük mutluluk veriyor" diyor.

 Muş'ta her yıl Xançar Yaylası'na çıkan yurttaşlar, sonbahar aylarına kadar kurdukları çadırda yaşıyor. Yaylada, sabahın erken saatlerinde uyanan kadınlar, hayvanların süt sağımını yaptıktan sonra dışarıda kurdukları ocakları tutuşturup, sütü kaynatıyor. Sabah kahvaltısı hazırlandıktan sonra günlük temizlik işleri için ağaçların dallarından yapılan süpürgeler ile çevreyi temizlemeye başlayan kadınlar, daha sonra çadırın gölgesinde ellerine aldıkları örgülerini örmeye başlıyor. Kadınlar radyodan Kürtçe ezgiler dinlerken, eşlik etmeyi de ihmal etmiyor. Öğle vakti için topladıkları kuru ağaçlarla dışarıda kurdukları ocağı tutuşturup, ekmek pişiren kadınlar, öğlen yemeğinin ardından erkeklerle beraber sebze ekimi için bahçede toprağı işliyor. 

Çobanlar otları topluyor 

Hayvanlarını çayıra salan çoban, çadırlardan uzak otların bol olduğu yere kadar hayvanlarını sürdürdükten sonra, dağların yamacında yetişen kekik (cetirî), uçkun (rivos), gülbahar (gulik), pung ve yenilebilen çeşitli otları toplamaya başlıyor. Çobanlar, dağın eteklerinde kalan karların üstünde kayarak, yaylanın keyfini çıkarıyor. 


Havaların ısınmasıyla beraber ilk yaylaya kendilerinin çıktıklarını ifade eden Engin Gürtürk isimli yurttaş, yaylada bir günlerinin nasıl geçtiğini anlattı. Yaylada sabahları erken kalkmanın başka bir ayrıcalık olduğunu ifade eden Gürtürk, "Sabah erken uyanıyoruz. Kahvaltımızı yapıyoruz. Hayvanları çayıra salıyoruz. Normal günlük işlemleri yapıyoruz. Bahçe ekmişiz onunla uğraşıyoruz. Sonra dağ bayır geziyoruz. Hava güzel yaylada. Bir tarafta kar zirvelerde var, hava çok serin. Dağların yamacında ise rengârenk çiçekler açmış manzarayı izlemek yetiyor" diyor. 

'Yaylalar bağımlılık yapıyor'

Yaylada çok misafir karşıladıklarını dile getiren Mehmet Şirin Gürtürk ise,"Neredeyse her gün misafir geliyor bize. Kimileri gezme amaçlı kimileri ise pancar toplamak için geliyor. Elimizden ne geldiyse yapıyoruz. Bir parça ekmeğimiz olsa onu da paylaşıyoruz. Çünkü Kürtlerin kültüründe misafirperverlik vardır. Yayladayız, yayla havası insanı huzur veriyor. Mutluluğun en güzel göstergesi çünkü doğayla iç içeyiz. Dağların zirvesindeki karlar ve yamacındaki rengârenk çiçekler huzur veriyor. Ben çocukluğumdan beri yaylara çıkıyorum yaylar bağımlılık yapıyor" diye belirtiyor. 

'Közde çay içmek her şeyin yerini tutuyor'

Gürtürk, şunları anlıtıyor: "Genelde tandırda ekmek pişiriliyor. Fakat saçta pişen ekmeğin tadı daha bir başka oluyor. Peynirli ekmek, patatesli ekmek. Genelde hayvansal ürünleri kullanıyoruz. Fakat bu doğada közde çay içmek her şeyin yerini tutuyor. Kadınlar daha fazla emek harcıyor. Büyük sorumluluklar kadınların omuzlarında, yaylada en çok emek harcayan ve sarf eden onlardır." Çok acil işleri olmazsa şehirlere gitmediklerini belirten Gürtürk, "Çünkü yaylada yaşamak başka bir şey. Ben 24 saatlik yayla yaşamını şehirlerin 24 yıllına vermem. Çünkü her şeyimizi emek verdiğimiz şeylerden karşılıyoruz ve bu da bize büyük mutluluk veriyor" diyor. 

'Dengbéj kültürü devam ediyor'

Akşam olurken hayvanları toplayıp kurulan çadırların yanına getirdiklerini belirten Gürtürk, şunları dile getiriyor: "Akşam olurken bazen diğer arkadaşlarla biraraya gelip sohbet ediyoruz. Dengbéj olanlar şarkı söylüyor, bizler de eşlik ediyoruz. Erken saatlerde yatıyoruz. Haberleri radyodan takip ediyoruz. Geç saatlerde güzel Kürtçe şarkılar çalıyor, o şarkılara eşlik ediyoruz. Yaylada hayat böyle geçiyor. Biz halimizden memnunuz. Dağlar muhteşem bir özgürlük sunuyor. Doğayla iç içeyiz. Arkadaşımız ve yoldaşlarımız bu dağlardır."  / Diha
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.