Eş Genel Başkanlar Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, cunta anayasasını savunan partilerle, milliyetçilik yarışına giren iktidar partisinin tutumu nedeniyle tıkandığına dikkat çekerek, "Komisyonun yaşadığı sıkıntıların ve çalışmaların ilerleyememesinin temelinde siyasi yaklaşımlar yatmaktadır" dedi.
BDP Eş Genel Başkanları Gültan Kışanak ve Selahattin Demirtaş tarafından Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun bundan sonraki çalışmalarına ilişkin Meclis Başkanı Cemil Çiçek'e mektup sunuldu. Kışanak ve Demirtaş'ın mektubu, BDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş ve BDP'li Anayasa Uzlaşma Komisyonu ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız tarafından Meclis Başkanlığı'na verildi. Buldan, Beştaş ve Yıldız, mektubu sunduktan sonra Meclis'te basın toplantısı gerçekleştirdi.
Kışanak ve Demiştaş'ın Meclis Başkanlığı'na sunduğu mektup şöyle;
Başkanlığınızca gönderilen, 'Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yeni anayasayı yazmak amacıyla kurulmuş olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun yeni bir anayasayı yazamayacağına, sadece kısmi bir anayasayı yazabileceğine ve bu nedenle Komisyon'a Başkanlık yapmanızda fayda olmadığına' ilişkin 22.11.2013 tarihli mektubunuza cevaben görüşlerimizi ve Anayasa yapımına ilişkin tutumumuzu içeren mektubumuzu sizlere sunuyoruz.
Öncelikle TBMM Başkanı sıfatıyla bugüne kadar yeni bir Anayasa yapımına dair ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışması amacıyla göstermiş olduğunuz çaba ve sarf ettiğiniz emek için teşekkür ederiz. Bu vesileyle hem TBMM, hem de Anayasa Uzlaşma Komisyonu Başkanı olarak değerlendirmelerinizi tüm siyasi partilerle paylaşmış olmanızın isabetli olduğunu belirtmek isteriz. Şahsınızın bugüne kadar göstermiş olduğu çabayı takdir ediyoruz, ancak bu aşamada Komisyon Başkanı olarak çalışmaların devamı açısından çözüm yolları önermek yerine, komisyon üyesi bir partinin iradesi doğrultusunda komisyonun çalışmalarına son verileceğini ifade etmenizin yetersiz bir yaklaşım olarak değerlendirileceğini takdirlerinize sunuyoruz. Barış ve Demokrasi Partisi olarak yeni bir anayasanın elzem ve ertelenemez olduğuna inanıyoruz.
Bilindiği üzere toplam 17 kez değiştirilen 1982 Anayasası darbeci, militarist ve tekçi bir siyasi yaklaşımın sonucu olarak yazılmıştır. 12 Eylül askeri darbesi sonrasında oluşturulan Danışma Meclisi eliyle yazılan anayasanın son halini Milli Güvenlik Konseyi eliyle 5 darbeci general vermiştir. 1982 Anayasa'sının yerine yeni, demokratik, özgürlükçü ve sivil bir anayasa ihtiyacı konusunda toplumsal bir konsensüs olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Başkanlığınızda kurulmuş olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu meşruiyetini tam da, neredeyse Türkiye'deki tüm siyasi eğilimlerin üzerinde anlaştığı bu güçlü tarihsel talepten almıştır. Yeni, sivil, özgürlükçü ve demokratik bir anayasanın yazılması Türkiye'de tam ve gerçek bir demokrasi isteyen tüm kesimler için hayati önem arz etmekte olup; Anayasa Uzlaşma Komisyonu da bu güçlü ve tarihsel talebi hayata geçirme onurunu taşıyacak olan ilk sivil yapı olma tezi üzerine bina edilmiştir.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak başından beri yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın yazılması sürecine büyük bir ciddiyetle yaklaştık. Bu, hem temsil ettiğimiz toplumsal kesimlerin yeni anayasa talebini çok güçlü bir biçimde dile getirmesinden, hem de siyaseten sıkıntısını çektiğimiz merkeziyetçi, tekçi ve vesayete dayalı devlet aygıtının yerine demokratik bir cumhuriyet inşa etmenin ancak yeni bir anayasa ile mümkün olduğunu bilmemizden kaynaklanmaktadır.
Başından beri şunu açıkça ifade ettik, bu mektup vesilesiyle bir kez daha tekrar etmek isteriz ki: Türkiye'de hiçbir siyasi eğilimin, özellikle de bizim gibi cumhuriyeti demokratikleştirme hedefiyle hareket eden, mücadele yürüten bir siyasi partinin yeni anayasa yazımı/yapımı ile ilgili olarak isteksiz davranma hakkı ve lüksü yoktur. Barış ve Demokrasi Partisi olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda tam da bu yaklaşımla ve bu sorumlulukla çalışmalarda bulunduk. Mevzuattaki anti-demokratik kanunların demokratikleşmesini de içeren bir 'yol temizliği' yapılması için sunduğumuz öneri reddedilmesine, partimizin on bine yakın seçilmişi, üyesi, yöneticisi ve çalışanı KCK adı altında gerçekleştirilen tutuklamalarla derdest edilmesine ve Türkiye'nin temel politik meselelerinden belki de birincisi olan Kürt sorununda o süreçte çatışmalı ortam devam etmesine rağmen hiçbir ön koşul, şart veya kriter ileri sürmeden Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki yerimizi aldık.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmaları boyunca vurguladığımız bir nokta var. Mektubunuzda da geçen bir ifade olduğu için bir kez daha tekrarlamak isteriz: Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizim, kaynağını tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerden almayan, evrensel değerlere aykırı bir 'kırmızıçizgimiz' yoktur. Barış ve Demokrasi Partisi olarak hiçbir partinin de Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na 'kırmızıçizgi' dayatma hakkının olmadığına inanıyoruz. Eşitler arasında 'kırmızıçizgilere' yer olmaz, bu çizgiler ancak ast-üst ilişkileri içinde mümkün olabilir. Bizim görüşlerimiz ve önerilerimiz dünyadaki temel insan haklarının geldiği noktaya, salt biçimsel değil tam ve gerçek bir demokrasinin kurumsallaştırılması çabalarına ve bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların birinci sınıf yurttaş olarak hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınmasına dayanır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 60 yıldır ulaşmaya çalıştığı Avrupa Birliği üyeliği de aslında bu yaklaşıma dayanan bir yeni anayasayı gerektirmektedir. İlla bir 'kırmızı çizgi'den söz edilecekse; Barış ve Demokrasi Partisi olarak bizim olmazsa olmazımız yurttaşların katılımına açık gerçek ve tam bir demokrasinin kurumsallaşmasıdır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda da bu tavrımızı sürdürdük. Üstelik son derece karmaşık, katmanlı ve çok boyutlu hale gelmiş etno-politik bir mesele olan Kürt sorununun çözümü noktasında bir diyalogun başladığı bu dönemde bizim açımızdan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmaları ve yeni anayasa yapımı kritik bir rol oynamaktadır.
Kürt sorununun demokratik çözümü açısından sivil, demokratik, çoğulcu yeni bir anayasa büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na her zaman yapıcı önerilerle katkı sunmanın çabası içerisinde olduk. Uluslararası belgelerin, tarihsel deneyimlerimizin ve geçmiş anayasaların yaşattığı kuramsal ve pratik sorunların tartışmaları ışığında çözüm üretmeye, öneri sunmaya gayret ettik. Kaldı ki, siyasi partilerin Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda farklı görüşlerinin olduğu bu komisyonla ortaya çıkmamıştır. Tam da bu nedenledir ki, Türkiye toplumu hâlen darbe anayasasıyla yönetilmeye devam etmektedir.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndaki tıkanıklığı aşmak amacıyla birçok öneride bulunduk: Mevcut sorunları yaratan çalışma usülleriyle yürümenin mümkün olmadığını bildiğimiz için şu önerileri bir kez daha tekrarlamak istiyoruz:
* Taslak sivil toplum örgütleri ile tartışılarak ilerletilmeye çalışılmalı. Sivil toplum örgütlerinden oluşacak bir Anayasa İzleme Grubu oluşturularak tıkanma durumunda bu grubun devreye girmesi sağlanmalı. Taslak farklı toplumsal kesimlerle tartışılarak, genişletilmeli, bu süreç kamuoyuna açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmeli.
* Venedik Komisyonu'nun katkısı ve desteği alınmalıdır. Dikkat edilirse son 20-30 yıllık dünya anayasa yapım süreçlerinde ve özellikle doğu Avrupa ülkelerindeki anayasa yapım aşamalarında Venedik Komisyonu çok önemli bir işlev görmüş, adeta kolaylaştırıcı bir misyon üstlenmiştir.
* Dört partinin uzlaşmasını esas almakla birlikte, belirli bir süreden sonra üç veya daha az sayıda partinin uzlaşmasını temel alan alternatif taslaklar hazırlayarak Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarını sürdürmesinin mümkün olabileceğini düşünüyoruz.
* Sadece Meclis'teki siyasi partilerden oluşan bir komisyonla yola çıkan, içeriden ve dışarıdan hiçbir aktörü bu sürece katmadan kapalı kapılar ardında anayasa yapmaya çalışan ilk ve tek ülkeyiz. Sivil toplumuna, aydınlarına, üniversitelerine güvenmeyen, üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu'nu da yanlıdır diye sürece katmayan bir yaklaşım söz konusu.
Barış ve Demokrasi Partisi olarak, kimi siyasi partiler gibi bu komisyonda sadece tartışmakla, 12 Eylül anayasasını kısmi revize ederek korumaya çalışmakla, olabilecek en az değişiklikle yeni anayasa sürecini atlatmaya çalışmakla vakit kaybedemeyiz. Masada olan tüm siyasi partiler kendi pozisyonlarını belirteceklerdir ancak, biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak yeni ve demokratik bir anayasa ihtiyacı olan toplumsal kesimleri temsil ediyoruz. Dolayısıyla Anayasa Uzlaşma Komisyonu bizim açımızdan sohbet edilecek, fikir jimnastiği olarak düşünülebilecek bir yer değildir. Bu komisyon; Türkiye halklarının eşit yurttaşlık haklarına, cunta anayasasıyla hakları gasp edilen tüm farklı toplumsal kesimlerin temel haklarına kavuşmasını sağlayacak ciddi bir müzakere masasıdır. Hepimizin görevi bu müzakereyi demokratik yeni bir anayasanın yazılmasına doğru evriltmek ve süreç tıkandığında yaratıcı önerilerle önünü açmaktır.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun mevcut tıkanıklık nedenini teknik bir takım gerekçelere bağlamanın doğru olmayacağını düşünüyoruz. Komisyonun ilerlememesinin nedeni; yeterince çalışmaması ya da düzenli toplantı yapmaması değildir. Böyle bir gerekçe gösterilmesi; Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyelerine, bu çalışmaya büyük emek vermiş olan danışman ve uzman arkadaşlarımıza da haksızlık olacaktır.
Öte yandan Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun misyonu ve toplumdaki karşılığı bir yana bırakılarak, çalışma saatleri veya yapılan harcamalarla tartışılmasının, gündeme getirilmesinin de talihsizlik olduğunu belirtmek isteriz. Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışmalarının akamete uğramasının nedeni; yukarıda saydığımız, sizin de mektubunuzda değindiğiniz teknik veya mali konular değildir. Komisyonun yaşadığı sıkıntıların ve çalışmaların ilerleyememesinin temelinde siyasi yaklaşımlar yatmaktadır.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu bu ülkedeki tüm yurttaşları kapsamak yerine birbiriyle milliyetçilik ve Türkçülük yarışına giren partilerin olumsuz tavırları nedeniyle tıkanmıştır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu eşit yurttaşlık temelli talepleri bölünme paranoyasıyla engelleyenler tarafından tıkatılmıştır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu gerçek ve tam bir demokratikleşmeden korktuğu için mevcut cunta anayasasının bile gerisinde bir monolitik yapıyı savunanlar tarafından tıkatılmıştır. Anayasa Uzlaşma Komisyonu cunta anayasasını savunan partilerle milliyetçilik yarışına giren iktidar partisinin tutumu nedeniyle tıkanmıştır.
Tüm bu nedenlerle; komisyondaki tartışmalar da dahil olmak üzere, üzerinde uzlaşma sağlanmamış olsa dahi taslağın bütünüyle kamuoyunun değerlendirmesine açılması zorunluluğunu bir kez daha belirtmek isteriz. Bu durum, komisyonun başlangıçtaki bölge toplantılarında ortaya koyduğu 'Anayasayı halkla birlikte yapacağız' perspektifine de uygundur.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmaları başladığında Barış ve Demokrasi Partisi olarak, hangi noktadaysak bugün de aynı yerde duruyoruz. Kürt sorunu ekseninde başlamış olan diyalogun bir an önce gerçek ve derin bir müzakereye dönüştürülmesi bakımından yeni anayasanın önemi daha da artmıştır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa darbe neticesinde değil, parlamento çatısı altında temsil edilen siyasi partilerin yazacağı yeni anayasa çok önemli bir meşruiyet zeminine işaret etmektedir. Türkiye'de tüm yurttaşların hak ve özgürlüklerinin garanti altına alındığı, her tür vesayetin tasfiye edildiği, devlet aygıtı merkezli değil insan ve toplum merkezli bir yaklaşımın garanti altına alındığı ve farklılıklarımız ile çokluklarımızın tehlike değil, zenginlik olarak görüldüğü yeni bir anayasa ancak böylesi bir zeminde yazılabilir.
Biz yeni anayasa yazımının arkasında çok güçlü ve gerçek bir demokratikleşme talebinin olduğunu çok iyi biliyoruz. Herkesi de bunun farkında olmaya ve gerçekçi çözüm önerileriyle yeni ve sivil bir anayasanın yazılması için sorumluluk almaya davet ediyoruz. Bu yapılmadığı zaman Türkiye toplumunda anayasaların ancak cunta güçleri tarafından yazılabildiği yönündeki kötümser ve militarist yaklaşım güçlenecek ve demokrasi masasına inananların eli zayıflayacaktır.
Bu sürecin bittiğine ilişkin beyanların ardından ne yazık ki statükodan yana olan çevrelerin büyük bir memnuniyetle açıklamalar yaptığını gördük. Mevcut anayasa ve onun yarattığı kurumlarla halkımızın geleceğinin ipotek altına alındığını, kısmi gelişme ve ilerlemelerin de kalıcı olamayacağını görüyoruz. Tarihsel bir sorumluluk altında olduğumuzu, bu sürecin başında olduğu gibi, diğer tüm aşamalarına da halkı katmadan süreci sonlandırmanın maliyetinin çok yüksek olacağını biliyoruz. Bizce bu sürecin en önemli sorusu; "Bu anayasayı kime yapıyoruz ?" şeklindedir. Buna verilen cevaplar da önemlidir. Biz BDP olarak, "Bu Anayasayı Türkiye halklarına yapıyoruz " dedik. Kimileri de "Devlete yapıyoruz" dedi. Gelinen noktada "Halka rağmen halk için" ideolojisinin hâlâ çok diri, halkı söz ve karar süreçlerine katma iradesinin çok zayıf olduğunu görüyoruz.
Netice itibariyle; Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun, çalışmalara şeffaf ve katılımcı bir yöntem esas alınmak suretiyle, farklı formüllerle devam etmesi gerektiğini, toplantı tutanaklarında ayrıntılı olarak yer alan görüşlerimize atıfta bulunarak bir kez tekrar etmek isteriz. DİHA
BDP'den Çiçek'e yanıt
BDP'den Çiçek'e yanıt
Yüksekova Güncel Yüksekova Güncel
Politika
Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na ilişkin Meclis'teki siyasi partilerin başkanlarına mektup gönderen Meclis Başkanı Cemil Çiçek'e BDP yanıt verdi.