Yüksekova Güncel

'Demokrasi ve Barış Konferansı' başladı

Politika

"Demokrasi ve Barış Konferansı" yoğun katılımla başladı. Açılış konuşmasını yapan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Sayın Öcalan'ın da yapılmasını önerdiği, aciliyeti ve gerekliliğini vurguladığı bu 'Kalıcı Barış' konferansı hem başındaki 'kalıcı' kelimesinin gerçekçiliği hem de 'barış' kelimesinin tarihsel anlamı gereği hepimiz için yön belirleyici bir pusula niteliğindedir" dedi.

 Demokrasi ve Barış Konferansı Sürmeli Otel'de başladı. Yaşar Kemal, Tarık Ziya Ekinci, Vedat Türkali, Orhan Pamuk, Murathan Mungan, Rakel Dink, Prof. Dr. Yakın Ertürk, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Arif Sağ'ın çağrıcısı olduğu "Demokrasi ve Barış Konferansı"na 400'e yakın akademisyen, siyasetçi, aydın, yazar, sendikacı, sanatçı, kadın örgütü temsilcisi katıldı. Şebnem Korur Fincancı, Murathan Mungan, Arif Sağ, Gencay Gürsoy, Yakın Ertürk dışındaki diğer çağrıcıların bulunmadığı konferansta ayrıca BDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk, HDP eş genel başkanları Fatma Gök ve Yavuz Önen, ÖDP eş başkanları, EMEP Genel Başkanı, SDP Genel Başkanı, KADEP Genel Başkan Yardımcısı başta olmak üzere çok sayıda siyasetçi katıldı. Yine yazar Berat Günçıkan, Nuray Mert, gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, Celal Başlangıç, Prof. Dr. Ahmet Özer, sanatçı Suavi, Avukat Eşber Yağmurdereli başta olmak üzere hemen hemen bütün davetlilerin konferansa katıldığı görüldü. 

'Kalıcı bir barış' için buradayız'

Konferansın açılış konuşması BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder tarafından yapıldı. Daha iyi bir dünya fikrine inanan ve bunu kendine dert edinenler olarak burada bulunduklarını ifade eden Önder, büyük bir sürecin temellerini çizmek mutlak olmalı başlıklarını belirlemek için toplandıklarını ifade etti. Önder "Kalıcı barış" ismiyle yaptığı konuşmasında, "Tarihe siyaseten baktığımızda, bu konferansı oluşturanların ortak paydası sayılabilecek düşüncelerin, uzun vadede daima doğrulandığı gerçeği ile karşılaşırız. Ne yazık ki uzun vadede gelen haklılık, bu vadede maruz kalınan zulmü ve kötülüğü engellemeye yetmemektedir. Ortak paydadan bahsetmiştim. Bu nedir diye baktığımızda birçok şey saymak mümkün ama en temel ve tartışmasız olanlara indirgediğimizde, havaya, suya, dile, kimliğe ve onura mülk olarak değil en temel ve vazgeçilmez bir hak olarak bakanlar diyebiliriz. Daha iyi, daha eşitlikçi ve daha adil bir dünya mümkün fikrine inananlar ve bunu dert edinenler diyebiliriz. İşte bizler burada tarihsel önemi büyük bir sürecin temellerini güçlendirmek, çerçevesini çizmek, 'asla olamaz"-'larıyla 'mutlaka olmalı' başlıklarını belirlemek ve bu süreci izleyip kolaylaştırmak, gözleyip denetlemek üzere toplandık" dedi. 

'Bizim için pusula niteliğindedir'


Bu çağrıyı yapan, emek veren, katılım gösteren bütün dostlara, partilere, örgüt ve kurumlara teşekkür ettiklerini ifade eden Önder, "Sayın Öcalan'ın da yapılmasını önerdiği, aciliyeti ve gerekliliğini vurguladığı bu 'Kalıcı Barış' konferansı hem başındaki 'kalıcı' kelimesinin gerçekçiliği hem de 'barış' kelimesinin tarihsel anlamı gereği hepimiz için yön belirleyici bir pusula niteliğindedir" ifadesini kullandı. Önder, yeni ve tam demokratik bir cumhuriyet talebi için bu konferansın Ankara'da toplanmasının ayrı bir simgesel öneme sahip olduğuna dikkat çekerek, "Herkesin birilerinin hassasiyetlerinden bahsettiği dönemde Kürtler, sosyalistler ve demokratlar barışa el uzatıyor, hassasiyetlerin ardına sığınmış kan oyunlarına inat bir haysiyet gösterisi sergiliyorlar" dedi. Önder, "Kürt Halkı ve dostları kendi kaderlerinin Orta Doğu'nun ve dünyanın kaderinden ayrı gayrı bir kader olamayacağını, tüm mücadele biçimleriyle devlete ve dünyaya kanıtlamış durumda. Bizler, tarihsel olarak kendimize biçtiğimiz rol gereği, hep en ileriye gideceğimizin bilinciyle, arkaya bakıp acılara sığınmaktansa yeni acılara engel olmak, acıları ortaya çıkaran manzaraya sebep olanları insanlara işaret etmek gayretinde olduk" diye belirtti. İşaret etmekle kalmadıklarını toplumun her alanında emek alanından yerel yönetimlere oradan meclise, tezkerelerden başlamak üzere birçok akıldışı durumda ses çıkararak, savaşın barış için bir yöntem olmayacağını, halkına ateş açanların değil ancak halkına kucak açanların olumlu bir karşılık görebileceğini, barışın inşasında işlev sahibi olabileceklerini belirttiklerini dile getirdi. 

'Barış demokrasinin anahtarı olabilir'

"Barış" kelimesine yükledikleri anlamın bu denli büyük olmasının kimseyi korkutmaması gerektiğini ifade eden Önder, şunları söyledi: "Kürt halkının barışa olan inancının artması, hiçbir şekilde mücadelenin ve kazanımların kutsallığına olan inancın azalması anlamına gelmemektedir. Barış herkesçe sıkça dile getirildiği üzere demokrasinin anahtarı olabilir; ama barışın tek anahtarı demokrasi değildir. Adalet, eşitlik ve demokrasi bir arada kalırsa barışın kalıcı bir biçimde tesisi mümkün olacaktır" dedi. Önder, "Barışa, gerillanın sınır dışına silahlarıyla çekilmesine dahi direnenler, barış için sokağa çıkanları protesto edenler ne bu halkın iradesini ne de bu halkın mücadelesini tanıyamamıştır. Elbette bugün bu kadar muhteşem bir ideal için, kalıcı barış için burada bulunmayı içine sindiremeyenler varsa, bu onların ideolojik ve vicdani bakımdan barış gibi bir dertlerinin olmayışından kaynaklanmaktadır" diye konuştu. 

Barış inşasının önemi

Kürtlerin, kendi coğrafyalarını demokratikleştirmekle, dönüştürmekle ve özgürleştirmekle kalmayıp, Türkiye Cumhuriyeti'nin dar kalıplara sıkışmış siyasi iradesini de dönüştürmeyi başardıklarını dile getiren Önder, "Ağzından kan damlayanlar bile bugün barış karşısında susmak durumunda kalmıştır. Bu, bugün bu salonda olanların barışı geçici bir strateji değil, tarihsel bir yön olarak görmesinden ve savaşlarla yazılan tarihi barışla yeniden inşaa etmenin gerekliliğinden kaynaklanmaktadır" dedi. Önder, "Sayın Öcalan'ın kapitalist moderniteye dair eleştirilerine baktığımızda, tarihini zulme ve savaşa borçlu bir uygarlık yerine tarihini diyaloğa, eşitliğe ve örgütlü siyasete borçlu yeni bir toplumu görüyoruz. Bizim tarihsel mirasımız, kardeşlik olduğu kadar eşitlik ve özgürlük üstüne de kuruludur. Görüldüğü gibi, burada bulunanların bu değerler üstünden kendilerini var etmeleri, bugün aramızda olmayan; ama aynı gökyüzünün altında daima omuz omuza mücadele ettiğimiz, Almanya'da, Fransa'da, Irak'ta, İran'da, Suriye'de yaşayanlarla ortaklaşmalarıyla mümkün olmuştur" dedi.

'Ölüme dur demek herkesin görevi'

Barışın iki taraflı bir süreç olduğunun altını çizen Önder, şu değerlendirmeyi yaptı: "Ölüme dur demek yalnızca mücadele güçlerinin değil, devletin ve tüm yurttaşların da elindedir. 'Kalıcı' kavramının altına çizeceğimiz çizgi de işte tam burada önem kazanmaktadır. Bugün başta basın kuruluşları olmak üzere birçok insan hükümetin stratejilerini tam olarak sindirememiş olsalar bile barışa destek vermek zorunda hissediyorlar, egemeni ikna etmek gibi bir zorunluluğumuz olmasa da kitle iletişimini aksatmamalı, barışı gönülsüz destekleyen yahut barışın içine sinmediği kitleleri de bu konferans ve paralelindeki tüm çalışmalarla ikna etmek gerekmektedir." 

'Barış için direnenlere selam olsun'

Önder, "Barış için sokaklara yüz binlerle dökülmüş Kürt halkı olmak üzere halklar, emekçiler, sosyalistler, kadınlar, inançlar, kültürler ve her anlamda ötekileştirilenler, bugün her bir ferdiyle sürecin esas aklıdır ve böyle olmak zorundadır. Bir arada yaşamın, sınırlarla bölünmemiş kültürel birlikteliğin ancak haklar çerçevesinde mümkün olduğunu bilenler olarak bugün asıl yapmamız gereken, barışla birlikte gelecek hayatın demokratik bir biçimde şekillenmesine ve sürmesine katkıda bulunmaktır" dedi. 

'Zafer barışındır'

Önder, "Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin artık topla tüfekle yahut zindanla yenilemeyecek olduğu görüldüğünden, bugün elimizde olan şey tüm silahlardan güçlü olan bir barış halidir. En yalın ve en onurlu haliyle bu barış için canlarını feda eden, her alanda mücadele eden dostlara, bu konferansın ve ebedi barışın gerçek sahipleri olacakları için şükran duyuyoruz. Zafer, hapishanelerden dağlara, akademilerden, fabrikalara, bulunduğu tüm alanları birer eğitim, eşitlik, barış ve özgürlük yuvası haline getirenlerindir. Zafer, barış ve demokrasi uğruna binlercesini yitirdiğimiz kardeşlerimizindir. Zafer, barışındır!" diye konuştu. 

Önder'in konuşmasının ardından divan seçildi. Divan başkanlığına Prof. Dr. Gencay Gürsoy seçilirken divan üyeliklerine de Bircan Yorulmaz, Garo Paylan, İbrahim Sinemillioğlu, Prof. Dr. Sevilay Çelenk, Prof. Dr. Necla Kurul, Avukat Mehmet Emin Aktar seçildi. 

Konferans çağırıcıların konuşma ve mesajlarıyla devam ediyor. DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.