Yüksekova Güncel

Aynı yolda, aynı ruhla son bulan iki hayat

Yaşam

Yüksekova'da polis kurşunları ile katledilen amca-yeğen Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir'in, "yoldaşca" süren hayatları omuz omuza toprağa verildikleri mezarda son buldu. Tüm ömürleri akrabalık bağlarından öte inandıkları değerlerin ortak olmasından kaynaklı birbirine bağlılıkla geçen amca-yeğen, yağlı iş tulumu ile çıktıkları işyerlerinden, "Mezarlarımıza, hayatlarımıza, şehitlerimize dokunmayın" diye haykırırken son nefesini verdi.

 Hakkari Yüksekova'da 6 Aralık günü polisin zırhlı aracından açtığı ateş sonucu katledilen amca-yeğen Mehmet Reşit İşbilir ve Veysel İşbilir'in bir ömür beraber geçen yaşamı, yan yana mezarlarda sona erdi. İlçe halkının yakından tanıdığı ve sevdiği sanayi esnafı amca-yeğen, Orman Mahallesi'nde HPG'lilerin mezarlarının da yer aldığı mezarlığın polis olduğu iddia edilen kişiler tarafından tahrip edilmesinin protesto edildiği yürüyüşün ardından polisin kitleye müdahalesi sonucu kurşunlanarak katledildi. 1978 yılında 6 ay arayla Yüksekova'nın Kaymaklı (Şumunis) köyünde dünyaya gelen, beraber okula giden Reşit ve Veysel, ortaokulu bitirmelerinin ardından, "Biz neden sistemin okulunu okuyoruz" diyerek okulu bırakır. 

Dipçiklenen çocukları görünce dayanamadı

Sanayide işe başlayan Veysel İşbilir, 23 Nisan 2009'da Hakkari'de Seyfi Turan adlı çocuğun polis dipçiği ile ağır yaralanmasını protesto ettiği için cezaevine girer, bir yıl sonra tahliye edilir. Reşit İşbilir ise bir süre İzmir'de çalıştıktan sonra tutuklanan abisinin demir doğrama atölyesini işletmeye başlar. Onları tanıyanlar, küçük yaştan itibaren hep bir arayış içinde olduklarını, amca-yeğen ilişkisinden çok "yoldaş" ilişkisi içinde ve birbirlerine çok bağlı olduğunu vurguluyor. Evli olmalarına rağmen sık sık birbirlerinin evinde kalan, günlerinin büyük çoğunluğunu beraber geçiren Reşit ve Veysel, halkla ve arkadaşları ile her zaman Kürt halkının maruz kaldığı politikaları, baskı ve zulmü tartışır. Reşit ve Veysel'in demokratik eylemlerin tamamında yer alması, çatışmalı süreçlerde hemen her gün ilçeye gelen cenazelerin sahiplenilmesi konusunda hassas olması da onların ilçe halkı tarafından sevilmesinin en önemli nedenlerinden biri kılar. 

'Biz şehitlerimize layık olamadık'

Çatışmalı dönemlerde her gün ilçeye gelen cenazeler konusunda oldukça hassas olduğu bilinen Reşit İşbilir, cenaze geldiği gün işini bırakır, iş tulumu ile yola koyulur, günlerce gülmez ve büyük öfke duyar. Hep en ön saflarda duran Reşit İşbilir, sürekli "Biz şehitlerimize layık olamadık. Onlar bizim için canlarını feda ediyorlardı, biz niye gidip onları 5-10 bin kitle ile karşılıyoruz? Bunun hakkı 100 bin olmalıydı" der. HPG'lilerin mezarlarının tahrip edilmesi karşısında da büyük öfke ve üzüntü duyan Reşit İşbilir'in, katledilmeden bir süre önce abisi İhsan İşbilir'e, "Biz niye sessiz kalıyoruz buna? Bizim şehitlerimizin mezarlarına karışıyorlar, biz hala niye bekliyoruz? Dayanamıyoruz artık" der. 

Mezarlığa yapılan saldırıyı protesto etmek için dükkanlarını öğleden sonra kapatarak iş elbiseleri ile yürüyüşe katılan Reşit ve Veysel, 200 metre aralıklarla, birkaç sokak ötede polisin kurşunlarına hedef olur. Otopsi raporunda, Reşit İşbilir'e 6, Veysel İşbilir'e ise 2 kurşun isabet ettiği tespit edilir. 

'Sanki kurşunların hepsi bedenimi delip geçti'

Kardeşi ve yeğenini en son yürüyüşte gören ve onlara atılan gazdan az etkilenmeleri için birer şeker veren İhsan İşbilir, 15 yıldır aktif olarak siyasetin içinde olduğunu, ancak o gün gördüğü yoğun polisiye önlemler karşısında şaşkınlık duyduğunu belirtiyor. 

"Savaşın en kızgın, en yoğun olduğu anlarda bile bu kadar panzer gelmemişti" diyen İşbilir, normalde 3-5'i geçmeyen zırhlı araç sayısının o gün 30'a yakın olduğuna dikkat çekti. Polisin kitleye müdahalesinin ardından evine gittiğini, eve 50 metre kala tarama sesi duyduğunu anlatan İşbilir, "Bir tarama sesi duydum, 6-7 kurşun sesi geldi. Aniden durdum, döndüm, sanki kurşunların hepsi bedenimi delip geçti. Bir adım daha attım, bir kurşun sesi daha geldi. Geldim eve oturdum, sanki hissediyormuşum gibi, görüyormuşum gibi ağırlık çökmüştü. 5 dakika oturdum, sersemlemiştim. Sonra zaten arkadaşlar da geldi, duymuşlardı. 2 yaralı olduğunu söylediler. Onlar olayı biliyordu, ama ben bilmiyordum. 'Onlar olabilir mi?' dedim kendime. Benim zaten içim ürpermişti hissetmiştim. Öyle kupkuru kaldım, bindim arabaya gittim. Oraya vardığımda baktım kardeşimin cenazesi orada, arkadaşları ağıtlar yakıp, ağlıyorlardı. Aniden o müdahale odasına daldım girdim baktım iki cenaze. Kaldırdım baktım Veysel arkadan tek kurşunla vurulmuş, kurşun göğsünden çıkmıştı. Reşit'e tarama sonucu 6-7 kurşun isabet etmişti. Bu kurşunlar normal keleş kurşunu değildi. Biksi mi? Doçka mı? Ağır bir silahla vurulmuşlardı" dedi. 

'Bu isyan meyvelerini verdi'

Yürüyüşün olduğu gün her ikisini de gördüğünü ve kardeşinin kendisine bakarak sitemli bir şekilde, "Biz bu muyuz? Yüksekova halkı bu mudur? 5 bin kişiyle mi şehitlerine sahip çıkılıyor? Olmaz, bu olmaz. 5 bin kişiyle şehitlere sahip çıkılmaz. Yüksekova'nın nüfusu bu kadar az değil. Yeri geldiğinde 100 bin kişi de toplanabiliyor" dediğini anlatan İhsan İşbilir, şöyle konuştu: "Bu isyan meyvelerini verdi. Canlarıyla bu uğurda isteklerini yerine getirdiler. Ve binlerce, on binlerce yüz binlerce insan onların cenazesine geldi. Bir oldu, birlik oldu. Yine ikisi yan yana, omuz omuza… Ölüm bile ayıramadı. İnanıyorum, şu an o kadar çok mutlular ki…" /DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.