Bu yazı dizisinde, Ermenilerin 100 yıl önce bu topraklardan nasıl sürüldüğünü, katledildiğini ve soykırıma uğradığını, geride kalanların diliyle anlatacağım.
Boş evler, taş duvarlar, çarkı dönmeyen değirmenler, suyu 100 yıldır boşa akan çeşmeler bizlere Ermenilerin bu topraklarda nasıl yaşadıklarını anlatacak.
Bizim her yıl nisan aylarında sürekli ekranlarda ve medyada gördüğümüz ulusal ve Uluslararası tarihçilerimizin çalışmalarına tüm saygımızla, mikro tarih çalışmaları yapan yerel tarihçiler anlatacak bizlere Ermenileri.
İstanbul'dan Antep'e, sonrasında Muş'tan Urfa'ya uzanan iki farklı rotada yapacağım gezilerde elimden geldiğince bugüne kadar üzerine yazılmamış köyler, halklar ve kültürel miraslar üzerine yazacağım. Yazılarım bu toprakların 1915'te yaşadığı koca yıkımın arta kalanların üzerine yarattığı psikolojisinin bir yansıması olacak. Bir yandan da 100 yıl sonra sürgün yoluna giden Ermeni bir gazetecinin gezi defterine aldığı notlar...
İZMİT-ADAPAZARI
Ermeni soykırımı yazılırken Osmanlı'nın batısında yaşayan Ermeni halkının tavrı ve durumu her zaman bir muamma olmuştur. Özellikle de batılı devletlerin temsilciliklerinin çok olduğu için batı bölgelerinden tehcir edilenlerin sayıları ve kıyıma doğrudan uğrama vakaları çok az yansımıştır tarih sayfalarına. Ancak olmamış değildir. 200'ü şakın Ermeni entellektüelin İstanbul'dan tutuklanıp tehcir edilmesi. 15 Haziran'da 20 Ermeni Sosyalist'in Beyazıt'da idam edilmesi aslında doğuda Abdülhamit döneminden bu yana yaşanan katliamların sadece bir ayinesidir. Bu yüzden “100. yılında sürgün yolunda” projesi rotasına İstanbul'un birazcık dışından İzmit'den başlamak istedim./RADİKAL
Güncelleme Tarihi: 11 Nisan 2015, 09:29