Hakkâri Günlükleri – II

Yazar Zübeyt Bartin 'Hakkâri Günlükleri – II' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.

Hakkâri Günlükleri – II

ZÜBEYT BARTİN/YAZDI

Yazar Zübeyt Bartin 'Hakkâri Günlükleri – II' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.

YAZARIN YAZISI ŞÖYLE:

“…Şarkılar bilirim çığ tutmuş

Resimler, heykeller, destanlar

Usta ellerin yapısı

Kolsuz yarı çıplak Venüs

Trans-nonain sokağı

Garcia Lorca’nın mezarı

Ve gözbebekleri Pierre Curie’nin

Kar altındadır.” (Ahmet Arif –Karanfil Sokağı)

Kış Hakkâri’nin asıl mevsimidir. Mevsimler gibi yolculukların da zaman ve hudutları değişir. Yolculuklarla tanıştığım zaman henüz ilkokul 4.sınıf öğrencisiydim. Dünya üzerindeki en güzel yolculuğa çıkmış gibi hissetmiştim. Sanki o yolculuk bana doğru elini uzatmış ve adını bahsetmişti: “Merhaba, benim adım (?..)

O zamanlar ne dünya üzerindeki en güzel yolculuğu tanıyordum ne de okuduğum en güzel kitap, en sevdiğim şarkı diye bir kategori vardı. Yine de hissettiklerim değerli gelmişti. Nereye oturtacağımı bilmediğim bir heyecan belirmişti içimde.

Olur ya, biriyle tanışırsınız. Bu tanışmanın nice gelişmeye gebe olduğunu, belki de hayatınızın büsbütün değişeceğini hissedersiniz bir şekilde. Tanışma ânı ki bir defterin sayfalarının henüz aralanmadığı bir aralıktır. Öyle hoştur ki, acemice çizilmiş bir çizgi, rüzgârın taşıdığı bir toz parçası, yollardaki çukurlar- Hakkâri yollarında çukurlardan çok ne var ki- vs. var o sayfada.

Yolculuklara çıkmak benim için böyle bir şeydi. Tanışmak gibi bir şey. Sonra yol almaya başladım. Yolculuk, gitmek değil, insanın içiyle mücadele etmek anlamına geliyordu. Yolculuk, mücadele etmeye göre hep daha huzurlu, sıkıntısız, durağan bir şey olmaya gelmişti benim için. Geldiğim noktada yolculuk etmeyi mücadele etmenin karşıtı olarak görmekten öte, bir görev olarak görüyorum. Kaçamadığım, gocunmadığım, kendi kendime hedef eylediğim bir görev.

Mademki hayatı anlamamı sağlayacak, hayatımı anlamlandırma sürecimi şaha kaldıracak bir yolculukla tanışmadım henüz, öyleyse kendim yazarım bu yolculuğu. Babamın şu cümlesini çok net hatırlıyorum: “ Bir yolculuğun en mühim yeri ilk izlenimidir. İlk izlenim, tanıştığın birinin gözlerine benzer. Gözlerine bakmaktan hoşlanmadığın birinden uzak kalmak istersin, gözlerine bakmaya kıyamadığını ise yanında istersin. Yolculuklar, gözler gibidir. En çok onlardan utanır, en çok onları saklarsın insanlardan. “

Hep derler, hatırlayın. İyi ki şiirler var da anlayabiliyor derdimizi. A. Gülfen Özer, “ En çok içimdekine benzedi / İneceğim durağı unutturan bir yolcuydum.” diyor ya, aklımıza düşürüyor bir şeyleri. Neler geldi, neler geçti, geçiyor. Kimler geldi, kimler geçti.

Babamın dediği gibi: “ Yolculuklar, gözler gibidir. En çok onları kaçırırsın insanlardan.”

Güncelleme Tarihi: 14 Ocak 2024, 04:29
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER