'Ölümü kucaklamaya hazırım'

Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde 12 Eylül tarihinde açlık grevine giren tutsaklar, "Keşke halkımızın özgürlüğü için canımızdan başka verecek bir şeyimiz olsaydı. Ölümü kucaklamaya hazırız.

 'Ölümü kucaklamaya hazırım'
Eylemimizi sahiplenen tüm halkımıza ve dostlarımıza şükran borçluyuz. Şu yorgun bedenimize can oldunuz. Bize verdiğiniz destek taleplerimizin haklılığını gösteriyor. Zaten insan bu kadar haklı, meşru, ahlaki talepleri olmasa kalbi ve beyni ile nasıl hayatını ortaya koyabilir ki. AKP devleti taleplerimizi karşılamazsa, katledilişimizin sorumlusu olacaktır. Taleplerimiz karşılanmadan bu yoldan dönmeyeceğiz" diye belirtti. 

12 Eylül'de 63 PKK'li ve PAJK'lı tutsak tarafından başlatılan ve 57'inci gününe giren süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi, binlerce tutsağın katılıyla devam ediyor. Kandıra 1 No'lu F Tipi Cezaevi'nde 12 Eylül tarihinde açlık grevine giren 11 tutsak ile aynı cezaevinde olan DİHA Ankara Temsilcisi Kenan Kırkaya görüşme gerçekleştirdi. 60'ıncı güne yaklaşan açlık grevlerinde 20 kiloya varan kilo kayıpları yaşayan tutsakların, mide kanamaları, kusma, halsizlik, dikkat dağınıklığı, yürümekte ve konuşmakta zorlanma, ışığa ve sese karşı aşırı duyarlılık, tansiyon düzensizliği gibi şikayetleri gün geçtikçe artıyor. 12 Eylül tarihinden bu yana açlık grevinde olan 1975 Hakkari Yüksekova doğumlu Nihat Baran, evli ve 3 çocuk babası. Açlık grevine girdiği günden bu yana aşırı kilo kaybı yaşayan Baran, diş etlerinde kanamalar, halsizlik, dikkat dağınıklığı, yürümekte zorlanma, kan kusma gibi sağlık sorunları yaşıyor. Baran, eyleme başlama gerekçesini, "30 yıldan fazladır bu ülkede, içerde, dışarda, dağda, ovada çok fazla can yitirildi ve yitirilmeye devam ediyor. Buna dur diyebilecek, insanlarımıza ve gelecek nesillere mutlu eşit, özgür ve barış dolu bir yaşam kurmak için bu eyleme başladım. Taleplerimizin karşılanması bu sürecin önünü açacaktır. Bu haklı taleplerimiz karşılanmadığı sürece bedeli ne olursa olsun eylemimden vazgeçmeyeceğim. Halkımıza verdikleri destekten dolayı minnettarım. Bu serhıldanların sürmesini talep ediyorum" diye belirtti. 

'Anam beni şimdi görmeli ki…'

Ağrı'nın Patnos ilçesinde doğan 47 yaşındaki Fehmi Aslan ise, ağırlaştırılmış müebbet cezasından hüküm giymiş ve 10 yıldır cezaevinde. Tek kişilik bir hücrede tutulan Aslan, 12 Eylül tarihinde açlık grevine başladı. Kanlı kuma, eklem ve kemiklerde ağrı, aşırı baş ağrısı, sıvı almakta zorlanma, gözlerde yaşarma ve aşırı kilo kaybı yaşıyor. Tek kişilik hücrede kaldığı için ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çektiğini aktaran Aslan, arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda, "Anam beni şimdi görmeli ki; o mağrur şimşek bakışım düşmanın alnının çatışına vurmalı. Beni şimdi görmeli ki; sarılıp sedasına yüreğimin, öpücükler kondurmalı alnıma" sözleriyle duygularını dile getirdi. Eyleme katılma gerekçesini ise Aslan, "İsyanımız kimliğimiz, dilimiz ve kişiliğimize yönelik saldırı ve aşağılamaya karşıdır. Küfür siyasetine tevessül edenler ve inkarı başka yönlü temellerle sürdürenler başka yer bırakmadı. Vicdan fukarası AKP devleti, basit ve ucuz yaklaşımlarla 40 yıllık görkemli mücadelemize yeni adım attırmayacağı, ortadadır. Bir halkın lideri olan Sayın Öcalan'a yönelik bu saygısız tutumu ve insani olmayan yaklaşımı kabul etmiyoruz. Ayrıca bu eylemle torunuma karşı olan borcumu ödemek istiyorum. Taleplerimiz kabul edilmeden geri adım atmayacağız. Herkesi de duyarlı olmaya çağırıyoruz" diye konuştu. 

'Halkın eylemleri cansız bedenimize can oldu'

1985 yılında Antep'in İslahiye ilçesi doğumlu ve 4 yıldır cezaevinde olan Ömer Faruk Çalışkan ise, kusma, kemik ve eklem ağrıları, burun ve idrar kanaması, kusma, sıvı almada zorlanma, uykusuzluk, konuşma ve yürümekte zorlanma, uyuşukluk hali gibi sağlık sorunları yaşıyor. Hayati sorunları gittikçe artan Çalışkan, "Kürt Halk Önderine uygulanan bu ahlak dışı ve namert tecridin kaldırılması gibi özgürlük hak ve eşitlik yolunda böyle bir eyleme başvurduk. Halkımıza özgür bir gelecek müjdeleyebilmek için ölümü bile göze aldık. Bu koşullarda ne yazık ki; elimize başka bir şey gelmiyor. Keşke halkımız ve önderliğimiz için canımızı ortaya koymaktan başka ve daha fazla şey yapabilseydik. 12 Eylül'den beri dirhem dirhem eriyerek, bu eylemin içindeyiz. Bizim tenimizde saniye saniye solan ruhumuzla vicdanları diriltmeye kör gözlere ışık olmaya çalışıyoruz. Ama ne yazık ki; birileri utanmadan direnişimizi lekelemeye çalışıyor. Başbakan Erdoğan'ın sözleri provokasyondur. Açık açık can istiyor. Bu kirli psikolojik savaşa başvuranlara sözümüz şudur; Ne yaparsanız yapın kazanan biz olacağız. Çünkü haklı olan biziz. Eylemimizi sahiplenen tüm halkımıza ve dostlarımıza şükran borçluyuz. Şu yorgun bedenimize can oldunuz. Bize verdiğiniz destek taleplerimizin haklılığını gösteriyor. Zaten insan bu kadar haklı, meşru, ahlaki talepleri olmasa kalbi ve beyni ile nasıl hayatını ortaya koyabilir ki. AKP devleti taleplerimizi karşılamazsa, can kayıplarımızın katledilişimizin sorumlusu olacaktır. Taleplerimiz karşılanmadan bu yoldan dönmeyeceğiz" dedi. 

'Ölümü kucaklamaya hazırım'


Açlık grevinin 57'nci gününde olan Van'ın Gevaş ilçesinde doğan 1980 doğumlu olan Cevdet Halim, 2012 yılının Ocak ayında BDP'de yürüttüğü siyasi faaliyetlerden tutuklanarak, cezaevine gönderildi. Diğer tutsaklarda görülen sağlık sorunlarının benzerini yaşayan Halim de aynı zamanda mide ve makatta kanamalar görülmeye başlandığı belirtildi. Kendisini ölüme hazırladığını aktaran Halim, eylem gerekçesini ise, "Bu kadar haksızlık, zulüm, inkar ve değerlerimize saldırı karşısında söylenecek başka bir şey olmadığı için bedenimizi ölüme yatırdık. Bu zulüm karşısında direnmek insan olmak için mecburiyettir. Ölüm böyle gelecekse, nereden gelirse gelsin onu kucaklamaya hazırım. Biz nasıl Kemalleri, Mazlum ve Hayrileri yaşatıyorsak, bu halkta eminim ki, bizleri mücadelesinde yaşatacak. Bu halk için canımızı vermek bile yetmez. Bu direniş bir halkın direnişidir ve bizim ölümüz bile zulmün kabusu olacaktır. Halkımızı direnişini selamlıyorum, çünkü canımıza can katıyor" diye özetledi. 

'Barış uğruna vermeyeceğimiz bedel yoktur'


İki buçuk yıl önce tutuklanan ve kendini "AKP'nin adaletinin" mağduru olarak tanımlayan 1988 Kars doğumlu Yusuf Keskin de kritik eşiğe dayanan tutsaklardan. Ağırı kilo kaybı, kan kusma yaşayan Keskin, eyleme başlamasını ve beklentilerini şu sözlerle sıraladı: "AKP zihniyetinin Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan şahsında Kürt halkına uyguladığı tecride ve teslim alma politikalarına ve sürece devrimci mücadele ile bu eyleme başladık. Ölüme hevesli insanlar değiliz, ama özgür yaşam ve onurlu bir barış uğruna vermeyeceğimiz bedel yoktur. Taleplerimiz nettir karşılanmadan da geri adım atmayacağız. Yüzlerce tutsağın başlattığı bu eylem ve halkımızın alanlarda gösterdiği direniş ve kazanacağımız inancındayım."

'Zafer bizimdir'

İki yıl önce tutuklanan Bingöl doğumlu Mahmut Guçin ise, kan kusma ve görme zorluğunun yanı sıra yürüme ve hareket etmekte de zorlanıyor. Eyleme başlama kararında AKP hükümetinin anti demokratik politikalarının etkili olduğunu belirten Guçin, "Şimdiye kadar çok söyledik, çok uyardık, söz hükmünü yitirince, vicdanlar duyarsız, kulaklar sağırlaşınca bize başka yol bırakılmadı. Bizimkisi bunca hakarete karşı haysiyet savaşıdır. Biliyoruz; bedeli ağırdır ama buna hazırız. Bir halk olarak esir alınmak isteniyoruz, Önderliğimizden koparılarak, tecrit derinleştiriliyor. Kürtler için bu kaçıncı darbe, kaçıncı imha hareketi. Buna karşı sessiz kalan dilsiz şeytandır. Taleplerimiz makul ve insanidir, doğuştan gelen haklarımızı istiyoruz. Bu halklar olmayacaksa yaşamın anlamı yoktur. Bizi en iyi halkımız anladı, milyonlar ayağa kalktı. Başta Bursa'da faşizme direnen halkımız olmak üzere tüm halkımızın direnişini selamlıyoruz. Zafer bizimdir" dedi. 

'Kimse ölmesin diye ölüyoruz'

2001 yılında Suriye'de ailesiyle beraber Esat rejiminin baskılarından kaçan İbrahim Aykurt ismindeki tutsak, açlık grevine başladığı günden bu güne 20 kilo kaybetti, geçtiğimiz günlerde geçirdiği mide kanaması nedeniyle gelen doktorun tedavisini ret etti. Suriye'den kaçıp Türkiye'ye sığınan Kürtler için "Yağmurdan kaçıp doluya tutuluyoruz" diyen Aykurt, "Anadilde savunma yapamadan ceza aldım. Önderliğimiz tecritte ve bu tecrit, çatışmaları derinleştiriyor. Bunlar bütün Kürt halkının hayatını etkiliyor. Bir de diyorlar 'Talepleri kendileriyle ilgili değil.' Biz bu savaşın mağdurlarıyız ve barış istiyoruz. Başka insanlar ölmesin diye ölüyoruz. Bizi anlayın diyoruz. Taleplerimiz belli, geri dönüşü olmayan bir yola girmeden harekete geçin, karar verin" diye belirtti. 

'Hayrilerin direniş ardıllarıyız'

16 Ekim tarihinde açlık grevine başlayan İbrahim Çeçen'in diğer tutsaklara göre ciddi bir sağlık sorunu olmasa da kilo kayıpları yaşandığı aktarıldı. Durumlarını "Biz Kemallerin, Hayrilerin, Mazlumların direniş ardıllarıyız" sözleriyle dile getiren Çeçen, şunları ifade etti: "30 yıldır halkımız üzerinde sürdürülen kirli savaşa dur demek ve özellikle de 14 yıldır ölüm çukurunda terk edilen Kürt Halk Önderi Öcalan'a karşı bu saygısız yaklaşımı durdurmak için bedenimizi ölüme yatırdık. Sonuna kadar eylemimizi sürdüreceğiz. Sonuçta içerde ve dışarda bir halk ölümüne direniyor."

'Alışmak ihanettir'

Diyarbakır doğumlu ve 3 yıldır cezaevinde bulunan Velat Siner ise, eyleme başlama gerekçesi olarak Öcalan'ın durumuna işaret ederek, "Alışmak ihanettir" sözleriyle dile getirdi. Siner eylem nedeni şu cümlelerle anlattı: "Amacım 13 yıldır eşi benzeri görülmemiş tecride, alışmadığımı, bedenimi ortaya koyarak göstermektir. Önderliğimize yaklaşım savaş ve barış gerekçemizdir. Yaşamımı borçlu olduğum insan uğruna feda etmeye hazırım. Eylemimiz amacına ulaşıncaya kadar devam edecek." 

'Bu sadece Kürtlerin değil Türklerin de sorunudur'

Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde 1985 yılında doğan Murat Çeliktepe'yi açlık grevinde olan diğer tutsaklardan ayıran ise adli tutuklu olması. 3 yıldır cezaevinde olan Çeliktepe, 12 Eylül tarihinden bu yana açlık grevinde olduğu için kan kusma, güç kaybı, kulak çınlaması, göz kararması, konuşma ve duymada zorlanma gibi sağlık sorunları yaşıyor. Aşırı kilo kaybetmesine ve eylemde kritik, hayati noktaya ulaşmasına rağmen kararlılık mesajı veren Çeliktepe, eyleme başlama gerekçesini şu cümleler ile aktardı: "Halk Önderi olarak kabul ettiğim Serok Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılarak, sağlık ve özgürlük koşullarının sağlanması, anadilde eğitim ve savunma hakkının tanınması için bedenimi arkadaşlarımla birlikte ölüme yatırdım. Bu eylemde yer almamı olağanüstü bulanlar var. Hayır. Bu mesele sadece Kürt siyasi tutsakların sorunu değil, bir halkın sorunudur, hatta Türklerin de sorunudur. Dolayısıyla bu halkın bir evladı olarak bu onurlu mücadelede yer aldım. Zaten herkes tavır sahibi olsaydı, kimsenin hayatını kaybetmesine gerek kalmadan bu sorun çözülürdü. Eğer bu gün birileri ölüyorsa, bu birilerinin duyarsızlığından kaynaklıdır. Toplum isterse ölümleri durdurabilir."Diha

Güncelleme Tarihi: 07 Kasım 2012, 11:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER