'12 Eylül yasaları AKP'ye can veriyor'

12 Eylül 1980 darbesinden bugüne geçen süreçte darbe anayasası başta olmak üzere o dönem kurulan tüm kurumlar varlığını sürdürüyor. "12 Eylül ile hesaplaşma" iddiasını ortaya koyan AKP hükümeti ise bugüne kadar sadece 12 Eylül davası ile somut bir adım attı.

'12 Eylül yasaları AKP'ye can veriyor'
78'liler Girişimi Başkanı Ali Özkan, AKP'nin darbe ürünü bir parti olduğunu ifade ederek, "AKP Evren şahsında darbeyi aklamaya çalışıyor. Çok samimiyse darbe anayasasını değiştirsin. 12 Eylül yasaları AKP'ye can veriyor" dedi. 

Türkiye 12 Eylül 1980'de tüm halkların ağır bedeller ödeyeceği ve yıllara yayılacak bir trajediye yol açacak bir güne uyandı. Dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ile kuvvet komutanları Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer ve Sedat Celasun tarafından, "İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararı alarak ülke yönetimine bütünüyle el koydu" şeklinde bildiri okundu. Ancak askeri darbeyle birlikte, yeniden siyasi sürece geçilene kadar Türkiye, büyük acılara şahit oldu. Verilen 517 idam kararından 50'si infaz edildi. TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerine muhalefet ettikleri gerekçesiyle 71 binden fazla insan hakkında davalar açıldı. Toplam 98 bin kişi ise "örgüt üyeliği" suçlamasıyla karşı karşıya kaldı. 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 4 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Yaklaşık 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde yaşamını yitirdi. 171 kişi işkenceler sonucu öldü. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi, 31 gazeteci cezaevine girdi. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.

32 yıl sonra 12 Eylül davası başladı

Yıllar süren askeri darbe döneminden 32 yıl sonra dava 4 Nisan 2012 tarihinde Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başladı. 12 yıl önce davanın açılması için verilen dilekçelerin kaybedildiği iddia edildi. Davaya tüm Türkiye müdahil oldu. Davanın iki sanığı ise, binlerce insan hakkında davalar açılmasına, işten atılmalarına, işkence görmelerine ve hatta asılarak idam edilmelerine neden olmakla suçlanan Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya oldu. Duruşmaya bir gün kala 12 Eylül davasına müdahillik talepleri peş peşe geldi. İlk başvuruyu mahkemenin tensip zaptıyla birlikte suçtan zarar görme ihtimaline karşı iddianamenin bir örneğini tebliğ ettiği Meclis yaptı. Başbakanlık da 12 Eylül askeri darbesinden zarar gördükleri iddiasıyla müdahil olmak için mahkemeye başvurdu. MHP de müdahillik başvurusu yaptı. Ülkü Ocakları Başkanı Harun Öztürk de müdahillik dilekçesi verdi. 

Mağdurlar dışarıda eylem yaptı

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava için çeşitli siyasi parti, sendika ve sivil toplum kuruluşlarının üyeleri ile darbe mağdurları erken saatlerden itibaren adliye önünde toplandı. ''12 Eylül'ü Unutmadık, Affetmiyoruz'' ve ''Paşalar da Maşalar da Yargılanacaklar'' yazılı pankartlar açan, işkence görenlerin ve hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını taşıyan gruplar, ''Darbecilerden hesap sorulsun'' sloganı attı.

Davaya müdahillik de olağanüstü talep


Davaya 476 kişi ile 18 dernek, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu müdahil olmak için başvurdu. 321 kişi bireysel, 155 kişi avukatı aracılığıyla mahkemeye dilekçe verdi. CHP, MHP, BDP, BBP, EDP, Milliyetçi Türkiye Partisi ve Diyarbakır Barosu'nun da bulunduğu toplam 17 siyasi parti, dernek ve sivil toplum kuruluşu da yönetici veya avukatları aracılığıyla davada müdahil olma talebinde bulundu. Yaşı küçültülerek idam edilen Erdal Eren'in ailesi, Bahçelievler Katliamı hükümlüsü Haluk Kırcı, öldürülen Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi ve Savcı Doğan Öz'ün aileleri, Dev-Yol ve Ülkü Ocakları gibi farklı kesimler de duruşmaya katılma talebinde bulundu. Ancak müdahillik talepleri büyük oranda reddedildi.

Dönemin bütün görevlileri yargılansın talebi

Darbe mağdurları Mamak Cezaevi işkencelerinin sembol ismi olan 1980-1984 döneminin cezaevi müdürü Albay Raci Tetik'in yargılanmasını istedi. Yine sadece Evren ve Şahinkaya'nın yargılanmasının yetmeyeceği; dönemin sıkıyönetim komutanlarının, valilerinin, emniyet müdürlerinin, MİT görevlilerinin, askeri hâkimlerinin, işkenceye uğrayanlar için 'işkence görmedi raporu' veren doktorlarının da yargılanması gerektiği, ancak bu şekilde 12 Eylül'ün mahkum edilebileceği görüşü hakim görüşlerin başında yer aldı. 

Berfo ananın ağıdı!

5 Nisan günü dava için Ankara'ya ambulansla gelen ve gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır'ın annesi Berfo ana Kenan Evren'e, "Sen utanmadın mı? Sen benim çocuğumu nasıl böyle ettin? Sana bir ceza verilsin. Sen benim yuvamı yıktın. Utanmaz. Senin de evin, yuvan yıkılsın. Sen benim çocuğumu niye getirmesin. Namussuz" diye seslenmişti. Berfo ana, oğlunun ölümünden Evren'in de sorumlu olduğunu belirterek, "Kendisini burada görmek, dertlerimi ve tepkilerimi aktarmak isterdim" demişti. 105 yaşındaki Berfo nine davaya katılırken, Evren ve Şahinkaya'nın davaya katılmaması dikkat çekti. Şubat 2010'da kayıp yakınları ve İHD yetkilileri ile birlikte Başbakan'la görüşen Berfo Ana'ya Başbakan Erdoğan söz vermiş, ardından Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nda alt komisyon kurulmuştu. Komisyon raporu ile Cemil Kırbayır'ın gözaltında öldürüldüğünü ancak cenazesinin bulunamadığını belirtmişti. Komisyonun raporu üzerine Kars'ta başlatılan soruşturmada ise hala ilerleme sağlanamamıştı. 

Evren ve Şahinkaya ATK raporuyla davaya katılmadı

Adli Tıp Kurumu'nun (ATK) 12 Eylül darbesinin baş sorumluları Evren ve Şahinkaya için hazırladığı rapora "Davaya katılmaları tıbbi açıdan uygun değildir" şeklindeki rapor çok sert tepkilere neden oldu. Sanıklar telekonferans yöntemiyle bir duruşmaya katıldı. Yine darbe nedeniyle gelir elde ettikleri konusunda kuvvetli şüphe olduğu ve davanın açılmasından sonra mal kaçırma girişimleri içinde bulundukları gerekçesiyle Evren ve Şahinkaya'nın mal varlıklarına tedbir konulması yönündeki talep mahkemece reddedildi. Davanın 10. duruşmasında mahkeme müdahil avukatların taleplerini reddetti, ayrıca sanıkların duruşmalardan vareste tutulmasına karar verdi.

Evren hiçbir soruya yanıt vermedi

Davanın 11. duruşmasına telekonferans yöntemiyle katılan Evren, ilk birkaç soruya "Hayır cevap vermeyeceğim" derken, daha sonraki sorulara sessiz kaldı. Evren'in bazı sorulara da sadece mimik hareketleri ve zaman zamanda "hayır" anlamında kafa sallayarak yanıt verdi. İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan ise, Evren'e, "Dünyada darbe yapanların hepsi yargılanmıştır. Siz de kabul etmeseniz de yargılanıyorsunuz. Hala evlatlarını arayan anaların elini öpün, hiç mi vicdanınız kalmadı? Susmayın susmanızın bir anlamı olmayacak" ifadeleri ile seslenerek, "Türkçe dışındaki dilleri neden yasakladınız, Kürtlere asimilasyonu neden uyguladınız? Bu ülkede kan akıyor 40 binden fazla insan öldü, nelere mal olduğunuzun farkında mısınız? Alevilere yönelik asimilasyon programının amacı neydi? 105 yaşındaki Berfo Kırbayır'a öldürülen oğlu Cemil Kırbayır'ın nerede gömülü olduğunu söyleyecek misiniz? Berfo Ana'dan özür dileyecek misiniz?" diye sordu. Evren sorulan hiçbir soruya yanıt vermezken, mahkeme başkanı Evren'in ifade işlemlerinin tamamlandığını belirtti. Sanıklar ondan sonra ki duruşmalara telekonferans yöntemiyle de katılmadı. 

Hükümet kanadından yapılan açıklamalar

O dönem Başbakan Recep Tayip Erdoğan başta olmak üzere hükümet kanadından, "12 Eylül davası tarihi bir yargılama, Türk demokrasi tarihi, Türk hukuk devleti açısından son derece anlamlı ve önemli bir yargılama'', "Türkiye'de yapanın yaptığının yanına kar kalmadığı, anayasa ve hukukun dışına kim çıkarsa çıksın velev ki onlar gücü elinde bulunduran kişiler de olsa, darbeyi gerçekleştiren kişiler de olsa yargının huzuruna gün gelip çıkacağı, hesap vereceği, hesap verme zorunda kalacağı anlayışını ortaya koymuştur", "Bu fotoğraf Türkiye'nin demokrasi ve hukuk tarihi açısından önemli bir kilometre taşını daha aştığını göstermektedir" şeklinde yapılan açıklamalar dikkat çekti. 

Devlet sırrı olan belgeler

Davanın 14. duruşmasında Hasan Duman isimli bir kişinin mahkemeye gönderdiği mektupta "Yurt-Kor" isimli bir darbe planı olduğundan bahsetti. Mahkeme bunun üzerine Genelkurmay Başkanlığı'na müzekkere göndermiş ve bu belgenin ve Hasan Duman isimli kişinin varlığının tespit edilmesini istedi. Müzekkereye verilen cevapta, böyle bir belgenin var olduğu fakat devlet sırrı niteliğine sahip olduğu bildirildi. Mahkeme ikinci kez yazı gönderince Genelkurmay Başkanlığı'ndan, davayı ilgilendirildiği belirtilen üç klasörlük bir dosya gönderildi. Belgelerin tamamı ise gönderilmedi. Gönderilen belgelerde yeni bir anayasa hazırlığı içinde olunduğu ve fişlemelerin yapıldığı belirtiliyor. Avukatlar hala mahkemeden gizlenen belgeler olduğunu ifade ederken, davanın daha fazla uzamaması ve sanıkların ifadelerinin alınması gerektiği belirtildi. Dava'nın 15. duruşması 27 Eylül tarihinde görülecek.

'AKP Evren şahsında darbeyi aklamaya çalışıyor'

78'liler Girişimi Genel Başkanı Ali Özkan, bugüne kadar darbecilerin yargılanması konusunda adım atılmadığını ama AKP iktidarının son yıllarda Ergenekon, Balyoz, 28 Şubat ve benzeri davalar nedeniyle "darbecileri yargılıyormuş görüntüsü" vermek amacıyla göstermelik bir şekilde 12 Eylül davasını açtığını ifade etti. AKP'nin bu nedenle bir bakıma davayı açmak zorunda kaldığına işaret eden Özkan, o dönemin suçlu olan tüm görevlilerinden ziyade sadece iki kişinin yargılanmasının bunun en somut ifadesi olduğunu kaydetti. Davanın genişlemesini istediklerini ama bu yönlü hiç bir taleplerinin kabul edilmediğini belirten Özkan, "Evren ile Şahinkaya aslına işin piyonları. Dönemin komutanları veya sermaye grupları hakkında dava açmadı. Kenan Evren şahsında 12 Eylül'ü aklamaya çalışıyorlar. Sonuçta AKP'de 12 Eylül ürünü bir partidir. 12 Eylül yasaları ile kendini yaşatan bir partidir. 12 Eylül yasaları AKP'ye can veriyor. O kadar samimilerse o dönemin ürünü olan seçim barajını kaldırsınlar. İşte Erdoğan, 'Biz çıkarmadık ama istikrar için gerekiyor' diyor. İşine gelince Anayasa'ya sığınıyor. İşine gelmeyince demokrasi havarisi kesiliyor. Burada bir ikiyüzlülük var. Anayasa'nın değiştirilemez dört maddesini tartışmaya dahi açmak istemiyor. Samimiysen onları Anayasa'dan çıkar" dedi. 

'AKP 12 Eylül ürünü bir örgüttür'

AKP iktidarının darbecileri yargılamak istemediğine işaret eden Özkan, "Darbe dönemince hiç kimse hakkında dava açılamaz" şeklinde olan 15. maddeye "Darbe insanlık suçudur. İnsanlık suçundan dolayı zaman aşımı olmaz" fıkrasının eklenmesi yönünde önergeler olduğunu hatırlatarak, AKP'nin bunu da kabul etmediğini hatırlattı. Özkan, "Yarın mahkeme 15. maddenin arkasına sığınarak bunun af kapsamında olduğunu ve geriye işletmeyeceğini söyleyebilir. Ama eğer darbenin insanlık suçu olduğunu kabul etseydi bu davanın zaman aşımına uğraması gibi bir durum söz konusu olmazdı" ifadesini kullandı. Sadece iki kişiye ceza verilmesinin hiç bir öneminin olmadığını söyleyen Özkan, "Aslında bir oyun oynanıyor. Biz yargılamaları önemsiyorduk. Elbette 12 Eylül ürünü olan bir AKP ile gerçek bir yargılamanın olacağını düşünmüyorduk. Ama bu yargılamaları gerçek bir yargılamaya dönüştürme mücadelesi verdik. O dönem suçları teşhir ettik. Ve darbe ürünü tüm kurumlar ve anayasa ortadan kalkıncaya kadar mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz" dedi. DİHA

Güncelleme Tarihi: 11 Eylül 2013, 11:29
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER