'AKP barışın karşısına Türk usulü bir diktatörlük koydu'

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Altan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın paradigma değişikliğine giderek köklü adımlar atmasına rağmen hükümetin buna denk adımlar atmamasına vurgu yaparak, siyasal iktidarın toplumu tek bir adama benzetmeye yönelik despotik yöne evrildiğini belirtti.

'AKP barışın karşısına Türk usulü bir diktatörlük koydu'
  Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar da Kürt sorununun çözümünde ilk aşamanın tamamlanmak üzere olduğunu; ancak hükümetin ikinci aşamaya dönük herhangi bir adım atmamasının akıllarda soru işaretleri bıraktığını kaydetti. 

İstanbul Üniversitesi İktisat Siyaseti Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Altan ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mithat Sancar, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın başlattığı süreci ve Gezi Parkı direnişini değerlendirdi. Mehmet Altan, hem Kürt sorununun hem de Gezi Parkı direnişinin birleştiği noktada Türkiye'nin demokratikleşmediği, vesayetçi sistemin kendisinden başka kimseyi hazmedemediğini gösterdiğini söyledi. Altan, "Kürt sorunu Türkiye'nin demokratikleşmesinin gerektiğini ortaya koymaktadır. Çünkü Abdullah Öcalan Newroz'daki bildirisinde bir paradigma değişikliği yaptı. Silahların bırakılmasını sağlayarak yola siyaset ile devam edilmesi gerektiğini belirtti. Bu süreç PKK açısından bir paradigmaydı. Ama devlet nezdinde demokratikleşmeye yönelik ve bu paradigmayı karşılayacak bir değişiklik söz konusu olmadı. Olmadığı gibi siyasal iktidarın toplumu tek bir adama benzetmeye yönelik despotik yönetim anlayışını 12 Eylül rejimini demokratikleşmek yerine mevcut vesayeti bir siyasi İslam vurgusunu daha da arttırarak sürdürme inadı bu kez kitlelerin demokratik bir halk isyanının kentlerde baş göstermesine neden olmuştur. Son İmralı görüşmesinde de devletin Abdullah Öcalan'a verdiği sözlerle ilgili hiçbir adımın atılmadığı ve Öcalan'ın bundan çok rahatsız olduğu kamuoyuna yansıdı. Ama zaten AKP iktidarının geldiği nokta da onlardan bir demokratikleşme beklemenin abesle iştigal olduğu ortaya çıktı. Çünkü bugün Türkiye'nin en büyük sorunu şu an diktatöryal bir duruma gitmektedir" diye konuştu.

'AKP Türkiye'yi 12 Eylül cuntası ile yönetiyor'

Türkiye'de halen yürürlükte olan anayasanın 12 Eylül darbe rejimi anayasası olduğuna vurgu yapan Altan, "Türkiye'de siyaset 12 Eylül rejiminin kalıplarında daraltılmıştır. AKP her şeyden dem vuruyor, ama 12 Eylül rejiminin siyaseti belirleyen siyasal parti ve seçim yasasından söz etmiyor. Sandıktan söz ediyor, ama o sandığın şekillenmesini sağlayacak gerçek bir demokratik siyasetin önünü açmıyor. Biz 12 Eylül rejiminin 5 darbeci generalinin Türkiye halkına siyaseti yasaklayan mantığı ile onun oluşturduğu siyasetle siyaset yapmaya devam ediyoruz ve buna da demokrasi diyoruz. Türkiye'de 12 Eylül rejimine muhalif bir rejim anlayışı ve zihniyet iktidarı olmadıkça Türkiye'nin demokratikleşme ve özgürleşme sorunu çözülemez. Kürt sorununun çözümünün de bu ortamda kolaylaşmasının ve siyaset yapabilecek kanaların açılmasının da pek kolay gözükmediği ortadadır" dedi.

'AKP barışın karşısına Türk usulü bir diktatörlük koydu'

Bölgede rahatsızlığa neden olan karakolların yapımı ve yeni korucu alımlarına değinen Altan, Erdoğan'ın diktatöryal bir rejimi ortaya koyduğunu, bu bağlamda Kürt sorununu kolay bir şekilde çözmek istemediğini ifade etti. Altan, "Meclisteki gelişmeler AKP'nin diktatöryal parantezinde kilitleniyor. Türkiye'de son 4 ayda gençlerin ölmemesi büyük bir mutluluk, ama biz bu süreci geçmişte 8 defa yaşadık. Fakat hiçbir şekilde kalıcı olmadı. Bu barışın kalıcı olması için Türkiye'nin demokratikleşmesi lazım. Ama AKP şu ana kadar barışın kalıcı olması için herhangi bir beyanda bulunmadı. Barışın karşısına Türk usulü bir diktatörlük koydu. AKP'nin bugünkü durumumun barışı kalıcı bir hale getireceğine inanmıyorum. AKP'nin yeni anayasa ile ilgili mecliste anayasa komisyonuna verdiği tekliflere baktığınız vakit aslında akıllarında olanın bir tek adamın olduğu diktatöryal koltuğu düşündüğünü görürsünüz. Bu düşünceden de ne barış çıkar ne demokrasi. Siz böyle bir düşünceyi güttüğünüz vakit AB'yi karşınızda görürsünüz. AB Parlamentosu'nun Gezi Parkı olayları sonrası Erdoğan'a göstermiş olduğu tavrı çok doğru buluyorum. Daha önce demokrasi isteyenlere karşı gösterilen tavırları biz askerlerde görürdük. AB, Türkiye'den demokrasi istediği vakit AKP bu tavrı, AB'yi dışlama tavrını hayata geçiriyor. AKP'nin bu tavrı vesayeti ele geçiren eski generallerin tavrıdır. Ama dünya sistemi bu anlayışla Türkiye'nin ilerleyemeyeceğinin altını çizmiştir. Erdoğan'ın 75 milyonun bana benzeyeceği tavrı ve baskısı Türkiye'yi bir yere götüremez" diye konuştu.

'Gezi'de bana benzeyeceksiniz diyen mantık Kürt sorununu çözemez'

28 Şubat'ta bile yazı yazdığını, ancak bugün yazı yazamaz hale geldiğini ifade eden Altan, "Bakınız Türk medyasının durumu ortada. Uludere'de yaşananlar ve Gezi Parkı'nda basına uygulanan sansür ortada. Türkiye'deki bütün özgürlüklerin oksijeni çekiliyor. Pek rastlanılmayacak bir baskı var ortada. Medya üzerindeki baskı bu kadar artmışken, Türkiye'de Kürt sorununun da çözülmesi mümkün olmayacaktır. Gezi Parkı'nda halkı meydanlara döken, 'Hepiniz bana benzeyeceksiniz' mantığının Kürt sorununu da çözmesinin pek kolay olmayacağı kanaatindeyim. Türkiye öyle bir konuma geldi ki, artık halklar en ufak bir şeyde patlamaya hazır hale geldi" dedi.

'AKP askerle anlaştı'

Son olarak 28 Şubat davasında tahliye edilen eski askerler ve Roboski soruşturmasında savcılığın "görevsizlik" kararı vermesini değerlendiren Altan, Roboski faillerinin ortaya çıkarılmadan ve yargılanmadan Kürt sorununun çözülemeyeceğini vurguladı. Altan, "AKP askerle bir anlaşmaya vardı. 28 Şubat davasıyla ilgili alınan kararlara baktığınız vakit, 'Siyasal iktidarın vesayetini ele geçirdim. Artık bir değişim siyasetine Türkiye'de 12 Eylül rejimini değiştirmeye gerek yok, ben mevcut statükoyla askerlerle anlaşayım, bu vesayeti bugün kendi lehime dengeleyeyim' mantığı ile gidiyor. Bu arzu Kürt sorununda müzakere yapılmasına da darbe vuracaktır. Bu arzu 28 Şubat'ı Türkiye'ye tersten yaşatmaktır. Roboski kabul edilemez bir durumdur. Roboski çözülmeden Kürt sorunu çözülemez" diye konuştu. 

'Öcalan ve PKK üzerine düşeni yaptı'

Öcalan tarafından başlatılan çözüm sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Mithat Sancar ise, "çözüm süreci" adı verilen sürecin ilk aşamasının PKK güçlerinin sınır dışına çekilmesi ile başladığını ifade ederek, "Şimdiye kadar PKK'li gerillalar sorunsuz bir şekilde sınır dışına çekildi. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın başlattığı süreç ile geri çekilme aksamadan devam ediyor" dedi. Çözüm sürecinde birinci aşamanın sorunsuz bir şekilde tamamlandığını ve önemli olan ikinci aşamada nelerin yapılacağını gündeme getirmek olduğunu vurgulayan Sancar, şunları söyledi: "İkinci aşama denen kısma geçmek gerekiyor. İkinci aşamada esas olarak demokratik aşamanın başlatılacağından bahsediliyor. İkinci aşama ile birlikte yeni anayasanın yapımı öngörülüyordu, fakat bugüne kadar hükümet bu yönde bir adım atmadı. Zaten Öcalan da son İmralı görüşmesinde bu durumdan rahatsız olduğunu heyete dillendirdi. Hükümet ikinci aşamayı yapmak istemiyor mu, böyle bir soru da akılda var. Acaba hükümet ikinci aşamayı es geçip, direk üçüncü aşamaya mı geçmek istiyor. Yine hükümetin 3 aşamada genel bir af ile birlikte PKK'yi silahsızlandırması ve eve dönüşün önünü açması gibi bir soru da akıllara geliyor. Ama şu ana kadar hükümetten bu konuda herhangi bir adım atıldığı görülmedi. Sadece Kürt sorununda demokratik çözüm değil, aynı zaman da Türkiye genelinde demokratik adımların atılması gerekiyor" diye konuştu.

'AKP'nin çoğunlukçu anlayışı ülkeyi bölüyor'

Başbakan Erdoğan'ın Gezi Parkı olaylarında eylemcilere karşı söylediği "çapulcu", "bölücü" ve son olarak Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 53 yurttaş için kullandığı "Reyhanlı'da 53 Sünni vatandaşımız şehit edilmiştir" sözünü hatırlatan Sancar, AKP'nin bu konudaki üslubunun yeni olmadığını, AKP'nin tercihini çoğunluğun azınlığın önüne geçmesi düşüncesinden yana koyduğunu belirtti. Sancar, "Yani AKP'ye göre seçimlerinde en çok oyu alan partinin ülkeyi istediği gibi yönetme anlayışını uygulayıp hayata geçiriyor. Bu anlayış sadece AKP'nin değil, merkez sağın da geleneğidir. Demokrat Parti de öyleydi. Özal'da da bu vardı. Dolayısıyla çoğulculuğu çok fazla içselleştirmiş bir geleneği yoktur. AKP de bu geleneğin devamıdır. AKP'nin çoğunlukçu anlayışı birleştirici değil ayrıştırıcıdır. Bütünleştirici değil kutuplaştırıcıdır. AKP bu şekilde kendini daha fazla yontar. Türkiye'de çeşitli çatışma ve kimlikleri içeren bir toplum da çoğunlaştırıcı zihniyet tehlikelidir. Yaşam tarzı üzerinden bir ayrışma, mezhepsel bir ayrışma Türkiye'yi çok zor duruma sokar. Gezi Parkı bunun bir örneğidir. Erdoğan'ın üslubu ve tarzı Gezi Parkı'nda bu yönlü büyük bir patlamaya neden oldu. AKP'nin bu denli aşağılayıcı ayrıştırıcı tutumu sergilemesi AKP için büyük bir tuzaktır" diye konuştu.

Kürt sorununun çözülmesine yönelik hükümetin atacağı adımların belli olduğunu söyleyen Sancar, bu adımların Kürt sorununda demokratikleşmeye yol açacağını ifade etti. Sancar, "Terörle Mücadele Kanunu kökten değişmelidir. TMK'nın değişmesi hasta tutsakların tahliyesinin önünü açar. Bunun dışında seçim barajını mutlaka düşürmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerde yeni düzenleme yapması gerekiyor. Yerleşim yerlerinin iadesinin yapılması, Diyarbakır Cezaevi'nin müze yapılması için adım atması gerekiyor" diye belirtti. 

'Roboski AKP'nin büyük travması'

Son olarak Roboski'de yaşanan katliamda yaşamını yitiren ve sınırı geçen Roboskili ailelere Uludere Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmaya değinen Sancar, Roboski'nin AKP'nin büyük travması olduğunu belirtti. Sancar, "Roboski AKP'nin içinden çıkamadığı bir kör düğümdür. Kendi başına ördüğü üslubu ve politikası ile daha derinleştirdiği bir yaradır. AKP bu yarayla her yerde karşılaşacaktır. O nedenle şu an ki tutumundan farklı bir yola girmesi gerekiyor. Hem sürecin ilerlemesine yönelik güveni tazelemek için hem de bu yaranın ilerde daha büyük travmalara yol açmaması için Roboski gerçeği ile yüzleşmelidir" dedi.DİHA

Güncelleme Tarihi: 17 Haziran 2013, 09:34
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER