Kürt meselesinden çözüme dönük politikalar üretilmedikçe Kürtlerin yapacağı yayın da düşman kuvvetin yayınıymış gibi kabul ediliyor ve ona uygun bir muameleye tabi tutuluyor" diye konuştu.
Geçtiğimiz yıl 20 Aralık'ta yapılan operasyonlarda Dicle Haber Ajansı (DİHA), Özgür Gündem, Azadiya Welat, Demokratik Modernite dergisi, Gün Radyo, Etik Ajans, Fırat Dağıtım'ın birçok bürosu basılarak 44 gazeteci gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 36'sı tutuklanarak cezaevine gönderildi. Operasyonun üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, yapılan iki duruşmada gazetecilerin savunmaları dahi alınmazken, 4 gazeteci tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kürt gazetecilere yapılan operasyonu değerlendiren Radikal gazetesi köşe yazarı Oral Çalışlar, Türkiye'de algı bozukluğu olduğunu belirtti. Herkesin Türkiye'de basın özgürlüğü meselesi olduğunu dillendirdiğini hatırlatan Çalışlar. bu görüşe katılmadığını belirterek, Türkiye'de basın özgürlüğünden öte, esas olarak Kürt meselesi sorunu yaşandığını kaydetti. Türkiye'de hükümetlerin Kürt meselesini barışçıl biçimde diyalog yöntemiyle çözemeyince devreye ''güvenlikçi'' politikaları koyduğunu belirten Çalışlar, "Kürt meselesi, diyalog yoluyla çözülemeyince devreye yargı, polis, operasyon giriyor. Kürt meselesinden çözüme dönük politikalar üretilmedikçe Kürtlerin yapacağı yayın da düşman kuvvetin yayınıymış gibi kabul ediliyor ve ona uygun bir muameleye tabi tutuluyor" diye konuştu.
'Bu ülkede isyan var'
Türkiye'de kaç tane Türk gazetecinin cezaevinde olduğunu soran Çalışlar, "İktidarın tek parti hükümeti olması nedeniyle bazı gazeteciler yazamıyor, bazıları ise işsiz kalabiliyor; ama burada esas hedef halinde olan Kürt basınıdır" diye konuştu. Türkiye'nin 30 yıla aşkındır süredir başa çıkamadığı önemli bir meseleyle karşı karşıya olduğuna işaret eden Çalışlar, "Türkiye'de Kürt sorununun yarattığı bir kriz var. Ayrıca bu ülkede isyan var. Bunun böyle anlaşılması lazım" dedi. Ana akım medyada basın özgürlüğünün üzerindeki baskıların sadece Tuncay Özkan ve Soner Yalçın'ın tutuklanması ve konuşturulmamasıyla sınırlı tutulmasını doğru bulmadığını kaydeden Çalışlar, "Burada esas sorun cezaevinde olanların yüzde 95'inin Kürt gazetecilerinden oluşuyor olması. Basın kartı kimliği olup yargılanan ve Kürt olmayan gazetecilerin de aslında gazetecilik faaliyetleriyle ilgisi olmayan nedenlerle yargılandıklarını biliyoruz. Türkiye'de asıl yayın faaliyetinin daraltıldığı alan Kürtlere yönelik alandır" dedi. Türkiye'de Kürt meselesine soyut bir basın özgürlüğü meselesi gibi bakılırsa, niteliğini tahlil etmede yanılgılı sonuçlara ulaşılacağını belirten Çalışlar, "Burada problem Türkiye rejimi ve Türkiye'yi yöneten irade, Kürtlerin hak ve hukuku konusunda demokratikleşme konusunda henüz kafasındaki sorunları çözememiş, bu konudaki engelleri aşamamış olmasıdır. Bunları aşabilirsek esas olarak o zaman basın özgürlüğünü tartışmanın bir anlamı olur" diye belirtti.
'Kürt gazeteciler Türkiye'deki muhalefeti temsil ediyorlar'
Türkiye'de yaşanan sorunların Kürt meselesinin tıkanmasıyla ilgili olduğunu ifade eden Çalışlar, hükümetin Kürt sorununu diyalog yoluyla çözemediğine işaret etti. "Kürt sorununu çözemeyince de kim bu konuda ayağına takılıyorsa üstüne yürüyor" diyen Çalışlar, şöyle devam etti: "Kürt gazeteciler ne yapıyorlardı, Türkiye'de muhalefeti temsil ediyorlar. Kürt meselesinde bir türlü demokrasi ve özgürlükler noktasına gelemeyen Türkiye, Kürtlerin gazetecisini de, politikacısını da, gencini de, avukatını da, milletvekilini de içeri atıyor." Bazı milliyetçi kesimlerin, AKP ve Ergenekon hesaplaşmasının bir parçası olarak Türkiye'de basın özgürlüğünün elden gittiğini dillendirdiğini söyleyen Çalışlar, basın özgürlüğünün değil Kürtlerin basın-yayın özgürlüğünün ellerinden alındığının altını çizdi.
'Önce genel af ve siyasi özgürlük verilmeli'
Türkiye'de Kürt sorununu çözebilecek yeni bir iradeye ihtiyaç olduğunu kaydeden Çalışlar, "AKP biliyor ki, Kürt meselesinde atılacak adımlar onun da hanesine olumlu bir not olarak yazılacak. Ama şimdi gelinen aşamada pratik anlamda bir tıkanma yaşanıyor. Bu, hem iktidarın hem de CHP'nin oy kaygılarından kaynaklı cesur adımlar atamamasından kaynaklanıyor" dedi. Devletin, İmralı'da PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştüğünü, yine Oslo'da bir takım görüşmelerin olduğunu hatırlatan Çalışlar, bunların ortaya çıkmasının ardından hükümete gelen tepkilerin korkulduğu gibi kaygı verici olmadığını belirtti. Sorunun çözümü için bir takım adımların atılmasının zorunlu olduğunu belirten Çalışlar, "Sorunun çözümü için bazı adımların atılması gerekecek. İlk önce yapılması gereken genel af, ikincisi ise; Kürtlere siyaset özgürlük hakkının tanınması" diye belirtti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasette çok sert bir dil kullanmasının ülkedeki ulusalcıları ön plana çıkardığını kaydeden Çalışlar, çözüm sürecine CHP'nin katılımının olmazsa olmaz olduğunun altını çizdi ve şunları söyledi: "Siyasette yumuşak bir dil ve çözüme dair bir adım tercih edilirse Kılıçdaroğlu'nun da bu işte olumlu boyutta rol alacağı kanaatindeyim" diye belirtti.
'Toplumda psikolojik bunalım yaşanıyor'
Şiddet ortamından dolayı toplumda psikolojik bunalım yaşandığını dile getiren Çalışlar, "Fakat bu savaşa rağmen bir yönüyle şansımız var. Yaşananlara rağmen bu sorun toplumda ciddi bir bölünmeye yol açmadı. Kürt ve Türk toplumu birbirine düşmanlaşmadı. Ancak 30 yıllık savaş birikimi de dezavantaj olarak duruyor önümüzde. 30 binden fazla kişi bu savaşta ölmüş ve yakınlarını kaybetmiş. Daha fazla kayıp yaşanmadan acılar katmerleşmeden çözüm adımları atılmalı" dedi. Türkiye'de iktidara gelen her hükümetin gelir gelmez Kürt meselesini çözmeye çalıştığına işaret eden Çalışlar, "Demirel, Çiller, Yılmaz iktidara gelir gelmez, 'bu meseleyi çözeriz' dediler sonra hayatın gerçekliği karşında bu işin göründüğü gibi kolay olmadığını anladılar. Sonra adım adım güvenlikçi politikalara teslim oldular. Bu konuda en şanslı hükümet AKP'dir; çünkü Erdoğan askerin siyaset üzerinde egemenliğini kırma şansını elde etti" diye konuştu.
'Öcalan sorunun çözümünde hala en güçlü aktördür'
Devletin ve bazı çevrelerin, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın eskisi gibi örgüt üzerinde otoritesi olmadığı yönünde açıklamalarda bulunmasının gerçeği yansıtmadığına vurgu yapan Çalışlar, "Açlık grevlerinin bitirilmesi talimatından sonra da açık bir şekilde gördük ki; hala Öcalan bu sorunun çözümünde güçlü bir aktör" diye belirtti. DİHA
Güncelleme Tarihi: 20 Aralık 2012, 09:34
SIRADAKİ HABER