-‘Çocuk Cezaevleri Kapatılsın’ girişimi fikri nasıl oluştu?
Aslında çocuklara karşı cezaevlerinde süregelen işkence, kötü muamele, cinsel istismar ve diğer her tür hak ihlalleri biz çocuk ve insan hakları alanında çalışanların hep gündemindeydi. Ancak son yıllarda adeta sistematik biçimde devletin tutuklaması yetmiyormuş gibi cezaevlerinde çocuklara yönelimi gerçekten korkutucu boyutlara ulaştı. Bu durumlar kamuoyuna yansıyınca da Adalet Bakanlığı yetkilileri çözümü çocukları başka cezaevlerine sürmekte buldu. Bu durumda çocuklarda çok daha farklı sorunlar yaşattı. Türkiye’de çocuk cezaevlerinin bulunduğu 5 il de bu durum yaşanırken, devletin bu sorunları çözmek yerine çocuk cezaevleri sayısını 15’e çıkaracağını ‘müjde’lemesi bizi harekete geçirdi ve daha örgütlü mücadele etmemizi gerektirdiği düşüncesi oluştu. Yaşanan gelişmeler bu girişimin ortaya çıkmasını hızlandırdı.
-Bunun için devlet hükümet nezdinde girişimlerde bulundunuz mu? Ne gibi faaliyetler yapıldı ve şu an girişiminiz ne aşamada?
İlk olarak Ocak 2014’te Adalet Bakanlığı önünde girişimimiz kuruluşunu bir deklarasyon ile kamuoyuna duyurdu ve hükümet yetkililerini uyardı. Çocuk cezaevlerinde kalan çocukların bir kısmıyla avukatlar aracılığı ile görüşmeler yapıldı. Aynı zamanda TBMM insan hakları komisyonu ve Adalet Bakanlığı yetkilileri bu konularla ilgili bilgilendirildi. Girişimimiz şu an ihlallerin yoğun olduğu ve çocuk cezaevlerinin bulunduğu Ankara, İstanbul, İzmir, Diyarbakır ve Mersin olmak üzere 5 ilde örgütlenmiştir. Yaklaşık 30 sivil toplum kuruluşundan oluşan girişimimize dâhil olup bizlerle bu mücadeleyi yürütmek isteyen birçok kurum, kuruluş uzman ve akademisyenlerle çok verimli görüşmelerimiz sürmekte ve yakında bu sayının çok daha yükseleceğini net olarak görmekteyiz. Bizler mevcut girişim bileşenleri olarak ( İHD , Baro, SES (sağlık emekçileri sendikası), Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Tabipler Odası, TİHV, TUHAD- Fed, Gündem Çocuk Derneği , Özgürlükçü Hukukçular, Çağdaş Hukukçular Derneği, Çeşitli Barolar, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve daha ismini sayamadığım birçok sivil toplum kuruluşu ilk olarak kamuoyunu bilgilendirme adına bu 5 ilde çocuk cezaevlerinin kapatılması için Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı ve TBMM’ye sunulmak üzere imza kampanyası başlattık ve şu an elimizde On binlerce imza bulunmaktadır. Yakın zamanda diğer kentlerde de başlatacağımız kampanyamız ile bu sayı yüz binleri bulacaktır. Yürütülen bu ciddi çalışmaları bir araya getirmek ve daha Örgütlü bir şekilde yol almak adına bileşenler olarak 10-11 Mayıs 2014 tarihinde Mersinde bir çalıştay düzenledik. Adına Mersin Protokolü dediğimiz çalıştayın sonuç bildirgesi basın ve kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye’deki durumu, uzman ve akademisyenlerle onlarca örnekle tartıştığımız Mersin çalıştayımızda ‘çocuk ‘ ve ‘suç’ kavramını ele aldık ve yine alternatif model ve çözüm önerileri için yakın dönemde Ankara’da bir eğitim çalıştayı kararı aldık. Yoğun talep üzerine 5 ilde koordineli olan girişimimiz bu illerin sayısını arttırma kararı aldı. Sonuç olarak hangi suçu işlemiş olduğu iddiası olursa olsun çocukların tutuklanmasını kabul etmeyeceğimizi Mersin protokolü ile deklare ettik.
-Çocuk Cezaevlerinin direkt kapatılmasını istiyorsunuz, aslında çok net bir söylem peki gerçekçi mi? Ve bu süreç nasıl işlemeli?
Evet kapatılmasını ve çocuk tutukluluğuna son verilmesini istiyoruz. Çocuk cezaevleri kapatılsın diyorsak öncelikle bu yeni cezaevleri de yapılmasın anlamına gelir ve hükümetin yeni cezaevleri yapma ile ilgili kararını yeniden gözden geçirmesi lazım. Biz çocuğa özgü adalet sistemini merkeze alan ve çocuğa eğitici, onarıcı yaklaşımlarla toplum içinde toplumla bütünleşmenin sağlanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu söylüyoruz. Bizler de çocuk cezaevlerinin kapanma sürecinin öyle hemen 1-2 haftada olamayacağını gayet iyi biliyoruz; ancak bu kapatılma sürecinde çocuklara karşı cezaevlerinde yapılan her türlü kötü muamelelerin hemen durdurulmasını çocukların ailelerinin olduğu yerlere getirilmesini ve kesinlikle işkenceye karşı ‘Bağımsız inceleme Mekanizmasının’ var olan cezaevlerinde çocuklarla periyodik olarak temasa geçmesini istiyoruz. Bu ziyaretlerde çocukların hangi koşullarda tutulduğunun bağımsız – sivil heyetlere açık olmasını istiyoruz.
-Peki bu sistem nasıl düzelecek?
Açıkçası biz bu sistemin düzeleceğine inanmıyoruz. Biz mevcut sistemde yapılacak herhangi bir iyileştirmenin sorunu çözeceğine inanmıyoruz. Biz suçu ne olursa olsun çocuğun tutuklanmasını kabul etmiyoruz ve mevcut çocuk cezaevlerinin kapatılmasını istiyoruz.
-Peki bunun bir alternatifinin olması gerekmiyor mu?
Muhakkak ki… Girişim üyeleri çok farklı kurum ve meslek gruplarından oluşmakta ve kendi içinde alternatif modele ilişkin çok ciddi tartışmalar yürütmektedir.
Öncelikle biz ilkesel olarak başta cezaevleri olmak üzere tüm kapalı kurumların şiddet yaklaşımını körüklediğini dolayısıyla çocuğun toplumdan izole edilerek cezalandırılmasının çocuğun yaşamında telafisi mümkün olmayan izler bıraktığını yaşadığımız yüzlerce deneyimle öğrenmiş bulunmaktayız. Örneğin avukat arkadaşlarımızın davalarına baktığı ve kamuoyunda taş atan çocuklar olarak bilinen TMK mağduru çocuklar aynı sebepten onlarca defa gözaltına alınıp tutuklanabilmekte veya aynı kişi ‘hırsızlık’ suçundan tam 28 defa yargılanıp içeride tutulabilmektedir. Bu da bize çok net olarak bu sistemin işe yaramadığını hatta ‘suçu’ daha fazla teşvik ettiğini göstermektedir. Bu ve benzeri birçok örnek bize alternatif bir modeli zaten gerekli kılıyor ancak şu hataya da düşmeden Türkiye toplumunun kültürel ve daha başka yapılarını göz ardı etmeden. Çünkü maalesef bu devlet dışarıdan örnek aldığı birçok güzel örneği de kendisine benzetebilmektedir. Bizler dünyadaki örnekleri şu an kendi içimizde yoğun olarak tartışıyoruz ve önümüzdeki dönemde Ankara’da alternatif modellerle ilgili yapacağımız çalıştay ile bunu daha da somutlaştıracağız. Ancak şu kadarını söyleyebilirim ki Onarıcı Adalet Sistemini esas alan ve kendi içinde farklı yaklaşımlar barındıran aynı zamanda çocuk ve ergen tanımını makasla keser gibi 18 yaş öncesi ve sonrası diye ayırmayan Almanya’daki sistem üzerinde en çok durduğumuz modeldir.
-Tutuklama talepleri ile ilgili elinizde veriler var mı?
Aslında istatistiklere girmeden şunu tekrarlamakta yarar var. Biz her ne sebeple olursa olsun çocukların tutuklanmasına karşıyız. Bu kampanya süresince bize hep çok uç ve marjinal örnekler verilerek, işte Hrant’ın katili de tutuklanmasın mı veya farklı uç örnekler. Biz Rakel Dink’in dediği gibi bir çocuğu katil durumuna getiren sisteme karşıyız. Bir de bu tür uç örnekler dünyanın her tarafında maalesef vardır. Zaten Türkiye’deki Çocuk mahpusların oranlarına baktığımız zaman % 85 mala karşı işlenmiş yani hırsızlık, gasp vb. % 10 TMK mağduru çocuk ve % 5 diğer olarak sınıflandırılıyor. Hatta bu % 5’lik dilim içerisinde cinayet %1 bile değildir. Şimdi oranlar bu şekilde net ortadayken çok uç örneklerle, çocuk bakış açısını amaç edinen alternatif bir model geliştirilemez.
-‘Çocuk Cezaevleri Kapatılsın’ girişimi suç ve çocuk kavramını nasıl ele alıyor?
Biz çocuk ve suç olgusunu Türkiye’deki yoksulluktan, ötekileştirmeden, eğitim sisteminden, ayrımcı ve anti demokratik uygulamalardan bağımsız ele almıyoruz. Bunlar maalesef ki suç kavramı ile direkt bağlantılı konulardır. Kaldı ki şunu belirtmekte fayda görüyorum; suça nereden baktığınızda çok önemli yani neyin suç olup olmadığını sağlıklı toplumlarda belirleyen yegane yapı devletler değildir. Hele bu devletin bırakın korumayı kendi kurumlarının içerisinde dahi çocuğa her türlü olumsuz yönelimi konusunda onlarca yüzlerce sabıkası varken hiç değildir.
İşte çocuk ve insan hakları savunucuları olarak suç ile çocuğu bağdaştırmazken ceza, cezaevi ile çocuğu hiçbir şekilde bir arada düşünemiyoruz.
-Son olarak belirtmek istediğiniz bir şey var mı?
Biz kesin başarıyla sonuçlandıracağımıza inandığımız bu kampanyamız süresince her türlü eylem ve etkinliklerimizde sadece geleceğimiz değil, bugünlerimiz de olan çocuklarımızı kendilerinin bakışıyla merkezine alan ve düşüncesi ne olursa olsun tüm duyarlı kamuoyunu yanımızda görmek ve bu harekete güç vermelerini istiyoruz. Biz çocuk cezaevlerini kapatacağız…
Güncelleme Tarihi: 23 Mayıs 2014, 14:03