'DİCLE NEHRİ TAHRİP EDİLİYOR'

Eski adıyla Tigris olarak bilinen yaklaşık bin 900 km uzunluğunda olan Dicle Nehri, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Mezopotamya'nın sınır çizgilerini oluşturan iki nehirden biri olarak biliniyo

'DİCLE NEHRİ TAHRİP EDİLİYOR'
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı Çevre Mühendisi Mehmet Bıkım, Dicle Nehri'nin, Dicle ilçesinden başlayıp Bismil'de son bulan kısmının isimlendirilmemesi ve kıyı koruma alanına alınmaması nedeniyle birçok açıdan tahribata maruz kaldığını belirterek, Dicle ve Fırat havzalarının birleştirilmesine yönelik girişimlerin olduğunu, bunun da ekolojik değil politik olduğunu söyledi.

Eski adıyla Tigris olarak bilinen yaklaşık bin 900 km uzunluğunda olan Dicle Nehri, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Mezopotamya'nın sınır çizgilerini oluşturan iki nehirden biri olarak biliniyor. Dicle Nehri, Diyarbakır'ın Dicle İlçesi'nden başlayıp Bismil İlçesi'ne kadar olan bölgesinin isminin verilmemiş olmasından kaynaklı kıyı koruma alanına alınmıyor. Dicle ve Bismil ilçeleri arasındaki nehir, boyunca birçok tahribata ve kirliliğe maruz kaldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı Çevre Mühendisi Mehmet Bıkım, 1990 yılındaki kıyı koruma uygulaması yönetmeliğine göre nehrin tanımlamasının Bismil'den başlayıp Suriye sınırında bittiğini ifade ederek, bu yönetmeliğin içine Dicle İlçesi'nden başlayıp Bismil İlçesi'ne kadar olan bölgenin alınmadığını söyledi. Bıkım, bölgenin yönetmenliğe alınmamasının nedenini devletin güvenlik amaçlı barajlar yapmak istemesi ve halkın göç etmesi için yapılan bir uygulama olduğunu düşündüklerini söyledi.

'Kaplumbağalar bile yok olma tehlikesi yaşıyor'

Bölgenin yönetmenliği alınmaması sonucunda koruma altına alınmayan bölgenin tahribata ve kirliliğe maruz kaldığını aktaran Bıtım, "Dicle nehrinden Diyarbakır Merkez'e kadar suyun yatağı değişmiş durumda kıyı koruma alanında olmadığı için. Birçok özel veya kamu kuruluşlarının yapılaştırma yapmasına açık bir hale gelmiş olan nehrin üzerine fabrikalar kurulmuş. Tarımsal amaçlı özellikle ilaçlama konusunda çok ciddi suya hasarlar verilmiş. Kum ocakları açılmış bizim çok övündüğümüz Dicle Nehri Kaplumbağası bile yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmış durumda. Bunun yanı sıra Mini HES'lerin yapımı da mümkün oluyor bu bölgeye" dedi.

'Dicle Nehri isminin tanınmadığı ortaya çıktı'

Suyun isminin tanınmadığını 2007 yılında tesadüfen öğrendiklerini söyleyen Bıkım, kent merkezinde kurulması planlanan Mini HES'lere karşı bir çalışma yürüttüklerinden öğrendiklerini belirtti. Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'ne nehrin isminin verilmesi için başvuru yaptıklarını belirten Bıkım, Bakanlar Kurulu'nun bununla ilgilendiği, ancak hiçbir işlemin yapılmadığını kaydetti. Sonuç almadıkları için Devlet Su İşlerine (DSİ) başvurduklarını ve ortaya daha vahim bir sonuç çıktığını söyleyen Bıkım, tarihin en eski sularından Dicle Nehri'ni DSİ'nin de tanımadığının ortaya çıktığını belirtti. Bir an önce ilgili olan Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nün, Orman ve Su İşleri Müdürlüğü'nün ve DSİ 10. Bölge Müdürlüğü'nün gerekeni yapması gerektiğini ifade eden Bıkım, kıyı kenar çizgilerinin belirlenmesi, kıyı koruma bantlarının çekilmesi ve suyun koruma altına alınıp isminin verilmesi gerektiğini söyledi.

'Dicle ve Fırat'ın birleştirilmesi politiktir'

Bıkım, uluslararası sözleşmeler de birbirine yakın iki havzanın birleştirilmesi öngörüsünün olduğunu hatırlatarak, devletin bu hukuka güvenerek Dicle ve Fırat havzalarını birleştirme çalışmasına girdiğini belirtti. Havzaların birleştirilmesinin ekolojik değil politik olduğunu belirten Bıkım, "Dicle ve Fırat'ı kontrol etmek sadece Türkiye sınırları içerisinde yaşayan halkları değil aynı zamanda Irak ve Suriye de yaşayan halklarında geleceğini kontrol almak anlamına geliyor" dedi.

Bıkım, 28 Mart'ta Fırat Üniversitesi'nde iki havzanın birleştirilmesiyle ilgili toplantı yapıldığını ve toplantıya Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü, Devlet Su İşleri, AKP il ve ilçe belediye başkanlarının katıldığını söyleyerek, Dicle Nehri'nin geçtiği tek Büyükşehir Belediyesi olmalarına rağmen toplantıya çağrılmadıklarına dikkat çekti. Bıkım, devletin iki havzayı birleştirmesinin tamamen politik ve ideolojik bir proje olduğunu ifade etti. Diha

Güncelleme Tarihi: 02 Temmuz 2012, 11:23
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER