‘Geri çekilme için güvence verilmeli’

KCK’nin Türkiye sınırları içerisindeki PKK’lilerin 8 Mayıs’tan itibaren çekilmeye başlayacağını belirtmesini değerlendiren TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, hükümetin geri çekilme konusunda güvence vermesi gerektiğini belirtirken, PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül ise, geri çekilme sürecinin ciddiyetle izlenilmesi, takip edilmesi ve verilerinin kaydedilmesi gerektiğine dikkat çekti.

‘Geri çekilme için güvence verilmeli’
PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla KCK’nin Türkiye sınırları içerisindeki HPG'lilerin 8 Mayıs'ta itibaren geri çekilmeye başlayacağına dair tarihi açıklamasının ardından, geri çekilmeyi izleme heyetinin oluşması için gözler Meclis'e çevrilmiş durumda. Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül, HPG’lilerin geri çekilmesi durumunda 1999 sürecinde yaşanan can kayıplarının tekrarlanmaması ve sürecin ilerleyebilmesi için hükümete çağrılarda bulundu.

TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 25 Nisan 2013’ün Türkiye tarihinde çok özel bir gün olduğunu ve her çevrenin, ailelerin, sokaktaki herkesin bunu hissetmesi gerektiğini ifade ederek, “Çok özel bir günde çok özel bir kararla Türkiye toplumu tanışmış oldu. PKK silahlı güçleri ülke dışına çekilme kararını deklere etti. Yıllardan beri biz demiyor muyduk bir can bile daha fazla kıyılmasın, yıllardan beri biz demiyor muyduk silahlar sussun, yıllardan beri biz demiyor muyduk Kürt meselesi başta olmak üzere bu ülkedeki bütün yurttaşların eşit yurttaşlık çerçevesinde, bir arada kardeşçe yaşasın. İşte bugün o tarihi günlerden bir tanesi. Çıkışların olması için her türlü güvenli tedbirler alınması gerekiyor. Hiç kuşkusuz başta iktidarın böyle bir sorumlulukla Başbakan'ın ‘Ben söz verdim’ cümlesiyle sınırlanacak bir hadise değildir. Bu güvencenin kurumsallaşması gerekir. Bu çerçevede başta Meclis olmak üzere ama salt bunlarla sınırlı değil. Bugüne kadar barış için olağanüstü fedakarlıklar yapan STK’lerin bütün aktörleri, süreci aktif bir şekilde izleyebilecek mekanizmaları derhal seferber etmeleri gerekiyor. Silahlı güçlerin ülke dışına çıkması çok kıymetlidir. Ama barış, silahında ötesinde bir hadise. Kendi başına silahların ortadan çıkması barış getirmiyor. Ne yazık ki 1999’da yaratılan ortam heba edildi. Sözü edilen ortamın yasal güvence altına alınması gereken uygulamaları başta siyasi iktidar bunları yerine getirmesi gerekiyor” dedi. 

‘Bir altın fırsattır bu’

Bakkalcı, siyasi iktidarın “Toplum buna hazır değil, toplum buna hazır” şeklindeki bir argümanla oyalama içine girmemesi uyarısında bulunarak, “Çünkü söz konusu olan temel insan haklarıdır. Temel insan hakları meselesi referandumlara, konsensüslere, müzakerelere gitmenin gereği yoktur. Bu sadece bir oyalama anlamına gelebilir. Dolayısıyla bugünü ve yarını kaçırmak anlamına gelebilir. Siyasi iktidarlar bugüne kadar işlediği suça son vermesi gerekir. 30 yıllık bu savaşta olağanüstü acılar yaşandı. Toplumsal olarak bir travma yaşandı. Bu acılarla yüzleşilebilmek gerekiyor. Bir altın fırsattır bu. Bunu kaçırmamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız” diye konuştu. 

Bülbül: Hükümete ciddi sorumluluklar düşüyor

PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül ise, KCK yetkililerinin güçlerini sınır dışına çekme organizasyonunu çok ciddi bir organizasyon olarak tanımlayarak, şöyle devam etti: “Öncelikle bu konuda üzerine sorumluluk düşen herkesin sürecin ciddiyetine, olayın büyüklüğüne dair sorumluluk alması ve bu ciddiyetle yaklaşması gerekir. Hükümet kanadından, PKK kanadından, güvenlik güçlerine, gerillaya kadar herkesin bir sorumluluk içinde olması gerekir. Lakin burada dikkat edilmesi gereken bir şey var. Sorumluluk hükümete aittir. Geri çekilme sürecinde, bu sürecin ciddiyetle izlenilmesi, takip edilmesi, verilerin kaydedilmesi, sorumluluk gerektiriyor. Gerek hakikatleri araştırma komisyonu gerek geri çekilmeyi izleme sürecine ilişkin görevlendirmenin sorumlulukları alınması lazım.”

‘Aleviler bu sürecin öznesidir’


Bülbül, Türkiye’de toplumsal barışın Alevisiz olamayacağını ifade ederek, “Türkiye’de toplumsal barış Hacı Bektaşsız, Yunus Emresiz, Pir Seyit Rızasız olmaz. Bize hep şunu soruyorlar ‘bu süreci destekliyor musunuz’ diye. Bu destekleme kavramını biz yanlış buluyoruz. Biz süreci desteklemiyoruz. Biz sürecin öznesiyiz, ortağıyız. Alevi toplumu, Alevi kurumları, demokratik Alevi hareketi, reddedilen kimliği bugüne kadar soykırıma tabi toplumu itibariyle böyle bir sürecin öznesi ve ortağı olabilir. Biz bu süreci barış süreci olarak algılamıyoruz. Türkiye’nin demokratikleşme süreci olarak ele alıyoruz” dedi. DİHA

Güncelleme Tarihi: 26 Nisan 2013, 10:03
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER