IŞİD Mahmur'un acılarını depreştirdi

İlk durağım, bağrında yılan ve akrepten başka bir şeyi barındırmayan dağın eteğine kurulu Mahmur Kampı... Peşmerge ve PKK'lilerin birlikte nöbet tuttuğu kontrol noktaları, sağda Öcalan'ın portresinin asıldığı güvenlik kulübesi, solda terk edilmiş BM ofisi...

IŞİD Mahmur'un acılarını depreştirdi
 Türkiye’de barış süreciyle PKK’nin silahsızlanması tartışması yapıladursun Ortadoğu’daki gelişmeler örgüte hem siyasal hem askeri alanda genişleme fırsatları sunuyor. Kürtlerin Rojava (Batı [Kürdistan]) diye andığı Suriye’nin kuzeyi, Abdullah Öcalan’ın demokratik özerklik projesi için uygulama alanına dönüşürken Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Irak Kürdistan Bölgesi’ne, Kürtlerin deyimiyle Başur’a yönelik saldırıları PKK’ye geniş bir alan açtı. Ezidilerin tarihi vatanı Şengal’den Kerkük’e, Türkiye’den göç etmek zorunda kalan Kürtlerin yaşadığı Mahmur’dan Türkmenlerin kasabaları Taze Hurmatu, Beşir ve Tuz Hurmatu’ya kadar geniş bir alanda PKK’nin silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri (HPG) kontrol noktalarında peşmergeye eşlik etmeye başladı. Sahadaki yeni durumu anlamak için gittiğim Erbil’de Şengal’in düşüşünün ardından IŞİD’ın yaklaştığı kentte yaşanan kaçış ve partilerin çağrısıyla Kandil’den gelen PKK’lilerin caddelerde tur atıp halka nasıl moral verdiğine dair hikâyeleri dinledikten sonra güneye açıldım. İlk durağım 17 Eylül’de Arap ve Kürtlerin birlikte yaşadığı Mahmur ilçesinin yanında bağrında yılan ve akrepten başka bir şeyi barındırmayan dağın eteğine kurulmuş Mahmur Kampı oldu. Peşmerge ve PKK’lilerin birlikte nöbet tuttuğu kontrol noktalarını geçip vardığımız kampın girişinde HPG yazısının yer aldığı bir bariyer, sağda Öcalan’ın portresinin asıldığı güvenlik kulübesi, solda terk edilmiş BM ofisi. 



BİTMEYEN KÂBUS: 1993-1994 
Az ileride bir sokakta bir insanın kaçarken taşıyabileceği ev eşyasıyla yüklü bir kamyon sırayla toprak ve taştan yapılma evlerin önünde durup yükünü indiriyordu. Yaşlı bir kadın 6 Ağustos’ta IŞİD’ın kampa girişini, insanların tahliyesini ve ardından PKK’nin takviye güç göndermesiyle kampın geri alınışını anlatmaya başladı. Kürtçe konuşuyordu. Türkiye’den geldiğimi öğrenince sustu, sırtını dönüp uzaklaştı, tekrar dönüp teatral bir gösteri sunar gibi öfke ve kahırla geçmişin melanetini önüme döktü: “Asker geldi, elbiselerimizi çıkarttırdı, bir pijamayla kaldım. Bizi köy meydanında topladılar. Komutan hakaret etti, tehdit etti, ‘Teröristlere ekmek vermeyeceksiniz’ dedi. Sonra yine geldiler, dövdüler. (Elindeki su şişesini göğsüne bastırarak-FT) Silahı aha böyle dayadılar. O zaman anladım ki Kürt olduğumuz için bunlar başımıza geliyor. 1993’te tanklar geldi, köyü bombaladı, evler yıkıldı. Toplandık, gitmeye karar verdik. Kamptan kampa sürüldük. İşte bu çöle geldik. Yılanlar, akrepler çocuklarımızı bizden aldı!” 

Bu anıların sahibi Narınç Kaya. Roboski’nin Hilal köyünden. Kaç yaşında olduğunu bilmese de anıları dipdiri ve yakıcı. 
 




TAKVİM 1993’TE TAKILI KALMIŞ 
Kampta zaman durmuş, takvim sanki hala Şırnak’taki köy yakma olayları nedeniyle insanların evlerini terk edip güney geçtiği 1993 yılını gösteriyor. Çölden farksız olan Mahmur’a gelinceye kadar 7 kez yer değiştirmek zorunda kalan Mahmur sakinlerinin sürgün anıları IŞİD’ın yaşattığı geçici sekizinci sürgünle depreşmiş. Aracında Şivan Perver dinlediği için dövülen ve Kürtçe kasetleri kırılan , ‘Elimden gelse Kürtçe konuşamayasın diye senin dilini de bağlarım’ diye tehdit edilen, işkence gören ve sonunda evleri yakılan insanların hikâyeleri… “Artık Kürtçe yasak değil, ortam değişti” yönündeki hatırlatmaların da karşılığı yok. 6 yaşındayken ailesiyle birlikte köyünü terk ettikten sonraki günleri “Neh Dare’ye vardığımızda çok soğuktu, kar yağıyordu, titriyordum, o geceyi unutamam. 4 ay dışarda kaldık. Çevre köylerden naylonlar toplandı, çadır yapıldı” diye anımsayan Şırnaklı Fatma İzer için 2011’de tekerrür eden tarih Mahmur’daki takvimin neden 1993’te takılı kaldığını izah ediyor: “Kim dönmek istemez? Zaten 2011’de bir kere döndük. Yine cezalandırıldık. Barış Grubu olarak Bakur’a (Kuzey Kürdistan) gittiğimizde herkese dava açıldı. Bana yasadışı örgüt üyeliğinden 7.5 yıl ceza kesildi. İlk giden 5 kişi tutuklandığı için diğerleri duruşmaya katılmadı. Ben de katılmayıp tekrar Mahmur’a göndüm.” 

Peki, tekrar bir girişim olursa yine barış grubunda yer alıp almayacağı sorusu üzerine İzer, Mahmur’da 450 kişinin katılımıyla iki yılda bir yapılan halk konferansının dönüş şartlarını anımsattı: “Önderliğin (Öcalan) özgürlüğü, Kürt halkının siyasi ve kültürel kimliğinin tanınması, anadilde eğitim, yerel yönetimler özerklik şartının kabul edilmesi, koruculuk ve JİTEM gibi özel savaş birimlerinin lağvedilmesi, halkın zararının tazmin edilmesi. Siyasi güvence olarak sınır ihlali ya da örgüt üyeliği nedeniyle yargılanmama garantisi verilmeli... Ayrıca dönersek toplu kalmak istiyoruz.” 


IŞİD’A KARŞI ÖZ SAVUNMA GÜCÜ 
Mahmur sakinlerinin 20 yıllık acısını daha da acı kılan IŞİD’ın Türkiye tarafından desteklendiğine inanıyor olmaları. 40 gün önce IŞİD’ın gelişiyle boşaltılan kampa geri dönüşlerle durum sükûnete kavuşmuş gözükse de kampı çeviren stratejik noktalarda HPG tetikte. Mahmur Kampı Dış İlişkiler Komitesi Üyesi Polat Bozan, IŞİD’ın gelişiyle yaşananları ve mevcut durumu anlattı: 

“Mahmur ilçesinde Kürdistan Demokrat Parti’nin (KDP) peşmergeleri vardı. Daha IŞİD gelmeden ortak savunma önerdik ama dinlemediler. IŞİD gelince de çekip gittiler. Silahları bize bırakmalarını istedik, vermediler. İlçe sakinleri zaten bir hafta önce gitmişti. Guver de IŞİD’ın eline geçince, Mahmur Kampı’nın arkadan çevrilme riski belirdi. Bu yüzden halkı tahliye ettik; 12 bin insanı araçlarla 2.5 saatte taşıdık. Yurtsever insanlar Erbil’den araçlarla gelip tahliyeye katıldı. Halkı Erbil, Ranya ve Haciva’ya götürdük. IŞİD ilçeye girdikten iki gün sonra buraya sızdı. Saldırı sırasında Sterk tv muhabiri Deniz Fırat öldü, 3 kişi yaralandı. Bir gün sonra HPG’nin takviye gücüyle birlikte kampı geri aldık. Gerillanın gelişi peşmergeye moral verdi. Önce Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) özel güçleri, ardından KDP güçleri geldi. Böylece ilçe de geri alındı. Şu an biz de Rojava’daki Halk Savunma Birlikleri (YPG) gibi örgütleniyoruz. Kampta 300 kişilik öz savunma gücü oluşturduk. HPG ise dağlık alanda savunma hatları oluşturdu.” 


GEÇMİŞTEN MİRAS PEŞMERGE ALGISI 
Kampta peşmergeye dair sıkıntılı bir geçmişten kaynaklanan güven sorunu var. Mahmur Kampı Halk Meclisi Üyesi Cihan Munzur bugünkü güvensizliğin arkaplanını araladı: “1993-1994’te Bakur’da (kuzey) köyler boşaltılırken halk güneye indi. O zaman KDP’li peşmergelerin saldırılarına maruz kaldık. KDP Türk devletinin politikasını uyguladı. Aç bırakıldık, öldürüldük. 10 kadar insanın hala akıbeti belli değil. Zaho'da üç kez yer değiştirdik. Kitle kendisini korudu. İnsanlar tutuklanıp öldürüldü, cesetleri Türkiye’ye satıldı. Kitleyi gerilladan koparmak için Güney Kürdistan’da kalmamıza izin vermediler. Saddam nedeniyle 36. paralelin altına da indirmediler. Böylece 1998’de ara bölgedeki Mahmur’a yerleştik. Burası tampon bölge olduğu için ne Güney Kürdistan ne de Irak merkezi hükümetinin sorumluluğundaydı. ‘Ya KDP’li olacaksın ya da Türkiye’ye gideceksin’. Kürdistan yönetiminin politikası buydu. Kitle teslim olmayınca ölüme teslim edildi. Onlarca çocuk akrep ve yılan sokması nedeniyle öldü. Onlarca kişi açlıktan öldü. 2000'e kadar bu tür trajediler sürdü. BM, Etruş kampında yaşadığımız dönemde (1997) mülteci statüsü verdi. BM’nin petrol karşılığı gıda programı çerçevesinde sistemli olarak erzak aldık. 2011'de yardım kısıldı ve bir buçuk yıldır erzak verilmiyor. 2003’teki ABD müdahalesinden sonra dışarı çıkma şansı doğdu. O zamana kadar burası açık hapishaneydi. Şimdi insanlar gidip inşaatlarda çalışıyor. Burada kurduğumuz öz yönetim sayesinde de sorunlar çözülüyor.” 


ÖZ YÖNETİM PRATİĞİ 
Munzur’un öz yönetim dediği demokratik özerkliğin bir ‘master’ uygulaması. Mahalle meclisleri ve iki yılda belirlenen halk meclisi, yönetimin özünü oluşturuyor. 93 kişilik meclisin yüzde 60’ı kadın. Meclis üç kişilik bir divan ve bir yürütme organı belirliyor. ‘Sözcü’ denilen divan başkanı iki ayda bir değişiyor. Ayrıca eşbaşkanlık sistemine dayalı belediye var. Belediye planları Güney Kürdistan hükümeti üzerinden BM fonlarıyla hayata geçiriliyor. Meclis divanının üç üyesi, iki belediye eşbaşkanı, yürütme, gençlik ve kadın komitelerinin temsilcilerinin yer aldığı 9 kişilik bir yönetim şeması söz konusu. 

Kampı dinamik tutan bir başka unsur eğitim. Bir ağaç gölgesinde başlayan eğitim bugün BM’nin yaptırdığı 4 anaokulu, 5 ilkokul, 1 ortaokul ve 1 lise ile sürüyor. Diplomalar Irak MEB’ince onaylı. 2500 öğrenci arasında Türkiye’den anadilde eğitim amacıyla gelenler de var. Uludere-Bağlı köyünden matematik öğretmeni Ahmet Kilim’in anlatımıyla işte çölde cehalete direnişin hikayesi: “Ortaokul mezunuyum. Beytüşşebap’ta yatılı okudum. Öğretmenlerimizin en kıdemlisi lise mezunu. Geldiğim günden beri çardak, çadır, kerpiç yapı ve betonarme bina derken her koşulda öğretmenlik yaptım. Maaş almıyorum. Okul dışında çalıştım, yazları işçilik yaptım. Şimdi küçük bir dükkân açtık, onunla eşim ilgileniyor. Okul müfredatını Türkçe kitaplardan yararlanarak hazırlıyoruz.” 


HİPOKRAT YEMİNLİ GERİLLA! 
İçecek suyun tankerlerle taşındığı, kuyu suyunun küçük bahçeleri yeşerttiği kampın imkânlarını fazlasıyla zorlayan mükellef bir sofranın ardından Mahmur’a Hipokrat yemini etmiş bir gerilla ile sohbet ederek vedalaşmak sürpriz oldu. Kontrol noktasında nöbeti devralan Nujin Dersim bir cerrah. Doğup büyüdüğü Almanya’da 1994’de tıp eğitimini tamamladıktan iki yıl sonra PKK’ye katılmış. “Neden” diye sordum. “Adalet ve özgürlük arayışı içerisindeydim. Kürdistan’ın dört bir parçasında kaldım. Şam’da Öcalan’ın yanında bulundum. 1.5 yıldır da Mahmur’da öğretmenlik yapıyorum. Daha önce kültür ve ahlak dersi verdim. Bu yıl felsefe derslerine gireceğim” deyip ekledi: “Şengal’deki katliamdan sonra Mahmur’da da aynı şey olmasın diye tedbir aldık. BM’nin tanıdığı kamp ama güvence altında değiliz. Aslında göğüs göğüse savaşırız ama havan topu kullanıyorlar. Bu da bizi zorluyor.” Dr. Nujin kadınların rolüne dair de şunu söyledi: “Halk savunma gücünün yarısı kadın. Kadınlar planlama, koordine ve komuta etmede daha başarılı.” Kritik soruyu sona sakladım: “Can kurtaran doktor ile can alan gerilla… Bir elde Hipokrat yemini ve diğer elde silah… Bu çelişkiyi nasıl izah ediyorsun, bununla nasıl yüzleşiyorsun?” Acı bir gülümsemeyle yanıtladı: “Evet Hipokrat yemini etmiş bir gerillayım. İnsanların yaşaması için savaşıyorum. Elbette kendi kendime hep sordum. Keşke savaşmak zorunda olmasaydım. Kim öldürmek ister! Ama ben öldürmesem o beni öldürecek. Öldürdüğüm de oldu yaraladığım da. Yaraladıktan sonra tedavi ettiklerim de oldu.” 




TÜRKMEN HATTINDAKİ PKK 
Mahmur eskiden beri ‘Öcalan’ın halkı’ olarak bilindiği için belki HPG’nin burada konuşlanması fazla çarpıcı gelmeyebilir. Ancak IŞİD tehdidinin PKK’ye nasıl bir alan açtığını görmek için doğuda Şengal’e, güneyde ise Kerkük’ün altından Selahaddin vilayetine ve doğuda Diyala vilayetine doğru inmek gerekiyor. Mahmur’dan sonra uzun süre IŞİD tehdidi altında kalan Şii Türkmenlerin kasabaları Taze Hurmatu ve Beşir’e gittiğimde HPG’lilerin oralarda da konuşlandığını gördüm. Haziranda Taze Hurmatu’nun girişindeki kontrol noktasındaki güvenlik güçleri “ Bütün bu belaları başımıza Türkiye açtı" diyerek beni geri çevirmişti. Bu kez hatırlı bir referansla gidip Taze Hurmatu’daki güçlerin komutanı İsak Abbas’ın misafiri oluverdim! Önce karargâhında kendi hikâyesini anlattı: “Bir buçuk yıl öncesine kadar tüccarlık yapıyordum. Kaide’nin bombalı saldırıları artınca Maliki hükümetinin teklifiyle milis gücü kurdum. Adı ‘Sehvat Ebna el Irak el Kerkük’. 300’ü Kerkük’te olmak üzere 900 kişilik bir güç. Emrimdeki askerler geçen ay maaşa bağlandı. Alık 650 dolar… Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi milis gücü kurmaya çalıştı ama başaramadı. Devlet yardım etmezse biz de başaramayız. Emirli’nin geri alınmasının ardından moralimiz yükseldi, Beşir’i kurtarmak için ordu ve peşmerge ile ortak operasyon hazırlığı yapıyoruz.” 



Sonra “Cepheyi görmek ister misin” diye sordu, “Elbette” dedim. Arazi aracına atlayıp tarlaları yara yara Meşru’u Başı mevkiinde Rey Saddam Kanalı’na kadar gittik. Suyun beri tarafında Türkmen askerler iki farklı yerde siper kazmış bekliyordu. Suyun karşısı IŞİD’ın elindeki Beşir kasabası. Abbas “Sudan IŞİD geçemez, neden yukarı ve aşağıdaki köprülerin başında değil de burada bekliyorsunuz” diye sorunca “Oraları Peşmerge ve PKK tutuyor” yanıtını verdi. “PKK başka yerlerde de var mı” diye sorunca “Tuz Hurmatu’da da var” dedi. Buraya gelmeden önce Kerkük’te Irak askerlerinin olağanüstü önlemle koruduğu hükümete yakın bir Türkmen “PKK, Kürtleri kurtardı” yorumunu yapmıştı ama sahadaki durum daha fazlasına delaletti. / Radikal

Güncelleme Tarihi: 30 Eylül 2014, 13:06
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER