Kepçe ile kazıda tüm deliller yok ediliyor!

Yakınlarını gözaltında ve faili meçhul cinayetlerde kaybeden aileler, yıllardır yürüttükleri mücadeleyle kaybedilenlerin mezarlarına ulaşmak ve faillerinin yargı önüne çıkmasını beklerken, Türkiye'nin Minnesota Protokolü'nü imzalaması nedeniyle de kepçeyle yapılan kazıyla, kişinin ölümüne dair tüm deliller yok ediliyor.

Kepçe ile kazıda tüm deliller yok ediliyor!
  İHD Genel Başkan Yardımcısı Serdar Çelebi, hükümetin toplu mezarları görmezden gelmesinin toplu mezarların açılmasına dair en büyük engel oluşturduğunu söyledi.

1990'lı yıllarda gözaltında kaybedilen ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin çoğunun daha sonra toplu mezarlara gömüldükleri belirtilmişti. Adeta toplu mezarlar diyarına dönüştürülen bölge illerinde, yakınlarının kemiklerine ulaşmak isteyen kayıp yakınları, tanık anlatımlarına göre toplu mezarların açılmasını istiyor. Ailelerin bu talebi birçok kez savcılıklar tarafından kabul edilmezken, Türkiye'nin Minnesota Protokolü'nü imzalaması nedeniyle de kepçeyle yapılan kazıyla, kişinin ölümüne dair tüm deliller yok ediliyor. 25 Mayıs 1989 tarihinde BM tarafından hukuk dışı, keyfi ve yargısız infaz şüphesi, ulusal veya yerel ceza hukukuna uygun olarak soruşturulması ve ceza yargılanmasına başvurulması için bağımsız, bilimsel ve etkin soruşturma için delillerin sağlıklı toplanmasını amacıyla Minnesota Protokolü kabul edildi. Bu protokolü 87 ülke imzalarken Türkiye ise protokolü imzalamadı. 

Mezarların açılış protokolü 

Bu protokolde mezarların nasıl ve kimler tarafından kazılmasına yönelik net ibareler yer alıyor. Yaşanan cinayetin araştırılması ve mezarın açılması için komisyon kurulmasını öngören protokole göre, komisyonun hukukçu, adli tıp uzmanı ve bilim insanlarından oluşması gerektiği kaydediliyor. Olay yeri incelemesine ilişkin ayrıntılı anlatımın olduğu metinde şunlara yer veriliyor: "Yasa uygulayıcılar soruşturmayı yürütmekle görevli kişilere tam yetki ve destek vermeli. Hükümet ya da devlet kurumları ile koordineli yapılacak çalışmalar için, cesedin bulunduğu alanın çevresinin en az 500 metre mesafe ile kapatılması. Sadece soruşturmayı yürüteceklerin alana girişine izin verilmesi. Olay yeri inceleme ve kazı sırasında her anın fotoğraflandırılması. Ölen kurbanın ölüm şeklinin muhafaza edilerek çıkarılması. Gömünün yeniden meydana çıkarılması olay yeri incelemesine verilen aynı bilimsel özen ile ele alınmalıdır. Çalışmaların başlatılması ile danışman fiziksel antropolog veya arkeolog arasında koordinasyon içinde yürütülmelidir. İnsan ceset kalıntıları sıklıkla adli antropoloji teknikleri hakkında tecrübesi olmayan adli kolluk görevlileri, mezarlık işçileri tarafından mezardan çıkarılmaktadır. Bu yolla çok değerli bilgiler kaybolabileceği gibi bazen asılsız bilgiler yaratılabilir. Eğitimsiz kişiler tarafından mezar açma işleminin yapılması yasaklanmalıdır. Danışman antropolog mezar açma işlemini yürütmek ya da denetlemek üzere sahada bulunmalıdır. Her bir gömük tipinin kazılmasına özel problemler ve süreçler eşlik eder. Kazıdan elde edilen bilginin miktarı gömüğün durumu hakkında bilgi ve deneyime dayanan karara bağlıdır. Son rapor kazı süreciyle ilgili bir mantık içermelidir." 

'En büyük engel hükümetin toplu mezarları görmezden gelmesi'

İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkan Yardımcısı Serdar Çelebi, hükümetin toplu mezarları görmezden gelmesinin toplu mezarların açılmasına dair en büyük engel oluşturduğunu söyledi. Toplu mezarların farklı boyutları olduğunu belirten Çelebi, "Nedir bunlar; yakınlarının kayıplarına ulaşması, kemikte olsa bir mezara ulaşması, dini vecibelerini yerine getireceği, özel günlerde ziyaret edebileceği bir mezarının olmasını istiyorlar. İşin diğer bir boyutu da bütün olarak toplumu ve devleti ilgilendiren şey. Bir tercih yapmamız gerekirse hangisini tercih edeceğiz apar topar kepçelerle kazıp senin çocuğun ölmüş deyip mezarı kemiği sana veremiyoruz mu diyeceğiz? Yoksa senin çocuğun bu şekilde kimyasal kullanılarak, yargısız infazla, kafasına sıkılan kurşunla, telle boğuldu, faili de budur şeklinde mi sorunu çözeceğiz? Mesele bu" dedi. "Hükümetin ve devletin bu konuda çok acil adım atması gerekiyor" diyen Çelebi, devletin bu konuda toplu mezar gerçeğini kabul ederek, özellikle 90'lı yıllarda bölgede yaşanan savaştan kaynaklı bu tarz insanlık suçlarının işlendiğini kabul etmesi gerektiğini ifade etti. 

'Zamanaşımı kaygısıyla kepçeyle kazılması kabul ediliyor'

Türkiye'de faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kayıpların insanlığa karşı işleniş suç olarak kabul edilmediği için zaman aşımı sorunu olduğunu ve bu nedenle savcılık tarafından apar topar kepçelerle kazıldığını belirten Çelebi, yapılması gerekenleri şu şekilde ifade etti: "İşin zamanaşımı riskinden dolayı bazı şubelerimiz kazılar yapıyor. Nasıl açılıyor kepçelerle apar- topar kazılıyor. Biz usulüne uygun olarak kazılmasını bekliyoruz. Uluslararası sözleşmeler var. Bosnahersek'te örnekler ve uzmanlar var. Bunların öncülüğünde, bunlardan alınacak teknik destekle, yardımla açılması yönünde taleplerimiz var; ama savcılıklarda buna ilişkin bir açıklık yok. Dolayısıyla Minnesota Protokolü'nün kabul edilmesi lazım. Çünkü kepçe ile açılıyor sadece ve sadece kemik DNA incelemesi yapılıyor. Adli Tıp Uzmanları dile getiriyor. Oradaki toprakta dahi kriminal inceleme yapıldığında ne zaman ne şekilde öldürüldüğü tespit edilebilinir. Ne şekilde öldürüldüğü, kurşun vücuda nasıl girdi, canlıyken işkence yapılmış mı?"

Bir toplu mezardan başka toplu mezara

Kazıları sadece kişinin orada olduğunu tespit etmek amacıyla, ölen kişinin nüfustan düşülmesi, kemiklerin aileye teslim edilmesi için bile kepçeyle kazmanın yanlış olduğunu belirten Çelebi, kepçe kazılarında oluşan sonuçları şu şekilde ifade etti: "Bunu tespit etmek istiyorsanız, nüfustan düşelim bu insanı diyorsanız uygundur. Ama öte taraftan devletin bu gerçekle yüzleşmesi öldürülen insanın nasıl öldürüldüğü ve mezarda bulunan kemiklerin karışmaması lazım. Örhanlar dosyasında böyle, kemikler toplu mezardan çıkartılıp başka bir toplu mezara gömülüyor, insanlar kemiklerini istiyor, ama alamıyor. 8 kişiye ait kemik bir torbanın içinde ve bir mezara gömülü. Kulp Alaca köyünde yine öyle. Gercüş'te kazdığımız bir mezarda çıkan 11 kişiye ait kemikler bir mezara defnedildi. Kazmak tek başına problem değil kazdıktan sonra ne olur kimlik tespit edilir; ama o açıdan usulüne uygun açılması zamanaşımı riski bile olsa çok önemli bir yerde duruyor."

'TİHV'ip projesi maddi imkansızlıklardan dolayı yapılamıyor'

Toplu mezarların usulüne uygun açılması ve yapılan işkenceyi tespit etmek amacıyla proje hazırlayan Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Şebnem Korur Fincancı da hazırladıkları proje ile kayıp yakınlarından örnekler alarak her mezar kazımında ailelere ulaşıp umutlandırmanın ve sonuç çıkmadığında ise hayal kırıklığının önüne geçilmesi gerektiğini ifade etti. Fincancı, "Hukuk dışı, yargısız ve zorla kaybedilenlerin tekli, eş zamanlı ve artzamanlı toplu mezarlarının araştırılması ve açılması yoluyla hakikate ulaşmak" başlığıyla hazırladıkları proje ile şunları hedeflediklerini belirtti: "Kayıplara ulaşmak, yol haritası çıkartmak, kılavuz oluşturmak, faillere ulaşmak, verileri toplamak için dokümantasyon merkezi oluşturmak, kamuoyu oluşturmak." Çalışmanın gerçekleşmesi durumunda Adli Tıp Kurumları ile koordineli çalışılması gerektiğini; ancak Türkiye'de bunun koşullarının olmadığını dile getiren Fincancı, proje için maddi destek bulamadıkları için adım atamadıklarını söyledi. DİHA

Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2013, 09:54
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER