PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır Newrozu'nda yaptığı çağrının ardından başlayan süreçle birlikte "Akil İnsanlar Komisyonu" tartışmaları başladı. Basında yer alan listede tek bir kadın olmasına ise kadın örgütlerinden tepki gelmeye başladı. İrlanda, İspanya, Bosna, Kenya, Burundi, Nepal, Filipinler, Guatemala, El Salvador, Filistin ve buna benzer toplam 100'ü aşkın ülkede yaşanan çatışmalarda 1990 ile 2012 arası 582 barış antlaşması yapılmış ve buralarda kadınların temsiliyeti yüzde 10'un altında seyretmişti. Bu süreçlere katılan kadın oranlarına bakıldığında ise 102 sürece katılanların sadece yüzde 8'i kadın, imzacıların yüzde 3'ü, arabulucuların yüzde 3.2'si, görüşmelere tanık olarak katılanların ise sadece yüzde 5.5'i kadından oluşturuldu. Kadınların bu dışlanmaya karşı yürüttükleri mücadele sonucunda 1995'de Pekin'de yapılan kadın konferansında konunun gündeme taşınmasının ardından 2000 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Türkiye'nin de imzaladığı 1325 sayılı kararda ve Avrupa Parlamentosu'nun da desteklediği Avrupa Konseyi Üsküp Deklarasyonu'nda kadınların barış görüşmeleri de dahil olmak üzere barışın tesisinin her safhasına katılmaları gerektiği ve bu hakka sahip oldukları belirtildi. Ayrıca tüm barış anlaşmaları kadınların ve kız çocuklarının güvenliğini sağlayacak maddeler barındırmalı. Yine aynı yıl Avrupa Parlamentosu da benzer bir karar alarak üye ülkelere barış süreçleri için kurdukları gözlemci ve arabulucu heyetlerinde cinsiyet eşitliğini gözetmelerini tavsiye etti.
BM Güvenlik Konseyi'nin 1325 sayılı kararı
BM Güvenlik Konseyi'nin 1325 sayılı kararında şu ifadeler yer alıyor: "Kadınların çatışmaların önlenmesi, çözümlenmesi ve barışın sağlanmasındaki önemli rollerini yeniden teyit ederek, barış ve güvenliğin korunması ve geliştirilmesine yönelik çabalara kadınların tam olarak dahil edilmelerinin ve eşit katılımlarının önemini, çatışmaların önlenmesi ve çözümlenmesiyle ilgili kararların alınmasında rollerinin artırılmasının gerekliliği üzerinde durarak, üye devletlere, çatışmaların önlenmesi, yönetilmesi ve çözülmesiyle ilgili ulusal, bölgesel ve uluslararası kurum ve mekanizmalarda kadınların tüm karar alma düzeylerinde daha fazla temsil edilmelerini sağlama konusunda çağrıda bulunur. Kadınların yerel barış girişimlerini ve çatışmaları çözmeye yönelik yerli topluluklara ait süreçleri destekleyecek ve barış anlaşmalarının bütün uygulama mekanizmalarında kadınları içerecek tedbirler almaya çağırır. Silahlı çatışmaların kadınlar ve kız çocukları üzerindeki etkileri, kadınların barışın sağlanmasındaki rolü, barış ve çatışma çözme süreçlerinin toplumsal cinsiyet boyutları hakkında bir çalışma yapmalı."
İmzalanmış 582 antlaşmanın sadece yüzde 16'sı kadın meselesinden bahsediyor
Üsküp Deklarasyonu da benzer bir şekilde; "Yerel, ulusal, uluslararası ve bölgesel düzeydeki tüm karar alma mekanizmalarında ve barış oluşturma sürecindeki pazarlıklar ve demokratikleşme süreci de dahil, çatışma çözümü, yürütülmesi ve önlenmesindeki kadınların tam katılımını sağlamak, çatışma çözümü ve önlenmesinde, barış anlaşmaları, demokratikleşme de dahil, tüm faaliyetlere toplumsal cinsiyet perspektifini entegre etmek, çatışma çözümü ve barış süreçlerinde yaşamanın bir toplumsal cinsiyet görüntülemesi yapılmalı ve bütçeleme, yasama, politika süreçlerine sistematik bir toplumsal cinsiyet etki değerlendirmesi katılmalıdır" maddesiyle kadın katılımına vurgu yapıyor. Hazırlanan bu maddeler dışında barış müzakerelerinde kadınların ve kız çocuklarının savaşta gördükleri zararı telafi etmek ve yine barış mücadelesinde edindikleri örgütlenme deneyimlerini devam ettirebilecekleri özgürlük ortamlarını garanti altına alma şartı getirildi. Kadınların barış görüşmelerine en yoğun katılım sağladığı ülkeler 2008'de Kenya yüzde 25, 1992'de El Salvador yüzde 13, 1995'de Hırvatistan yüzde 11, 1996'da Guatemala yüzde 10, 1998'de İrlanda yüzde 10, 2001'de Afganistan yüzde 9 ve 2008'de Uganda yüzde 9 kadın kotası uygularken, diğer ülkelerde kadın kotası yüzde 5'in altında kaldı ve çoğunda ise hemen hemen yüzde sıfır oldu. 102 farklı süreçte imzalanmış 582 anlaşmanın ise sadece 92'si, yani yüzde 16'sı kadın meselesinden bahsediyor.
'Komisyonda yer alacak kadınları kadın örgütleri belirlemeli'
Türkiye'de başlayan "barış süreci"nde kadınların katılımının nasıl olması gerektiğini değerlendiren Barış İçin Kadın Girişimi aktivisti Nilgün Yurdalan, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır Newrozu'nda yaptığı çağrının çok umut verici olduğunu söyledi. Son günlerde yürütülen "Akil İnsanlar (Adamlar) Komisyonu" tartışmalarına değinen Yurdalan, "Öncelikle barış için bir komisyon kurulacaksa isminin 'adam' olması kadınları en baştan dışarda bırakır. Böyle tartışılması bile barışın adamların işi olduğu fikrini pekiştiriyor. Akil Adamlar yerine gözlemci veya danışma kurulu gibi bir isim tercih ediyoruz" dedi. Barışın sürdürülebilir, toplumsal ve kalıcı olması için dünya örneklerinde olduğu gibi yüzde 50 kadın kotasının şart olduğunun altını çizen Yurdalan, "Kadınların yaşadıklarını telafi etmek için gerekli mekanizmalar hayata geçirilemez. Barış süreci eğer barış içinde bir ülkede yaşamanın yolunu açmak manasını taşıyacaksa o hayat cinsiyet ayrımcılığına karşı olmalıdır. Güney Afrika'da olduğu gibi yüzde 50 kotanın mutlaka olması gerekiyor" dedi. Şu ana kadar taraflardan kadın örgütlerine kadınların katılımıyla ilgili bir öneri ya da görüşme isteği gelmediğini ifade eden Yurdalan, komisyonda yer alacak kadınların ise Türkiye'de bulunan kadın örgütlerinin belirlemesi gerektiğini kaydetti.
'Kadınların mağduriyeti bütün yönleriyle ele alınmalı'
Basında komisyonda yer alacak isimler arasında sadece bir kadının olduğuna dikkat çeken Yurdalan, "Bu kadar yıldır devam eden bir savaşın çözüm süreci tartışması yapılıyor ve komisyonda yer alacağı söylenen listede sadece bir kadın ismi var. Julide Kural yıllardır birlikte barış için uğraştığımız bir kadındır, olması önemlidir ama tek kadın yetmez. Komisyonda yer alacak kadınları kadın örgütlerinin belirlemesi ve komisyonun bütün kesimleri temsil eden kişilerin yer alması önemli noktalar. LGBT bireyleri, hristiyanlar, aleviler, yahudiler, çerkezler kısacası savaştan zarar gören ve barışı bekleyen kesimlerin tümünün sözü taşınmalı. Karar alma süreçlerinde kadınların olması gerekiyor" diye konuştu. Kadınların sadece annelik kimliğiyle zarar görmediğini ifade eden Yurdalan, "Kadınlar sadece anne oldukları için zarar görmedi. Kadınların birden fazla kimliği var ve sadece annelik kimlikleri mağdur olmadı. Kadınların gördüğü bütün zararların bütün boyutlarının tartışılması gerekiyor. Komisyonda yer alacak bir kadınla bütün yönlerin tartışması mümkün değil. Diğer bir noktadan, sürecin şeffaf ilerlemesini çok önemsiyoruz. Herkesin bu süreçte bilgi alması ve tartışması gerekiyor. Barış toplumun her kesiminde tartışılmalı. Barış görüşmelerine kadınların eşit olarak katılmasının önü kapatılırsa barış ta cinsiyetçi olur" dedi. DİHA
Güncelleme Tarihi: 26 Mart 2013, 09:46
Komisyonda yüzde 50 kadın kotası şart!
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısının ardından "Akil İnsanlar Komisyonu" oluşturulması tartışmalarına itiraz eden Barış İçin Kadın Girişimi (BİKG) Aktivisti Nilgün Yurdalan, diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi yürütülen barış sürecinde yüzde 50 kadın kotasının konulmasının önemli olduğuna vurgu yaptı.
SIRADAKİ HABER