Mezarlarda cephane değil işkence izleri var

Çeşitli tarihlerde yaşamını yitiren ARGK, PKK ve HPG'lilerin cenazelerinin bulunduğu "şehitlikler"e yönelik yapılan saldırıların ardından ana akım medya tarafından ortaya atılan "PKK'nın sözde şehitliğinde cephanelik çıktı" iddialarını yalanlayan fotoğraf ve kamera kayıtları ortaya çıktı. Kayıtlarda bulundukları yerden çıkarılan ve "Şehitliğe" kefenlenerek defin edilen birçok cenazede ya kimyasal silah ya da işkence izine rastlandığı görüldü.

Mezarlarda cephane değil işkence izleri var
Bölgenin birçok yerinde çeşitli tarihlerde çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren ARGK ve HPG'liler için "şehitlik"ler yapılırken, bunlara yönelik son dönemlerde artan saldırıların meşrulaştırılması amacıyla da "şehitliklerde cephane çıktı" iddiaları ortaya atıldı. Buna en son örnek ise Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde bulunan Bagok Dağı zirvesindeki "Şehit Agit Suruç Şehitliği" askerlerce tahrip edilmiş ve bir cenaze ise, adeta işkence edilircesine mezardan çıkarılmıştı. Konu ile ilgili ana akım medya tarafından servis edilen haberlerde ise olay yeri olmamasına rağmen Lice'nin Yolçatı (Sisê) köyünde bulunan ve şu ana kadar 194 ARGK, PKK ve HPG'linin cenazesinin defin edildiği yer olan "Şehit Amed Şehitliği" hedef gösterilmiş ve mezarlık ile ilgili "PKK'nın sözde şehitliğinde cephanelik çıktı" iddiasında bulunulmuştu. 

Tüm iddialar bir yana 14 Temmuz'dan bu yana, yaşamını yitiren ARGK, PKK ve HPG'lilerin naaşlarının defin edildiği yer olan "Şehit Amed Şehitliği"ne "cenaze" değil, "cephane" konulduğu iddialarını adeta alt-üst eden defin anlarına ait fotoğraf ve kamera görüntüleri ortaya çıktı. DİHA'nın ulaştığı kayıtlara göre, 14 Temmuz'dan bu yana onlarca cenazenin dini vecibeleri yerine getirilerek teker teker "Şehit Amed Şehitliği"ne aileleri ve yurttaşlar tarafından defin edildiği görülüyor. Her biri farklı bir bölgeden getirilen cenazelerin hem bulundukları yerden çıkarıldığı ana ait hem de dini vecibeleri yerine getirilip, kefenlere sarıldıktan sonra defin edildiği anlara ait kayıtlarda, birçok cenazenin kullanılan kimyasal silahlardan kaynaklı yandıkları görüldü. Yine birçok cenazeye ait kemiklerde ise daha önce DİHA tarafından ortaya atılan "HPG'lilerin cenazelerine işkence yapılıyor" iddialarını doğrulayacak türden kırıklar ve uvuzlarda eksiklikler görüldü. 

'Cenazeler itina ile bulundukları yerden çıkarılıyor'

Görgü tanıklarının beyanları üzerine kendi imkanları ile buldukları ve özellikle kimyasal silah ile yaşamını yitirdiğini öğrendikleri cenazelerin çıkarılışı sırasında yurttaşların koruma amaçlı eldiven ve maske taktıkları görülen kayıtlarda, yine toplu şekilde elbiseleri ile defin edilen ARGK, PKK ve HPG'lilerin defin edildikleri yerden büyük bir titizlikle çıkarılıyor. Çoğu zaman hem cenazelerin çıkarılışı hem de defin edilişi sırasında orada bulunan yurttaşların da göz yaşlarına hakim olamadıkları görüldü. Adeta 7'den 70'e tüm yurttaşların "Şehit Amed Şehitliği" için seferber olduğu kamera ve fotoğraf kayıtları ile ana akım medyanın tavrının ne olacağı merak konusu iken, tüm kayıtlarda defin edilen 194 mezarın tamamen yaşamını yitirenlere ait olduğu bariz şekilde görüldü. 

'Halk şehitlikte 24 saat nöbette'

Bu anlamda elde edilen kayıtlarda bulunan ve "Şehit Amed Şehitliği"ne defnedilen 15 kişinin
11 Mart 1999 tarihinden Batman'ın Sason ilçesinde çıkan çatışmada kimyasal silah kullanılarak katledilen ve aralarından "Garzan Eyalet Komutanı" Ferdi Özgen'in (Amed Andok) bulunduğu PKK'li gruba ait olduğu belirtildi. Olayın üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen bulunan cenazelerin üzerindeki kimyasal etkinin geçmediği gözlendi. Elde edilen kayıtlarda yine 11 Kasım 1998 yılında Kulp'a bağlı Hasandin bölgesinde çıkan çatışmada yaşamını yitiren 15 PKK'linin defnedildikleri yerden çıkarılışı da yer alıyor. Ana akım medya tarafından ortaya atılan tüm iddiaları boşa çıkaran kamera kayıtları "Cephanelik" iddiasını yalanlarken, buna rağmen aynı iddialar doğrultusunda olası saldırılara karşın yurttaşlar "şehitlikte" 24 saat nöbet tutuyor. 

'İddialar, tepkilere karşı duyulan korkunun ifadesidir'

Konuya ilişkin görüşlerine başvurduğumuz BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, dünya üzerinde yaşanan kimi savaşların "cenazeye saygı"dan dolayı durdurulduğuna dikkat çekerek, mezarlıklara yönelik saldırıların Kürt halkına dayatılan imha ve inkâr konseptinin bir parçası olduğunu söyledi. Bu saldırıların Kürt halkına yönelik "kin" ve "nefret" güdülerinin geldiği düzeyin yansıması olduğuna işaret eden Baluken, "Dünyadaki savaş örneklerinde, bir kaç barbarca örneğin dışında örnekleri de bulunmamakta. Cenazeye yönelmek, mezarlıklara yönelmek sadece saldırılan halkın değil bütün dünya halklarının vicdanında tepki yaratan bir durumdur. Beslenmiş olan kin ve nefretin ölçüsünü ortaya koymaktadır. Bunu yaparken aynı zamanda bunu gerekçelendiren, meşrulaştırmaya çalışan bir takım yaklaşımları, argümanları da devlet bu güne kadar hep ortaya koymuştur. Mezarlıklara yapılan saldırılardan sonra bu mezarlıklarda cephaneliklerin saklandığına dair iddialar da devletin hem Kürt halkının vicdanında hem de diğer dünya halklarının vicdanın da oluşan tepkiye karşı duymuş olduğu korkunun ifadesidir. Buralarda cephaneliğin olmadığını devlet bizden çok daha iyi biliyor" diye konuştu. 

Baluken, son olarak parti olarak meclisin açılmasıyla birlikte konuyu gerek Genel Kurul gündeminde gerek ise araştırma ve soru önergeleriyle meclise taşıma duyarlılığı içerisinde olacaklarını kaydetti.DİHA

Güncelleme Tarihi: 24 Eylül 2013, 10:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER