Hayata Karşı İtaatsizlik 2

Machiavelli’nin sembolize ettiği eğilimler, insanların kafasında uzun yıllar karanlık bir yol izledi. İrade, fazilete uğramaktan vazgeçti. Her insan kendi anlayışına uygun bir saadet ve Tanrı’nın olmadığı bir dünya aramaya çıktı.

Voltaire ve ansiklopedistler kesin bir hamle yaptılar. Giriştikleri yeni yolda kabullenilmiş bütün inançları, bilgileri, değerleri, gelenekleri, toplumsal kurumları aklın süzgecinden geçirip eleştirmeye başladılar.

İngiltere’de sanayi devrimi hızla gelişirken Adam Smith de yeni tarifler üretti. İş veren; toplumun iyiliği için çalışan kişi olarak tarif edilmeye, bir kısım insanların zenginliği bir özgürlük ve diğer insanların mutluluğunun şartı olarak görülmeye başlandı.

Bu arada modern kimyanın babası sayılan Lavoisier, modern kimyanın temellerini atmakla uğraşıyordu. Bağımsızlığın, refah ve bilimsel zaferin de bir işaretiydi bu gelişmeler.

Sonrasında Fransız İhtilali gecikmedi. Aristokrasinin yerini burjuva, askeri feodalitenin yerini de kapitalist feodalite aldı. Ekonomik liberalizm yükselişe geçti ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar artarak devam etti. Bilimsel anlayış hayat tarzına ve düşünce alanlarına etki etmeye başladı. Din, ırkçılığın saldırıları karşısında tutunamaz hâle geldi. Dinsel ahlaki disiplin ve eskilere ait sayılan her şey büyük bir sarsıntıya uğradı.

Teknolojik gelişmeler büyüyerek ilerlerken mevcut imkânlar dâhilinde insan da doğa zindanından çıkışın yollarını öğrenmeye girişti. Birçok kişisel beceri değerini yitirip ortadan kayboldu. Doğruluk, şeref, sorumluluk, saflık, dostluk, kahramanlık, adalet gibi kavramlar yeni nesiller için bir anlam ifade etmemeye başladı.

Kişisel ve toplumsal yaşamın devamlılığı için geçmiş insanların inançlarının ve eskiye ait tüm disiplinlerin gerekli olmadığını ve bunları reddetmekle kurtuluş yolunu bulacağımızı zannettik.

Her türlü ahlâkî zorunluluktan kurtulmamız gerektiği düşüncesiyle dinsel ahlâkı, her türlü iç disiplini kadim kitapların sayfaları arasına gömdük. İyi ile kötüyü, mazlum ile zalimi, fert ile toplumu, hak ile batılı ayıran şeyler modern iştahların sisleri arasına karıştı, bilinmez oldu.

Hayatı yeni kavramlara göre şekillendirmek istedik ama başarılı olamadık. Huzursuzluk ve uyumsuzluk bağımsız olma isteğimizin önüne geçti. Yeni kutsallar bulamadık, gökyüzünde süzülen bir kartala dönüşemedik. Şehrin gürültüsü arasında avare avare dolaşan köpekler misali...

Keyfimizce hareket ettiğimizi düşündük ama nereye gideceğimizi ve tehlikelerden nasıl korunacağımızı bilemedik.

Kendimizden çok çevremizle mücadele etme uğraşına giriştik. Sosyal ilişkilerimiz kökten değişimler geçirdi. Aile kurumu bozuldu. Doyumsuz ve huzursuz nesiller doğurduk ve yetiştirdik. Maddi kazanç sağlama çabası, tüm insani faaliyetlerimizi etkisi altına aldı. Yaşamın anlamı hırs ve ihtiraslardan öteye gidemedi.

Hayata karşı itaatsizliği hayatın bir şartı olarak saydık. Yanıldık, yenildik.

Devam edeceğiz...

YORUM EKLE
YORUMLAR
Habip AKSU
Habip AKSU - 6 ay Önce

"Hayata karşı itaatsizlik" olarak değil de geçmişe ait geleneklere, ahlak anlayışına ve inançlara karşı bir başka kaldırı, bir itaatsizlik olarak da nitelendirilebilir.

Bu konuda yanıldık mı? Yenildik mi? Yargısına gelince, bunu diyebilmemiz için o zaman geçmişe dair ne varsa, bunları bir kazanç yada bir zafer olarak nitelendirmek gerekiyor. Oysa geçmişe dair çok hatalar ve çok yanılgılar da vardı.

Dolayısılayla, toplumun olgusal dönüşümlerini değerlendirirken, "doğru" olan buydu yada "bu yanlıştı" diyebilmek yani sosyolojik bir kanaate varmak çok zordur. Çünkü bu yaklaşım da bu sefer; "kime göre" ve "neye göre doğru?" Sorularını beraberinde getirir.

Sevgili Ersin, insanın hayat yolculuğunun çok güzel aşamalarına değinmişsin. Kalemine sağlık...

Selahattin t
Selahattin t - 6 ay Önce

Kalemine saglik

Ali imran Fizik
Ali imran Fizik - 6 ay Önce

Emeğinize sağlık degerli Ersin mamoste... Yüreğimize dokundun teşekkürler.

Halil EVİN
Halil EVİN - 6 ay Önce

Evet yanıldık çünkü eskinin yerine doğru bir şeyler koymayı başaramadık. Kalemin dert görmesin