Hayvanlar, Çocuklar, Deliler ve Dali

Ben hayatım boyunca hayvanları, çocukları ve delileri sevdim; hiç onlardan vaz geçmedim. Yaşamayı ve insan olmayı onlardan öğrendim. Onlar olmadan ben olamazdım, ben kendimi tanıyamazdım. Bu gelip geçici dünya ile sonsuzluk alemi arasında tek mülkiyetim olan Yalnızlık Tahtını kuramazdım.

Her hayvanda kaybolmuş bir parçam vardı; yerde at sırtında, gökte kuşlarla beraber kaybolmuş parçamı aradım. Bir kirpiydim çoğu zaman insanların arasında. Onlarla aramda ok gibi keskin dikenlerimi hiç eksik etmedim. Yalnızlık Tahtımı korumak için kirpi dikenlerimi hep dik tutmam gerekti. İstesem bile başkalarının kirpi dikenlerimi aşıp geçmesi, iç dünyama dahil olması mümkün değil; çünkü kirpi dikenleri özümün bir parçası olmuştu. Yalnızlık Tahtını kirpi dikenlerimle çevrelemiştim ne dışarı çıkabiliyordum ne de içeri girebilirlerdi.

Örümcek ağlarını uzaklara, ötelere atmıştım. Benimle onların arasına örümcek ağları girmişti. Yalnızlık Tahtımın her bir köşesini örümcek ağlarıyla örmüştüm. Uzaklara ve ötelere hükümlüydüm, onlar bunu bilmiyordu. Onlar örümcek ağlarını yok etmek, bense daha da güçlendirmek, çeşitlendirmek, renklendirmek için yaşıyordum.

Ceylanlarım vardı dağlarında özgürce koşmasını seven. Güzel ve özgür ceylanlarım. Şehirler ziyadesiyle bozulmuştu. Yalnızlık Tahtımı ceylanların gözlerinde gördüğümde, düz ovalarda, şehirlerde yerim olmadığını anlamıştım. Ceylanların gözlerine bakıp insanların dünyasından çıktım. Kendimi bir dağ başında kirpi dikenleriyle korunmuş, örümcek ağlarıyla çevrilmiş Yalnızlık Tahtında bulduğumda asıl varmam gereken yere vardığımı anlamıştım.

Ceylanların gözlerine bakıp hiç gerçekleşmeyecek hayaller kuruyordum, aslı astarı olmayan rüyalarımı tabir ediyordum. Her hayalimde, her rüyamda çocuklarım ve delilerim vardı. Yeryüzünün bütün çocukları ve delileri. Her defasında çocuklardan delilere, delilerden çocuklara geçecek gizli bir yol buluyordum.

Çocuklarım saflığın timsaliydi. Onlarda yitik cennetimi arıyordum. Yalnızlık Tahtımın her yerinde onların izleri ve resimleri vardır. Dünyanın her yerinde büyüklerin öldürdüğü çocuklar, ne de çoktular. Sonra çocuklarını öldüren büyükleri nasıl sevebilirdim. Gerçekten büyükler hayvanlarıma ve çocuklarıma zarar vermeseydi, kirpi dikenlerime ve örümcek ağlarıma baş vurup, ceylanların gözlerine bakıp Yalnızlık Tahtımı inşa eder miydim! Kanlıydı büyüklerin elleri ve Yalnızlık Tahtı onların öldürdüğü çocuklarla doluydu. Çocuk ölüleriyle yaşıyordum ve hep onlara ağlıyordum.

Anlamıştım, hayvanları sevmeyen insanların neden çocuklara kıydıklarını. Onlar çocukluksuzdu, onlar çocukluğunu doyasıya yaşamamıştı. Bu yüzden ne sonsuzluğun derdine düşmüşlerdi ne de öteleri dert edinmişlerdi.

Geldim, delilerin kapısında durdum. Akla gerek yoktu. Akıllarını kullanarak hayvanları ve çocukları öldüren büyüklerle işim olmazdı. Onlar az masrafla çok hayvan ve çocuk öldürme yarışına girmişken, nasıl onların arasında kalabilirdim, nasıl “aklı başında” olabilirdim. Bu yüzden çekildim Yalnızlık Tahtıma, beklentisiz ve savunusuz, yalın ve yaralı.

İçeride bir yerlerde hayvanlarımı ve çocuklarımı öldürülmeye devam ediyorlardı. Gala’nın delisi Dali yaramı kanırtmaya devam ediyordu, elinde ipini tuttuğu bir karıncayiyen. Dali ile insan olma oyunu oynuyorduk. Her defasında da hayvanlarımız ve çocuklarımız ölüyordu. Böyle Yalnızlık Tahtında yaşayabiliyordum. O böyle yapmıştı: İnsan kalmak için, doğmamış hayvanların ve çocukların resimlerini çizmişti. Onun resimlerinde doğmamış hayvanların ve çocukların siluetlerini görmek için onun gibi delice bakışlara sahip olmak gerekti.

Benim bakışlarım onun gibi delice değil daha. Gözlerine bakıp Yalnızlık Tahtının yolunu tuttuğum ceylanlarım can çekişiyorlar, ölmek istemiyorlar. Dali’nin delice bakışları ile ceylanların gözleri arasında gidip geliyorum. Aklım Dali’de, kalbim ceylanların gözlerinde. Belleğin Azmi ile Eriyen Saatler arasında gidip geliyor kirpim ve örümceğim. Ayaklarımın altında Dali’nin karıncayiyenleri. Bir türlü sonu gelmiyor çocuk ve hayvan ölümlerinin. “İnsan olmaktan başka çaren yok” diyor, Dali, “terk et Yalnızlık Tahtını ve dön insanların arasına, hayvanlar ve çocuklar için.”

Yalnızlık Tahtını terk ediyorum, dönüyorum insanların dünyasına. Her yerde yine savaş naraları, hayvan ve çocuk ölüleri. Başladığım yerdeyim.

YORUM EKLE