1 Ocak 2009 tarihinde TRT patentli Kürtçe televizyon kanalı olan Heşt Tv"nin yayın hayatına başlaması bekleniyor. Onun için hiç şüphesiz "Kürtçe Tv"nin açılması son derece önemli bir konu, ama bu durum hem siyasi arenada hem de ulusal medya ölçeğinde pek de ciddiye alınacak bir şekilde bahse mevzu olmuyor, böylece kamuoyunda da hak ettiği ölçüde önemsenmiyor.
Peki neden?
Aslında bu durumun ortaya çıkmasının kaynaklarından biri ve belki de en önemlisi, işin enteresanlığını arttırıyor, üstelik o da epey yabana atılacak bir durum gibi görünmüyor:
Bilindiği gibi Kürtçe Tv"nin kurulmasına onay veren siyasi aktörlerden olan, TBMM"deki AKP"li "Kürt Vekillerin" Kürtçe televizyon olan Heşt Tv"nin içeriğinden çok kanalın isminin ne olacağı konusunda beyin eforu harcamaları, daha en başta 12 Eylül anayasasının "kırmızı çizgilerine" hizmet etme noktasında görevlerini yerine getirdiklerini, apolitik toplumun yaşam kanallarını besleme noktasındaki fedakârlıklarından ödün vermediklerini ve kamuoyuna da "susun" payını uygun gördüklerini anlamamız açısından güzel bir örnek olarak hafızalardaki yerini alacak.
Oysa bölgenin havasını-suyunu, acılarını bilen milletvekillerinin bu davranışları, temelde "Kürtçe"nin devlet katında kabullenişi ölçeğinde, olaya ciddi ve derin bir bilinç düzeyiyle bakmaları gerekirken, üç maymun"u oynayarak konuya maalesef "Fransız" kalmayı tercih etmişlerdir.
Böylece AKP"li bu Kürt milletvekilleri, sorunun çözümünü kanalın isminde arayacak kadar olayı gayri ciddileştirdiler. "Olması gereken" cümlesini unutup, reva görülene "hamdolsun" cümlesini uygun gördüler. Bölge ve ülke gerçeklerini bir kez daha görmemekte ısrar ettikleri için de yine suç işlemiş oldular.
Tabi AKP"li Kürt Milletvekillerinin bu duruş"u, hükümetin-iktidarın işini kolaylaştırmış olacak ki, asıl üzerinde durulması, düşünülmesi ve vurgulanması gerekenler başka bir konuya hatta başka bir bahara ertelenmiş oluyor. Böylece hükümeti-iktidarı oluşturan AKP"li bu Kürt milletvekilleri, ülkenin demokratikleşmesini isteyen çevreleri, yerel seçim öncesi hatırlanan Kürtleri ve AB"yi işte, hukuk temelli ve çağcıl Türkiye teraneleriyle "durmak yok, yola devam" sloganına iştirak etmelerindeki kararlılıklarına da ortak etmeye çalışmış oluyorlar.
Zaten asıl üzücü olan da budur.
Bu ibret verici tablo, AKP"li Kürt Milletvekillerinin bu konuyu "Hükümet Katında/Kanadında" pek de ciddiye alınacak şekilde "gündem"leştiremediklerini, dolayısıyla vurdumduymazlıklarını, samimiyetten uzak duruşlarını, bölge gerçeklerine burun kıvırdıklarını, ülke sorunlarını yok saydıklarını ve kirlenmiş olan siyaset kurumunun ahlâki çöküşüne katkıda bulunmalarını göstermesi bakımından da son derece önemlidir.
Ne yazık ki bu, ürkütücü bir tablodur.