2011 Seçimlerinde AKP ve CHP

Bir seçim arefesinde daha kılıçların kuşanıldığı bir döneme girdik. 6 ay sonra yapılacak olan genel seçimlerin sürprizlerle geçeceği ise şimdiden belli. Çok sağlam bir kaynağımdan aldığım bilgilere göre, şu sıralar TBMM kulislerinde en çok konuşulan konuların başında ise bu sürprizler gelmekte...

Tüm partilerin, 2011 milletvekili seçiminin aday adaylığını şimdiden geçen, seçime 6 ay kala milletvekilliğini garantilemiş diyebileceğimiz sanatçı, yazar, sporcu ve işadamları mutlaka seçilebilecek seçim bölgeleri ve sıralarından millet iradesine (!) sunulacaklar.

Peki sadece bu mu, hayır.

AKP"de Durum:

2011 genel seçimlerinde, tek başına yine iktidar olmayı hedefleyen AKP ise, genel olarak diğer partilerin muhalefetliğini kullanmaya devam edecek; özelde ise, Anayasa Referandumunda CHP, MHP ve BDP"nin sonuç odaklı tavrını, aynı potada değerlendirecek.

Kürt meselesinin çözümü ile ilgili durumu, Doğu-G.Doğu"da söz sahibi olma hedefini, zorunlu din dersi probleminin çözümünü, Başörtüsü problemini, işsizliği, Alevilerin taleplerini, askeri vesayeti, yargı vesayeti gibi tüm Türkiye seçmenini yakından ilgilendiren konuları, 2011 seçimlerinden sonraki daha geniş kapsamlı bir Anayasa değişikliğine bağlamayı görev edinecek. Bunu da, ortak bir siyasi mutabakatla oluşturacaklarını, onun için millet iradesine bir kez daha ihtiyaç duyduğu argümanını, en etkili seçim propagandası olarak meydanlarda seçmene sunacak.

Böylece, muhalefete karşı galibiyet için, her tür yolu siyasi kültüre aşılayacak, bununla da millet-devlet nazarındaki meşruiyetini ve iktidar liderliğini korumaya-sürdürmeye çalışacak.   

Çok önemli olan birkaç şey daha var; o da, AKP"de şuan kabinede yer alan çok önemli bir isim, siyaset dışı kalacak. Kabinedeki kadın Bakan oranı en az 3"e çıkarılacak. Hakkari il"ini temsil edenler başta olmak üzere, siyasi yüzlerin çoğu, yenilenecek. Hedef ise, oyların en az %45"ini alarak, TBMM"de tek başına söz sahibi olmak var.

CHP"de Durum:

CHP"nin yenilenen yüzünün samimiyet gösteremediğini daha başta ifade etmeliyim. Sayın Baykal döneminde, uzun bir süre görev aldığım bu partide de, okurlarımca bilinmesini istediğim bir şey var ki, o da –burası çok önemli- CHP"nin Sayın Kemal Kılıçdaroğlu"na bırakılmayacak kadar çok sahibinin olduğu gerçeği… Benim tanıdığım CHP"den yaşamlarını idame ettiren ve bunu gelenekleştiren kesimlerin, Sayın Kılıçdaroğlu"na söz hakkı bırakmayacaklarıdır. Zaten Genel Başkan"ın farklı zamanlarda, farklı konularda yaptığı bir açıklamanın Genel Sekreterce, Grup Başkan Vekillerince veya İstanbul il başkanınca yalanlanması ve Sayın Kılıçdaroğlu"nun “çark” etmesi alışkanlığı, bu gerçeği her şeyi ile anlatmaya yetmiyor mu?

Geçtiğimiz günlerde, CHP"ye katıldığını kamuoyuyla paylaşan, Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu"nun, Diyarbakır"a 1. Sıradan veya İstanbul"dan seçilebilecek bölge ve sıradan Genel Başkanca aday yapılması isteği, partiyi kendi değerleri ve geleneğinden uzaklaştırdığı gerekçesi ile ikiye-üçe bölmüş durumda..

Ama bu Kılıçdaroğlu"nun umurunda değil, zira hedefinde, CHP"nin Kürtler ile barışması var. Bunun bir yolunu da, bölgeden sevilen isimleri çatısı altında toplamaya çalışması var. Bir problem olmazsa, Genel Başkanın, Sayın Tanrıkulu"nun 2011 Haziranından sonraki adresinin, TBMM yerleşkesinde bulunan Halkla İlişkiler Binasındaki onlarca banko"dan biri olması gerektiğini ve parti yönetiminin çok önemli bir noktası olan Parti Meclisinde görevlendirmek istemesini, CHP genel merkezine sık sık gidip gelen Güneydoğu kimlikli isimlerin varlığını, yine Kürtlere kucak açması gerekli olan bir parti olma kararı gibi, bazı planları kamuoyuna sunmamayı ve susmasını, üç-beş gün sonra yapılması planlanan kurultayın olası bir mağlubiyetine karşı, kurultaydan alnının akıyla çıkmasına ve son virajda savrulmasını önlemek adına saklamaya çalışması ise gözden kaçmamalıdır.

Mutfaktaki liderlik ve egemenlik kavgalarının bitmediği CHP"de süreç aşılması zor engellerle dolu.

Onun için, 2011 milletvekili seçim hazırlıklarını, iç siyasi mücadelelerle yürütmeye devam edeceği gözlenen CHP"yi, alternatifi olmayan bir parti olarak görmek veya Türkiye siyasetine yeni bir soluk katacağını beklemek hayal kırıklığı yaratacaktır.  Ama dip toplamda, CHP"nin neredeyse bir asırlık resmi devlet ideolojisi temelli parti geleneğinin de, değişen Türkiye siyasetine olan uyum ihtiyacına evrildiğini kabul etmek, doğru olacaktır.

            “Siyasi Spekülasyon” mu?

            Tüm bunları siyasi spekülasyon olarak değerlendirenler olacak. https://www.yuksekovaguncel.com/yazar_yazi_detay.php?id=218 adresindeki  yazımda, benim için nahoş cümleler kullanan birileri, beni “spekülasyon” yaratmakla suçlamışlardı. Ama haftalar sonra, yazdıklarım birer birer çıkınca da, beni “spekülasyon” yaratmakla itham edenler, derin bir sessizliğe gömülmüşlerdi.

            İşte, hodri meydan; seçime 6 ay kala AKP ve CHP penceresinden, -süreci değiştirebilecek çok önemli şeyler olmazsa- spekülasyon sayılabilecek asparagas haber veya bilgi kirliliğini değil, olacak olanları şimdiden yazdım. Bunlara da, spekülasyon diyebilecek olanlara seslenmem lazım; derin bir sessizliğe yeniden girmemeniz için, bir kez daha iddianızı düşünün derim.

            Eee, siyaset sürprizlerle de doludur, spekülasyonlarla da…

            Benim kalemim ise gerçeklerle…

Ciddi haber ve konularda buluşmak isteyen okurlarıma bir sonraki köşemde, kapılarım yine açık olacak…

Mutlu kalın.

YORUM EKLE