Suriye’deki iç savaşın üzerinden dört yıl geçti. İktidarı için birkaç ay zaman biçilen Beşar Esad’ın durumu Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı görüşmelerin ardından daha rahat gözüküyor. ABD, Avrupa devletleri ve Türkiye’nin de içinde olduğu ülkeler bu konudaki görüşmelerini sürdürüyor. Suriye’de dikkat çeken diğer bir aktör ise PYD. Rojava’daki kantonların özerkliğini ilan etmesinin ardından adını dünya kamuoyuna duyuran PYD, Kobanê’de YPG-YPJ’nin IŞİD’in saldırısına karşı direnişiyle hem tanındı hem de meşruiyetini artırdı.
PYD MEVZİLERİNE SALDIRI
PYD Rusya, Fransa, Almanya’da temsilcilik açmak için başvuruda bulundu. Uluslararası diplomaside giderek meşruiyet kazanırken, AKP ve Erdoğan PYD için hâlâ ‘terörist örgüt’ ifadesini kullanmaktan çekinmiyor. Bu ifadeler pratikte de karşılığını buldu. Başbakan Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamada, PYD mevzilerinin iki kez vurulduğunu duyurdu.
‘DEVLET KENDİ ELİYLE MEŞRUİYETİNİ SARSIYOR’
Uluslararası alanda meşruiyet kazanan PYD’nin Türkiye tarafından hâlâ ‘terörist örgüt’ olarak görülmesini Doç. Ayşen Candaş’a sorduk. Candaş şöyle yanıt verdi: “PYD bir Amerikan müttefiki, bölgede şu an koalisyonla çok yakın çalışıyor ve hep tekrarladığımız gibi IŞİD denen örgüte karşı en önemli başarıların kaydedilmesindeki konumu artık dünyanın gözünde sorgulanamaz mahiyette. Bu böyleyken Türkiye’nin halen ve halen PYD’yi bir ‘düşman güç’ olarak nitelendirmesi, bir ülke olarak kendi çıkarları açısından olduğu kadar, IŞİD’e karşı koalisyon içinde de durumunu zora sokuyor. Türkiye’nin IŞİD’le sahici bir mücadeleye girip girmediğini iyice sorgulatıyor bu durum. 25 Ekim gecesinde PYD saflarının Türkiye ordusu tarafından bombalandığı haberleri ulaştı. Bu çok ciddi bir durum zira IŞİD’e karşı koalisyon ortağı olarak siz, koalisyonun başka ve en fazla çaba sarf eden tek kara gücüne askeri müdahalede bulunuyorsunuz! Ortalığın çok karışacağını tahmin edebiliriz.
Türkiye artık hayallere dayalı, yayılmacı, Lebensraum filan gibi Nazi Almanyası döneminden kalma kavramları bir yana bırakarak, bunlar yerine akılcı, gerçekçi, olgulara yaslanan bir politikaya geçmeli. İç politika ile dış politika arasındaki ayrım yok edildi, bölgede mezhepçi politikalara yönelindi, antikürt bir politika benimsendi, çözüm süreci denen sallanan dişin de çekilmesiyle bu politikalar Türkiye içinde de zaten varolan ve uzun süredir bilerek kaşınmakta olan fay hatlarının derinleşmesine sebep oldu...Bu tehlikeli gidişat devam ediyor ve seçimler sonrası sihirli değnek değmiş gibi aniden bu sorunların azalacağına hükmetmek zor. Diyarbakır-Suruç-Ankara Katliamlarındaki ihmaller, soruşturmaların gizlenmesi halkın geniş kesimlerinde varolan güvencesizlik, yaşam hakkının dahi olmadığı hissini derinleştiriyor. Bunlar devletin kendi meşruiyetinin temelini kendi eliyle sarstığı meseleler.”Evrensel
