Pencerenin önünden ayrılmıyorlar

"Oğlum yüzme bilmezdi" sözleriyle Ermenek'teki acılı madenci ailelerinin sembolü olan 75 yaşındaki Ayşe Gökçe, 10 gündür ayrılmadığı pencerenin önünde oğlu Tezcan'ı bekliyor. Mahsur kalan madencinin eşi ise "O madeni önceden görsem eşimi göndermezdim" diyor.

Pencerenin önünden ayrılmıyorlar
 Ermenek'te su basan maden ocağında mahsur kalan 18 işçiden hâlâ haber yok. Madendeki çalışmalar aralıksız devam etse de yerin 350 metre altındaki işçilere henüz ulaşılamadı. Aileler büyük üzüntü içinde. Onlardan birisi de Gökçe ailesi.

Türkiye'nin madendeki oğlu için "Oğlum yüzme bilmezdi ki, suyun içinde ne yaptı" sözleriyle tanıdığı 75 yaşındaki Ayşe Gökçe, kazayı öğrendiğinden beri pencerenin önünden ayrılmadığını söylüyor. Kazancı Gökçeler Mahallesi'ndeki evlerinde iki çocuk babası oğlu Tezcan Gökçe'yi bekliyor: 

"Kuzum gitti. Onun yollarını buradan gözlüyorum. Kalkmam buradan o gelmeden, kalkmam. Ah kuzum, ah oğlum, benim nefesimi aldı oğlum. Bilmezdi yüzmeyi hiç, kurtulur mu, gelir mi acaba benim kuzum?"


Madenci Gökçe'nin babası Recep Gökçe de büyük acı içinde ancak eşini teselli etmeye çalışıyor: 

"Şimdi sen bizim hikayemizi yazacaksın, şu merdivenlerden inip gideceksin. Biz ne yapacağız peki. Bak şu koca kadına, şu toruna bak, Tezcan’ın kızı bu, daha 5 yaşında. Bunların ikisi de bu pencerenin önünden ayrılmaz oldu. Ağlaya sızlaya gece gündüz can kalmadı. Nerede benim oğlum, niye kimse bir şey söylemiyor?" 

'O madeni görsem, kocamı gönderir miydim?'

Kayınbiraderi Hüseyin Gültekin ile aynı mahalleden yakın arkadaşları Mehmet Tokat'la birlikte yeraltında kalan madenci Gökçe'nin eşi Ayşe Gökçe ise kocasının çalıştığı madeni, felaket olduktan sonra gördüğünü ve gözlerine inanamadığını söylüyor. Dedesinin adını taşıyan 10 yaşındaki oğlu Recep ile beş yaşındaki Duygu’nun annesi Ayşe Gökçe madeni 'kara bir delik' diye tarif ediyor: 

"Kara bir deliğin içi orası. Asla göndermezdim. '380 metre derinlikte çalışıyorum' derdi, nereden bileyim. Bilsem o eziyeti gördüğü için onun parasını yemezdim. Kardeşim Hüseyin Gültekin de kocamın yanında. Bu civardan 5 arkadaş giderlerdi. Hiç umudum yok benim. Kömür yıkıntısı olsa belki düştü kaldı biryerde bacakları kırıldı diye umalım ama su basmış, ocak patlamış dedikleri andan beri öldüğünü düşünüyorum. Ama yine de bir umut işte Allah’tan umuyoruz."

Ayşe Gökçe, “3 gündür ıslaktı üstü başı, azığı. Bu azıkla, bu halde olmaz gitme dedim. 2 milyar oldu aylığı, ‘dışarı çıkmak yok’ dediler. Yemeğini aşağıda yiyeceksin, servisini de kendin ödeyeceksin’ dediler. Ötekilerin karılarına dedim bu adamlar bu halde siz nasıl harcamışsınız bunların paralarını” diye konuştu.

Kardeşimi geri versinler

Tezcan Gökçe’nin ablası Hadem Olgun ise bu işte işverenin, maden mühendisinin, teknik personelin ve devletin ortak kabahati olduğuna inanıyor:

"Bunlar birbirlerinden habersiz iş yapar mı hiç. Aldığı kardeşimi geri versin bana, başka bir şey istemem ben. 3 ay maaş vermediler kardeşime. İneğini satıp borçlarını ödedi. Yokluğu olmasaydı, parası olsaydı madene gider miydi hiç? Yarım saati çok gördüler. Yemek için dışarı çıksalar bunlar gelmeyecekti başlarına. Sıra benimdi ama o gitti. Beddua etmem, içimi yaktılar, sorumluları Allah’a havale ediyorum."

Kaynak: Al Jazeera

Güncelleme Tarihi: 06 Kasım 2014, 12:24
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER