Avusturya Viyana Aile İçi Şiddet Müdahale Merkezi'nden Tamar Çitak ise, Türkiye'de yasaların iyi olduğunu ancak işleyişin çok kötü olduğunu belirterek, "Türkiye'de aileyi koruyayım derken kadınları kaybediyoruz maalesef" dedi.
Her gün 3 ya da 4 kadının cinayete kurban gittiği Türkiye'de şiddetin failinin aile içinden bir erkek olması dikkat çekerken İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2013'ün ilk 4 ayında 25 bin aile içi şiddet vakası yaşandı. 11 bin kadın korumaya alındı. Kadına karşı şiddetin önlemesine ilişkin yasa kapsamında geçen yılın sonlarında Şiddet Önleme Merkezleri (ŞÖNİM) kuruldu. Kadın Dayanışma Vakfı çalışanı Sosyal Antropolog Ebru Hanbay Çakır, ŞÖNİM'lerin beklentileri karşılamadığına dikkat çekerek, bu merkezlerle ilgili yasal belirsizlik olduğunu, pilot illerde yapılan uygulamalar kadından yana bir bakış açısının olmadığını, kadınların yasal haklarına ve destek hizmetlerine erişimde büyük zorluk yaşadığını kaydetti. 14 ilde ŞÖNİM'lerin açıldığını, yasaya göre iki yılda diğer illerde de açılacağını kaydeden Çakır, gerekli insan kaynağının olmamasının, çok az kişiyle çalışmanın, çalışanların çoğunun erkek olmasının, yine kadın olsalar bile kadın bakış açısına, toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısına sahip olmamasının büyük sorun yarattığına işaret etti. Varolan illerde çalışan ve emek veren kadın kurumlarının dışlanmış olmasının bu sorunların başında geldiğine dikkat çeken Çakır, "Bazı illerde bu sorunu kendilerine yakın sivil toplum kurumlarıyla götürmeye çalışıyorlar. Aslında işin muhataplarıyla bu çalışmaların yapılmaması anlayışın ne olduğunu net gösteriyor" dedi.
'Kadın kurumlarının özerkliğine ciddi bir darbe'
Merkezlerin şehir dışında kadınların zor ulaşacağı alanlarda kurulmasının başlı başına bir sorun olduğunu ile getiren Çakır, ŞÖNİM'lerin açılmasıyla birlikte şiddetle mücadele mekanizmalarının kapatıldığını belirtti. Daha önce Aile Danışma Merkezleri'nin, kadın merkezlerinin olduğunu hatırlatan Çakır, "Bunun gibi birimlerin hepsi kapatıldı. Bu da aslında yıllardır biz bu tür merkezlerin yaygınlaştırılmasına çalışırken tam tersi tek bir ağda toplanmasına ve ilçelerde yaşayan kadınların ulaşım sıkıntıları yaşamasına neden oldu" dedi. Çakır, "Şimdi bakanlık diyor ki 'Ben ŞÖNİM'lerde o ilde varolan belediyelerin veya kadın örgütlerinin sığınma evine yerleştirme yapabilirim' diyor. Bu da hem belediyelerin hem de kadın örgütlerinin özerkliğine ciddi bir darbe. Çünkü sığınma evlerinde kalan kadınların saat kaçta içeriye gireceğini, kaçta çıkacağını, neler yapacağına karar vermek gibi sonuçlar doğurabilir. Ve tamamen o çalışmayı yürüten kadın örgütleri ile belediyeleri dışlar. Bu konuda ciddi endişelerimiz var" diye konuştu.
'Çalışmanın odağında ailenin korunması var'
Kadın Bakanlığı'nın kaldırılıp adının Aile Bakanlığı yapılması ve kadınlara yönelik yapılan bütün çalışmalarda tıpkı ŞÖNİM gibi kadının değil de ailenin odağa konulması ve ailenin korunması olduğunu belirten Çakır, şunları ifade etti: "Yine ŞÖNİM sadece şiddet mağduru kadınlara değil erkeklere de hizmet veriyor. Bu çok ciddi bir problem. Pek çok kadın şiddet gördüğü erkeğinde oraya gittiğini görünce zaten oraya gitmeyecek. Dolayısıyla bizde diyoruz ki evet erkeklere hizmet verilebilir ama bunun verileceği mekanların ayrı olması gerekiyor. Hem kadını döven erkeğe hizmet verirseniz hem de kadını oraya alırsanız hiçbir kadın oraya gitmeyecektir."
ŞÖNİM yönetmeliksiz çalışıyor!
Bakanlığın ŞÖNİM ismi yerine Koza adını kullandığını hatırlatan Çakır, "Çünkü şiddet kaçtıkları bir şey ya. Bakanlık Koza adını kullanıyor. Bu da aslında tıpkı sığınma evine 'konukevi' demeleri gibi durumun vahametini örtme çabası gibi geliyor. Dolayısıyla Koza'nın kullanılmasını da istemiyoruz. Şu anda bakanlık tarafından yönetmelikleri hazırlanıyor. İşte sığınma evi yönetmeliği hazırlanmıştı. 6284 Sayılı yasanın yönetmeliği hazırlanmıştı. Şu anda da ŞÖNİM yönetmeliği hazırlanıyor. Yakında da çıkacak. Bugüne kadar çok ilginçtir ŞÖNİM'ler yönetmeliği olmadan çalışma yürütüyor. Bu süre içinde bakanlık kadın örgütlerini sürecin içine katmadı. Dolayısıyla biz durumun ne olduğunu, yönetmeliklerin neyi kapsadığını bilmiyoruz. Bu da bir soru işareti ve sorun alanı olarak görüyoruz. Kadın örgütleri olarak birlikte mücadele etmenin gerektiğini, bir takım platformlar aracılığıyla tepkilerin bakanlığa iletilmesi gerektiğine inanıyoruz" dedi.
'Avusturya'da kadına karşı şiddetle mücadelede devlet bütçe ayırıyor'
Avusturya Viyana Aile İçi Şiddet Müdahale Merkezi'nden Tamar Çitak ise, Avusturya'daki uygulamalar ile Türkiye arasında çok fazla fark olduğunu belirtti. Viyana'da on beş yıllık bir geçmiş olduğunu ve her şeyin orada çok güzel çalıştığını dile getiren Çitak, "Aradaki en büyük fark belki de Avusturya'da kadına karşı şiddetle mücadelenin bir devlet politikası olmasıdır. Bu da çok inandırıcı. Çünkü bütçeler ayırıyor. Sivil toplum kurumlarına milyonlarca euro bütçeler veriliyor. Burada o yok. Olmayacak gibi de gözüküyor. Daha burada kadın örgütlerinin çok büyük mücadele vermesi gerekiyor" dedi.
'Aileyi koruyalım derken kadınları kaybediyoruz'
Hükümetin aile içi şiddetle savaşmak için yasal ne varsa bu yasaları çıkardığını ve Türkiye'deki yasaların bu anlamda çok güzel olduğunu dile getiren Çitak, "Bu konuda söyleyecek bir şey yok. Yalnız işleyişi çok kötü. Tabi ki bunda en büyük katkılardan biride hükümetin kadın politikaları, kadın bakışını, aileyi koruma, aileyi korurken de şiddeti önleme çabaları var. Ama bunlar birbirinden o kadar bağımsız şeylerdir ki; o yüzden de bu ŞÖNİM'lerin şu andaki çıkış haliyle çalışma konseptleriyle başarılı olacaklarını zannetmiyorum. Aileyi koruyayım derken kadınları kaybediyoruz maalesef. Çok cinayetlere kurban oluyorlar. Hükümetin acil bir şekilde bunu tanıması ve öğrenmesi, iki konuyu birbirinden ayırması gerekiyor" dedi. Türkiye'de 14 ilde pilot uygulama temelinde açılmış ŞÖNİM'ler olduğuna vurgu yapan Çitak, fakat çalışmak için bir yönetmelik olmadığını herkesin bildiği gibi çalıştığını ve ne yaptıklarını çok da bilmedikleri şeklinde bir izlenim edindiğini kaydetti. Çitak, hükümet ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kadın kurumlarının önerilerini ciddiye almasının önemine işaret etti. Çitak, "Türkiye'de kadına yönelik şiddet almış başını gidiyor. Anladığım kadarıyla hükümet son aylarda bu sayıları çarpıtmaya da başladı. Gerçekten kadına çocuğa yönelik şiddetle aile politikaları birbirlerinden ayırmaları gerekiyor" dedi./ Diha
Güncelleme Tarihi: 02 Temmuz 2013, 10:27
Türkiye'de aileyi koruma adına kadınlar kaybediliyor
Kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele amacıyla kurulan Şiddet İzleme ve Önleme Merkezi (ŞÖNİM) ile ilgili değerlendirme yapan Kadın Dayanışma Vakfı çalışanı Ebru Hanbay Çakır, bu kurumlarda çalışanların zihniyetinde ciddi bir sıkıntı olduğunu ifade ederek, bunun değişmesi gerektiğini belirtti.
SIRADAKİ HABER