Bu dosya kapsamında 30 yıl sonra ben de Metris Cezaevi'ne gittiğimde kendime 'bu ülkede değişen ne oldu?' diye sordum. Aslında bu iddianame bu soruya açık bir şekilde cevap vermektedir" dedi.
İstanbul'da 97'si tutuklu 205 Kürt siyasetçi ve insan hakları aktivistinin yargılandığı "KCK" ana davasının 6'ncı duruşması dördüncü gününde devam ediyor. Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısında bulunan adliye binasındaki İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunda devam eden duruşmada, BDP İstanbul İl Örgütü eski yöneticisi Nural Doğan'ın savunmasının ardından delil ikamesi ile devam etti. Delil ikamesinde Doğan'ın bütün suçlamaları reddetmesi üzerine Mahkeme Başkanı Ali Alçık, "Mustafa Erol adlı kişide telefon numaran çıkmış ne diyorsun" diye sorunca Doğan, "Tanırım benim çalışma arkadaşımdır. Telefonumun onda olması gayet doğal bir şeydir" dedi. Alçık, Doğan'ın çeşitli tarihlerde yapılan toplantılara katılıp katılmadığını sorması üzerine Doğan, "Evet katıldım. Bunlar partimiz BDP'nin legal toplantılarıdır" dedi. Savcı İsmail Işık da "Bir telefon görüşmesinde çatı partisi diyorsun bu nedir?" sorusu üzerine Doğan, "Çatı partisi HDK öncesi bir çalışmaydı ve şu anda HDP adı altında çalışmalarına devam ediyor" diye cevap verdi. Doğan'ın delil ikamesinin ardından BDP PM eski üyesi Cihan Deniz Zarakolu'nun savunmasına geçildi.
'Daha önce Türkçe savunma yapmam ahlaki olmazdı'
Savunmaya başlamadan önce 2 yıldır cezaevinde olduğunu ve bir yıldır çıktığı tüm duruşmalarda mahkeme heyeti ile sadece 3 kelime olan "Ez li virim" ile diyalog kurduğunu belirten Zarakolu, "Öncelikle neden 'ez li virim' dediğimi açıklayayım. Bunun bir örgütsel tavır olarak algılandığının farkındayım. Fakat burada bulunan arkadaşlarımın savunma özgürlüğü elinden alınırken, benim burada özgür bir biçimde savunma yapmam ahlaki bir durum değildir" dedi. Eşitlik ve demokrasi mücadelesi yürüttüğü için yargılandığını belirten Zarakolu, "Ailemden aldığım en güzel hediye eşitlik ve özgürlük mücadelesi vermektir. Öte yandan aldığım diğer hediye iktidarlara rağmen halkların kardeş olduğudur. Ben bir yayıncı ve siyasetçi olarak, Kürt sorununun bu ülkenin demokratikleşmesi için elzem olarak gördüğümden BDP'nin çalışmalarında yer aldım" dedi.
'Ne değişti?'
Annesi Ayşenur Zarakolu'nun 30 yıl önce 12 Eylül hakkında bir kitap yayımladığı için Metris Cezaevi'ne gönderildiğini belirten Zarakolu, "30 yıl sonra ben de Metris Cezaevi'ne gittiğimde kendime 'bu ülkede değişen ne oldu?' diye sordum. Aslında bu iddianame bu soruya açık bir şekilde cevap vermektedir" diye konuştu. İddianame hakkında saatlerce konuşulabileceğini; ancak gerek avukatları gerekse de aynı dosyada yargılandığı Mustafa Avcı'nın savunmasının bunları yeteri kadar açtığını belirten Zarakolu, şunları ifade etti: "Örgüt yöneticisi olduğum söylenmekte. Bunun hakikatle bir alakası yok. BDP İstanbul Siyaset Akademisi'nde ders verirken propaganda yaptığım belirtilmekte. Bunun gerçek ile bir alakası yok. Ben akademide ders verdim. Ben bu partinin bir PM üyesiyim; aynı zamanda iktidar ve devlet üzerine çalışmalar yapan bir akademisyenim. Partim beni aradı böyle bir ders vermemi istedi. Ben de kabul ettim. Bunun hiçbir illegal yanı veya propaganda yapma hali yoktur."
'Savcı iddiasını ispatlasın'
Zarakolu, iddianamede çeşitli toplantılara katıldığının belirtildiğini ifade ederek, "Bu toplantıların hiçbirine katılmadım. Sadece partiye girerken çekilmiş bir foto üzerine böyle bir şey iddia ediliyor. Keza ben girdikten 10 dakika sonra çıkmışım. Ben nasıl söz konusu toplantıya girebilirim. Şayet girsem bile bunlar legal toplantılardır" dedi. Zarakolu son olarak, "Şayet savcı suçlu olduğumu iddia ediyorsa iddiasını ispatlamak ile mükelleftir. Benim burada suçsuz olduğumu ispatlamam gerekmez. Onun için tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.
Duruşma savunmalarla devam ediyor. Öte yandan duruşmaya mahkemenin işlerinden ötürü saat 15.00'de ara verileceği öğrenildi./ Diha
Güncelleme Tarihi: 13 Eylül 2013, 15:29
SIRADAKİ HABER