Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, süreç komisyonunun İmralı'da PKK lideri Abdullah Öcalan'la görüşmesine ilişkin tartışmalara tepki göstererek, "Kimse yanaşmayacaksa İmralı'ya gitmekten imtina etmem" dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına Gürcistan'da düşen askeri kargo uçağında yaşamanı yitiren askerler ve Hırvatistan'daki uçak kazasında hayatını kaybeden pilot Hasan Bahar'ı anarak başlayan Bahçeli, ailelere baş sağlığı diledi.
Gürcistan'da düşen C-130 tipi uçağın neden düştüğüne ilişkin araştırmaların yapıldığına dikkati çeken Bahçeli, resmi olmayan açıklamaların spekülasyon niteliği taşıdığını belirterek, "'Askeri kargo uçağımız düştü mü yoksa düşürüldü mü?' sorusunun cevabı elbette belirlenecek, ona göre bir eylem planı olacaktır" dedi. Bahçeli, gerekli incelemelerin sonucunun beklenmesi gerektiğini kaydetti.
PKK'NİN SİLAH BIRAKMA SÜRECİ
Devamla, PKK'nin silah bırakması ve feshi sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, sürece zarar vermek isteyenler olduğunu söyleyerek bu süreçte dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
"Türk milleti kalıcı bir bahar havasına kavuşacaktır" diyen Bahçeli, "Niyet hayırlı, netice de hayırlı olacaktır. Herkesin sorumluluk bilinciyle hareket etmesi yegane dileğimizdir. Hep dediğimiz gibi her şet Türkiye içindir" şeklinde konuştu.
"İMRALI'YA GİDİLMESİNE AYAK SÜRÜLMESİNİN MANASI YOK"
Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakılırsa bakılsın, milletin devlet, devletin de millet olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti: "İkisini birbirinden ayırmak yanlıştır. Bu nedenle 'Terörsüz Türkiye' hedefi milletin sarsılmaz, sakatlanamaz politik gayesidir."
Süreç komisyonunun artık son düzlüğe girdiğini söyleyen Bahçeli, "Bundan sonra İmralı'ya gidecek heyetin tespitinin yapılması da muhtemeldir. İmralı'ya gidilmesi tartışmalarına nokta konulmalıdır. İmralı'ya gidilmesine ayak sürülmesinin bir manası yoktur. Hiç kimse bu ziyarete yanaşmayacaksa alırım yanıma 3 arkadaşımı İmralı’ya gitmekten gocunmam, bir masa başında yüz yüze gelmekten imtina etmem. Mertçe özgüven içinde muhatabımın gözünün içine baka baka söylerim" dedi.
Devamla grup toplantısında bulunanlara hitaben Bahçeli, "Milletvekili arkadaşlarıma, dava arkadaşlarıma, burayı şereflendiren dava insanlarımıza sesleniyorum, İmralı’ya gitmeme izin veriyor musunuz?" diye sordu. Sorunun ardından grup sıralarından alkış yükseldi, Bahçeli "Sağ olun" diyerek karşılık verdi.
İBB İDDİANAMESİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) hakkında hazırlanan iddianameye değinen Bahçeli, "İddianamenin karalanması CHP'ye bir şey kazandırmayacaktır. Bu konuda 2 beklentimiz vardır. Birincisi; yargılama hızla tekâmül ettirilmeli, siyasi kuşatmaya alınarak tartışılmasına daha fazla müsaade edilmemelidir. Geciken adaletin adalet olmayacağı ortadadır. İkincisi; daha önce de vurguladığım gibi yargılama başta TRT olmak üzere tüm televizyonlardan canlı yayınlanmalıdır" diye konuştu.
Bahçeli, şöyle devam etti: "İddianamenin ayrıntısına girmeyeceğim. Bilen de bilmeyen de gece gündüz ahkam kesmektedir. Aziz Atatürk'ün kurduğu CHP adına ekosistem denilen mafyalaşmış bir oluşum tarafından bedeli mukavilince satın alınmıştır. Zanlılar bellidir. CHP yönetimi milletimizin verdiği vergileri gasbederek siyaset operasyona alet etmişlerdir. Emeklilerimizin parası CHP'nin para kulelerindedir. Bunun adı hortumculuk değil yüzyılın soygunudur."
Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Tam bir hafta önce hepimizi yasa boğan, milli yürekleri acıyla dağlayan, gözyaşlarını sel olup akıtan elim bir uçak kazası yaşadık. Türk Silahlı Kuvvetler envanterine kayıtlı C-130 tipi bir askeri kargo uçağımız, 11 Kasım 2025 tarihinde Azerbaycan’ın Gence şehrinden Türkiye’ye gelmek üzere havalandıktan bir müddet sonra Gürcistan hava sahasında maalesef düşmüştür.
Azerbaycan’ın 8 Kasım Zafer Bayramı Günü münasebetiyle uçuş yapan F-16’ların bakım ekibinin yanı sıra uçağın mürettebatıyla beraber 20 kahramanımız görev dönüşünde şehadete yürümüşlerdir. Gerçekten de üzüntümüz taşkın ve tarifsizdir. Yirmi kahraman şehidimizin her birisine, ayrıca Orman Genel Müdürlüğü’nün Hırvatistan’da düşen uçağında şehit olan görevli pilotumuz Hasan Bahar’a Cenab-ı Allah’tan rahmetler niyaz ediyorum; muhterem ailelerinin, mesai ve silah arkadaşlarının, elbette büyük Türk milletinin başı sağ olsun diyorum.
"BÜTÜN İHTİMALLER İNCELENECEK"
C-130 tipi kargo uçağımızın nasıl ve niçin düştüğü, bu elim olayın geri planındaki esrar perdesi kuşkusuz aydınlanacak, bütün ihtimaller dikkatten ve gözden kaçırılmadan incelenecektir. Kaldı ki talep ve beklentimiz de budur. Fakat şu hususu da söylemeden geçemeyeceğim;
Askeri kargo uçağımızın düşmesi kamuoyuna yansımasından hemen sonra bilhassa sosyal medya vasıtasıyla yapılan maksatlı ve marazi yorum ve değerlendirmelerin iyi niyetten mahrum olduğu çok açıktır. Karanlık mahfillerce üretilen dezenformasyon kampanyasının nerelere kadar uzandığı, nasıl bir yalan ve iftira düzeneğinin harekete geçirildiği her türlü izah ve ifadeden varestedir.
Resmi açıklamayı öğrenme zahmetine tenezzül etmeden fiili kaza-kırım heyeti gibi yayın ve yorum yapanların, oturdukları yerden bilirkişilik taslayanların cehil cüretkârlıkları saklanamayacak düzeyde ortadadır. Arama kurtarma çalışmaları yapılıyorken bile milletimize devamlı yalan yanlış malumatları servis edenlerin insanlıklarından dahi şüphe duyulmalıdır.
Esasen amaç üzüm yemek değil bağcıyı zorda bırakmaktır. Kara günümüzde, acının en ileri derecesinde, şehitlerimizin ocaklara düşen ateşinin hepimizi yaktığı bir dönemde spekülasyon değirmenine su taşıyanlar, neredeyse kesin hükme varanlar Türkiye aleyhtarı çevrelere kuklalık yapmak dışında bir işe yaramayan utanmazlardır.
Askeri kargo uçağımız düştü mü yoksa düşürüldü mü? Sorusunun cevabı, ya da düştüyse buna neden olan amillerin nelerden ibaret olduğu, yok eğer dış bir müdahaleyle düşürüldü ise fail mihrakların hüviyetleri elbette belirlenecek, ona göre de bir eylem planı inanıyorum ki temin ve tertip edilecektir.
Zorlu ve sıkıntılı günleri devlet ve millet aleyhine bir dedikodu furyasına çevirenlerin maskeleri ümit ediyorum ki indirilecektir. Devletimize güven ve itibar asıldır.
Milletimize doğru ve isabetli bilgiler vermek, komplo teorilerine kapalı durmak ahlaki bir mükellefiyettir. Kara kutunun deşifre edilmesine eş zamanlı olarak kaza-kırım heyetinin rapor formatında hazırlayacağı çalışmalarının sonuçlanmasını sabırla beklemek lazımdır. Allah’tan niyazım, milletimizi ve devletimizi görünür görünmez kaza, bela ve her türlü afetten sonsuz kudretiyle muhafaza etmesi, rahmet ve himayesini üzerimizden esirgememesidir."
"GEÇMİŞTEN PİŞMANLIK, GELECEKTEN DOLAYI DA ENDİŞEMİZ YOK"
Türkiye, birbirine eklemlenerek ilerleyen güçlü adım ve atılımlarla feleğin çemberini kıracak, yeni yüzyıla Türk milletinin mührü vurulacaktır. Geçmişten duyacağımız bir pişmanlık, gelecekten dolayı da herhangi bir endişemiz yoktur ve olmamalıdır.
Kültürel zenginliğimiz, sosyal sermayemiz, beşeri cevherimiz, ekonomik direncimiz, politik mukavemetimiz, demokrasi müktesebatımız, diplomatik enginliğimiz, hepsinin de fevkinde milli birlik, kardeşlik ve dayanışma kararlılığımız ülkemizin mukayeseli ve stratejik üstünlüğünü resmetmektedir.
Karamsarlığı devamlı ve sistemli biçimde aşılayanların önünde iman ve irade kuvvetimizle durmaktan başka seçeneğimiz yoktur. Daha iyi, daha huzurlu, daha güvenli, daha kaynaşmış, daha kucaklaşmış, daha müreffeh, daha gelişmiş ve çok daha yükselmiş bir Türkiye tablosu hepimizin ortak sorumluluğudur.
Bu mühim sorumluluğun icrası ve ikmali hususunda elimizden geleni yapmakla tarihe ve millete karşı önşartsız vazife üstlenmiş haldeyiz.
Korkuları canlı tutmak, iyimser havayı zehirlemek, umutları köreltmek, ön yargıları sürdürülebilir şekilde kışkırtmak için yeni mevziler arayan, uçurumlarla çevrili yolların temelini kazan kifayetsiz muhterislere karşı azami dikkat etmek zorundayız.
PKK’NİN SİLAH BIRAKMA SÜRECİ
Terörsüz Türkiye hedefi, son yüz yıl içinde yakaladığımız en önemli ve tarihi fırsatlardan birisi, belki de birincisidir.
Bu kapsamda ülkemizin makus talihi değişecek, üzerimizde hesap yapan menhus ve menfur emeller boşa düşecek, Türk milleti göz alıcı ve aynı zamanda kalıcı bir bahar havasına kavuşacaktır. Terörü siyasi nema olarak kullanan, sözde vatansever ve milletsever pozlar veren fesat ve nifak yuvaları Allah’ın izniyle çöküp gidecektir.
Niyet hayırlı, inşallah netice de hayırlı olacaktır. Suyu bulandırmaya çalışanların suçlayıcı ve küstah siyasi tavırları milletimiz nezdinde hükümsüz ve itibarsızdır.
Bir devlet politikası haline gelen terörsüz Türkiye hedefini baltalamak için devreye giren, iyi kisvesiyle dalavereye heves eden siyasi devşirmelerin, devlet-millet kenetlenmesini anlayacak kadar akli ve fikri seviyeleri elbette yoktur. Türkiye’nin bugünkü hassas ve nazik döneminde herkesin sorumluluk ruhuyla, uzlaşmaya yatkın davranış kalıbıyla ve üslup saygınlığıyla hareket etmesi yegane dileğimizdir.
"İMPARATORLUKTAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE GEÇİŞ KÖPRÜSÜ TBMM’DİR"
Hep dediğimiz gibi, her şey Türkiye içindir. 'Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben' anlayışı bizim siyasetimizin ana omurgasıdır. Tarihin sararmış ve solmuş yapraklarından, araya araya bulup çıkardığımız nice acı veya parlak hatıranın ivmesiyle istikbalin yol haritasını çizmenin, istiklalimizi ve milli varlığımızı canımız pahasına korumanın derdindeyiz, peşindeyiz.
Tarih, geçmiş olayların pul koleksiyonu yapar gibi toplanmasıyla sınırlı gösterilemez, böylece de takdim ve teşhir edilemez. Yayı ne kadar geriye çekersek oku o denli uzağa atmamıza benzer şekilde, ne kadar geriye bakarsak, o kadar uzağı görmemiz kaçınılmaz bir hayat ve tarih gerçeğidir.
Bildiğiniz üzere, Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçiş köprüsü TBMM’dir. Hazırlık ve mayalanma dönemi ise kongreler marifetiyle, yani demokratik yollarla icra edilmiştir. Silah, siyaset ve stratejiye tutunmuştur.
Aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir seçim, temsil ve vekalet ağı üzerine kurulu bulunan ve katılımın esas alındığı kongre hareketleri Osmanlı İmparatorluğu’nun içine düşmüş olduğu derin bunalımın ancak demokrasi ile çözülebileceğini göstermiştir.
Kısaca temas etmek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti bir demokrasi zaferi, mücadele bereketi, muazzam bir halk hareketidir. Millet, devleşmiş, devletleşmiş, müstevli akınlarını devirmiştir. Anlatmak ve açıklamak istediğim özetle şudur: Türk devlet felsefesine hangi açıdan bakarsak bakalım, devlet millettir, millet de devlettir. Devlet, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
İkisini birbirinden ayırmak, ayrı ayrı değerlendirmek, zaman zaman da çatıştırmak fahiş bir yanlış olmanın yanı sıra, devlet umurunu ve onurunu hazmedemeyen nevzuhur demokrat yobazların handikap ve hüsranıdır.
Bu nedenle 'Terörsüz Türkiye' hedefi mahut ve malum bir devlet politikası olduğu kadar milletin sarsılamaz, sakatlanamaz politik ve demokratik gayesidir.
"GERİYE DÖNÜŞ İMKANI KALMAMIŞTIR"
Türkiye’nin politik sinir sistemini bozmanın peşinden gidenler, devlet-millet birlikteliğini budamanın peşin hayaliyle geviş getirenler çok derin hayal kırıklığı eşliğinde mahcup ve mağlup olacaklardır.
Terörsüz Türkiye, gülen çocukların, sevinen anaların, huzurlu gelinlerin, sabırla şükür arasında ömür geçiren ümitli babaların remzidir.
Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge, mazlumların gelecek ve gerçekleşecek olan güvenli ve güçlü hayatlarının bereketli membaıdır.
Yüze yüze kuyruğa gelinmiştir. Çıktığımız sahilde gemiler yakıldığından geriye dönüş imkanı da kalmamıştır. Bugün 17’inci toplantısını yapacak olan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu artık son düzlüğe girmiştir.
Hazırlanması gündemde olan, sınırları millet-devlet hassasiyet ve hükümranlık haklarıyla ihata edilmesi gereken yasal, hukuki ve demokratik çerçevenin önümüzdeki sürecin yol haritası olması hepimizin ortak kanaat ve kararıdır.
"İMRALI’YA GİDİLMESİNE AYAK SÜRÜMENİN HİÇBİR MANASI YOK"
Bundan sonra İmralı’ya gidecek heyetin teşekkül ve tespitinin yapılması da muhtemeldir. Günlerdir süregelen İmralı’ya gidilsin mi gidilmesin tartışmalarına bir nokta koyulmalıdır.
Dürüst ve samimi ölçülerde Terörsüz Türkiye hedefinin hayat ve zemin bulması isteniyorsa, İmralı’ya gidilmesine ayak sürümenin hiçbir manası da olmayacaktır.
Sürecin asıl muhataplarından birisiyle doğrudan temas kurulmayacaksa sonuç nasıl alınacak, ilerleme nasıl kaydedilecek?
Şayet Meclis’te kurulan komisyon bu çerçevede karar alamazsa, hiç kimse bu ziyarete yanaşmazsa, herkes üç maymunu oynamanın merakında ısrar ederse, açık açık söylüyorum; alırım yanıma üç arkadaşımı, kendi imkanlarımızla İmralı’ya gitmekten gocunmam, çekinmem, bir masa etrafında yüz yüze gelmekten de imtina etmem.
Karanlıkta göz kırpmam, ipe un sermem, söyleyeceğim ne varsa mertçe, özgüven içinde muhatabımın gözünün içine baka baka söylerim. PKK’nın lağvedilmesinin hitamında bütün kanlı silahların ya teslimi ya da yakılması mukadder bir akıbet olarak önümüzde durmaktadır.
SURİYE'DEKİ GELİŞMELER
Suriye’de SDG/YPG’nin merkezi hükümetle entegrasyon müzakereleri, alınan mesafeler, bazı provokasyonların varlığına rağmen diyalogların günbegün makul bir çizgide seyretmesi kayda değerdir. Suriye Cumhurbaşkanı’nın ABD Başkanı’yla gerçekleşen yapıcı ve olumlu görüşmesi barışçıl arayışları kamçılamasının yanında, 10 Mart Mutabakatının uygulanması için net mekanizmalar üzerinde uzlaşılması memnuniyet vericidir.
'Terörsüz Türkiye, Terörsüz Bölge' hedeflerinin neresi kötüdür?
Mazisi 41 yılı bulan, esasen ideolojik feyzi 1,5 asra yaklaşan ağır ve silahlı bir musibeti ülke gündeminden tamamıyla çekip çıkarmanın yanlış olan yanı nedir?
İşkembeden sallayanları, takılmış plak gibi aynı ezberleri seslendirip duranları terörün bitişi niye rahatsız etmekte, niçin deliye çevirmektedir?
Ruhları vücutlarından başıboş gezen sipariş ve tasarlanmış milliyetsiz milliyetçiler, sorarım sizlere, terörün sona ermesiyle vasat bulacak şahlanmış Türkiye, tomurcuk tomurcuk açmış barış ve huzur neden uykularınızı bu kadar kaçırıyor?
Müzakere yokken, mütareke yokken, taviz yokken, teslimiyet yokken, gizli pazarlık yokken, hepsine birden var demek, sürekli çürük tahtaya çivi çakmaya kalkışmak manen, ahlaken ve vicdanen utanç duyulacak bir yüzsüzlük değil midir?
Huzurlarınızda 'Terörsüz Türkiye' hamlesine karşı atılan elim ve şeni iftiraları hem red ediyor, hem de mefluç ve müflis muhataplarına misliyle iade ediyorum. 'Terörsüz Türkiye'nin mahsurlu olduğunu ileri sürenlere, sizin alternatifiniz, sizin politik vizyonunuz, sizin çağı ve yüzyılı okuyacak milli tasavvur ve teklifiniz nedir diye sormak en tabii hakkımızdır.
Boşa sallayıp dolu tutmanın kurnazlığında olan marjinalleşmiş siyasilerle ilgimiz ve işimiz olmaz, olamaz, olmayacak.
Elleri öpülesi ecdadımız Oğuz Kağan’ın asırlar öncesinden söylediği şu sözü de hiç aklımızdan çıkarmıyoruz, hiç kimsenin de çıkarmasını arzulamıyoruz. 'Siz birbirinizden ayrılırsanız, hepinizi ok gibi birer birer kırıp parçalarlar. Oysa birlik olursanız, hiçbir güç sizi yıkamaz, kıramaz.'
"SÖZDE AYDINLARIN HİÇBİR TELKİNİNE ALDIRMAYACAĞIZ"
Birliğimizi koruyacağız. Dirliğimizi koruyacağız. Beraberliğimizi koruyacağız. And olsun, şart olsun, Türkiye’nin ve Türk milletinin ali ve asli çıkarlarından milim de olsa ödün vermeyeceğiz. Hep birlikte Türkiye olduğumuzu sonuna kadar haykıracağız.
Melez ve kopya edilmiş, açıkçası ana akım ve kaynaktan tamamıyla kopmuş sözde milliyetçi, sözde demokrat, sözde insan sever, sözde aydınların hiçbir telkinine aldırmayacağız, kaale ve ciddiye bile almayacağız.
Doğru bildiğimiz istikamette, sağlam irademizle, aydınlık yarınların izinde kararlılıkla ilerleyeceğiz. Durmayacağız, sinmeyeceğiz, ürkmeyeceğiz, mevzu vatan ve millet olduğu sürece gözümüzü daldan budaktan asla uzak tutmayacağız.
İBB İDDİANAMESİ
Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran rüşvet ve yolsuzluk davasına havi 3741 sayfalık iddianame hazırlanmış ve mahkemeye sunulmuştur. Burada iddianamenin ayrıntılarına girecek değilim.
Kaldı ki bu bizim işimiz de değildir. Artık Türk adaleti karar ve hükmünü verecektir. Bundan kaçış ve kurtuluş yoktur.
En başta CHP yönetimi olmak üzere, herkesin yargıya saygı duyması, hakim ve savcılara hakaret eden ahlaksız üsluptan sakınması gerekmektedir. Hukukun üstünlüğü hepimiz için bağlayıcıdır. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Herkes hukuk önünde eşittir. Hiç kimsenin ayrıcalığı ve imtiyazı yoktur.
Ekrem İmamoğlu ve onunla birlikte yargılanan 105’i tutuklu 407 kişinin hakkında mahkemenin ne diyeceği, nasıl bir sonuca ulaşacağı, hükmü nasıl vereceği yakında belli olacaktır. İddianamenin karalanması CHP’ye bir şey kazandırmayacak, bilakis korku ve kaygının tezahürü olarak değerlendirilecektir.
"2 BEKLENTİMİZ VAR"
Bu meyanda olmak suretiyle bizim iki konuda samimi ve sahici beklentimiz vardır ve şunlardır.
1– Yargılama hızla tekemmül ettirilmeli, siyasi kuşatmaya alınarak tavsamasına ve tartışılmasına daha fazla müsaade edilmemelidir.
Geciken adaletin adalet olmayacağı ortadadır.
Hz.Mevlana’nın dediği gibi, adalet her şeyi layık olduğu yere koymaktır.
2- Daha önce de vurguladığım gibi, yargılama en başta TRT olmak üzere, tüm televizyonlardan canlı yayın olarak gerçekleşmelidir.
Türk milleti olan biten ne varsa görüp öğrenmelidir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni saran devasa boyutlu iddiaların mahkemede görüşülmesi ve duruşma etapların doğrudan takip edilmesi aynı zamanda hukuk ve demokrasi güvenliğimizi de destekleyecektir.
Dediğim gibi, iddianamenin ayrıntısına girmeyeceğim, zira her şey kamuoyunda biteviye tartışılmakta, bilen de bilmeyen de gece gündüz ahkam kesmektedir.
Ancak bariz ve aşikar olan bir hususun altını kalın şekilde çizmenin de büyük bir ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. O da şudur:
Aziz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi, adına eko-sistem denilen, bununla mündemiç organize suç örgütü olduğu ileri sürülen mafyalaşmış bir oluşum tarafından, belediyenin kaynakları, yani devletin parası kullanılarak bedeli mukabilince satın alınmıştır.
İş bununla da kalmamış, müteakiben Türkiye’nin satın alınması konusunda ahlak ve yasa dışı rüşvet, ihalelerden komisyon ve yolsuzluk fırtınası esmeye başlamıştır.
Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin finansmanı amacıyla dehşet verici, dahası hırs ve ihtirasla perçinli gayri meşru, gayri hukuki bir tertip ve teşebbüsün içine girilmiştir.
Zanlılar bellidir, ifadeler ve itirafçılar bilinmektedir.
"EMEKLİLERİMİZİN PARASI CHP’NİN PARA KULELERİNDEDİR"
Türkiye’yi satın almak için rüşvet ve yolsuzluk kulvarından mıntıka temizliğine soyunanlar çok geç olmadan yakayı ele vermişler, Türk devletinin CHP kongreleri gibi satılık olmadığını çok şükür göstermişlerdir.
Bize göre iddianamenin özü ve özeti budur.
Devamlı ekonomik sorunlardan bahseden CHP yönetimi, milletimizin verdiği vergileri, henüz bıyığı terlememiş yavrularımızın haklarını, emeklilerimizin umutlarını, çiftçilerimizin alın terlerini, esnaf, memur ve işçilerimizin nafakalarını gasp ederek siyaset operasyonuna alet etmişlerdir.
CHP’nin göz kamaştıran deprem konutlarından tutun da yol, köprü, tünel, savunma sanayii ve şehir hastanelerine varıncaya kadar yapılan yatırım seferberliğini ve muhteşem eserleri eleştirmesi artık tamamıyla boşluktadır, boşunadır, yavuz hırsızın ev sahibini bastırması gibi beyhude bir çırpınıştır.
Emeklilerimizin parası CHP’nin para kulelerindedir. Milletimizin helal rızkı dolandırılmış, belediye kasası boşaltılmıştır.
"YÜZYILIN SOYGUNU"
Bunun adı hortumculuk değil, yüzyılın soygunudur. Ne hukuktan, ne demokrasiden, ne işsizlikten, ne enflasyondan, ne de ekonominin diğer konu başlıklarından bahsetmeye bu yolsuzluk markalarının yüzü kalmamıştır.
Türk milleti kesintisiz şekilde sahnelenen ekonomik soygunların az veya çok benzerlerine defalarca şahit, maalesef defalarca da mahkum olmuştur.
Saldıran, tuzak kuran, komplo imal eden, zehir saçan ekonomik çetelerin, sermaye gruplarının, soyguncuların, rüşvetçilerin, küresel tefecilerin neyi amaçladıkları, nereye ulaşmak istedikleri vicdan sahibi her insanımızın esasen malumudur.
Dün hasta adam olarak tarif ve tanımını yaptıkları İmparatorluğumuzun bünyesinde geniş ekonomik gedikler açan, bölüşüm ve paylaşım masalarında askeri ve siyasi operasyonlar kurgulayan, hitamında da icra eden muhasım ülkelerin mütecaviz politikalarından mutlak süratte ders almak zorundayız.
Makuliyetten ve hukuk üstünlüğünden verilecek her tavizin sorunların daha da karmaşıklaşmasına, Türkiye’nin çıkmaz sokaklara sürüklenmesine hizmet edeceğini aklımızdan çıkarmamalıyız."