Yaşadığım dil karmaşası yüzünden derslere adapte olamıyordum. Bu yüzden eğitim hayatımı bitirdim. İçim yanıyor, kalbim çok kırık dilim yasaklı ve ben o dili konuşuyorum diye dayak yedim" dedi.
"Uluslararası Anadil Günü" UNESCO tarafından 17 Kasım 1999'da 21 Şubat olarak kabul edildi. Bu günün asıl adı "Anadil Hareketi Günü"dür. 21 Şubat Uluslararası Anadil Günü, 2000 yılından bu yana UNESCO tarafından kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacı ile kutlanıyor. Temeli ise 1952 yılında Pakistan'ın, Urdu dilinin Bangladeş halkının da resmi dili olduğunu deklare etmesinden kaynaklanan Bengal Dil Hareketi oluşturuyor. Bugün Bengali Dili Hareketi için Bangladeş polisi ile çatışan Bangladeşli üniversite öğrencilerinin öldürülmesinin yıldönümü olarak kutlanıyordu. Dünyanın her yerinde var olan yasaklı diller, Türkiye'de de varlığını devam ettiriyor. 24 Eylül 1925 yılında "Şark Islahat Planı" çerçevesinde Kürtlerin dili yasaklandı. Adı geçen plana göre, il ve ilçelerde Hükümet ve belediye dairelerinde, okullarda, çarşı ve pazarlarda Kürtçe konuşanların hükümet emri ve kuvvetiyle cezalandırılması hükmü yer alıyordu. 12 Eylül Askeri Darbesinden sonra, yeni bir yasa ile Kürtçe adı kullanılmadan Kürtçenin konuşulması ve kullanılması ceza gerektirecek fiiller içerisine konuldu. Bu tarihten sonra Kürtçenin kamuya açık alanlarda kullanılması fiilen yasaklandı ve Kürtçe konuşanlar cezalandırıldı.
'Polisleri pes ettirdim'
Türkiye'de yasaklı diliyle yaşamakta olan ve 1988 yılında Mardin'in Midyat ilçesinden İzmir'e göç ettiğini ifade eden Hayat İzgi, geldiğinde Türkçe tek kelime bilmediğini kaydetti. İzmir'de Türkçe bilmediği için uzun süre ev bulamadığına dikkat çeken İzgi, "Bize 'Kürtlere ev yok' denildi. Burada bizden çok önce gelmiş Kürtler vardı. Hepsi Türkçe konuşuyordu. Eşim onlara 'Hayat'a da öğretin Türkçeyi' dedi. Onlar kendini inkâr eden tiplerdi. Bize 'Biz Kürt değiliz, size de öğretecek bir şeyimiz yok' dediler" diye kaydetti. İzmir'e geldiği ilk dönem memleketini çok özlediğini ifade eden İzgi, "Bir gün sokakta 2 çocuğu gördüm. Bunlar Kürtçe konuşuyordu. Hemen yanlarına gittim. Onlara sarıldım. Sanki beni vatanıma götürmüşlerdi. Biz Kürtçe konuşunca etraftan geçen bir kadın bize laf söyledi. Ben de karşılık verdim. Kütçe olduğu için ne dediğimi anlayamadı. Tepki gösterdiğimi fark etti" diye kaydetti. İzmir'de sık sık Kürtçe kasetler alarak hasret giderdiğini dile getiren İzgi, "Sık sık Ayşe Şan, Xelil Xemgin, Seyitxan'ı dinlerdim. Beni çok mutlu ederdi bu şarkılar. Kasetleri almak için param yoktu. Ben de veresiye alıyordum. Bir gün evime bir kâğıt geldi. Komşularım beni etrafı rahatsız ediyorum diye şikâyet etmiş. Bana polis 'neden rahatsızlık veriyorsun' dedi. Ben de 'kimseyi rahatsız etmiyor, kendi dilimde şarkı dinliyorum' dedim. Polisler dinlemekte ısrarlı olduğumu görünce, pes ettiler" diye belirtti.
'Onlar bizi anlasın, biz de onları anlayalım'
Yıllar geçtikçe asimilasyona zaman zaman boyun eğdiğini aktaran İzgi, "Ben halen Türkçe konuşmakta zorlanıyorum. Ama o zaman hiç bilmiyordum. Yıllar geçtikçe biz de asimile olduk yavaş yavaş. Çocuklarım okula başladı, onlar Türkçe öğrendi. Eve getirdiler. Onlarla Türkçe konuştum. Kendimi de suçlu hissediyorum. Daha fazla direnmem gerekiyordu" dedi. Kürt kadınlarının çok zor zamanlar geçirdiğini ifade eden İzgi, "Her dil bize lazım. Ama en başta anadilimiz lazımdır. Çocuklarımızın Kürtçe eğitim görmesi gerekiyor. Bu ülkede 2 dilin öğrenmesi çok iyi olacaktır. Çünkü biz burada zorlanıyoruz, Türkler de bizim vatanımızda zorlanıyor. Onlar bizi anlasın, biz de onları anlayalım" dedi.
'Dil sorunu eğitim hayatımı bitirdi'
Suriye Kürtlerinden olan Sozdar Mulla Ahmet, yasaklı dilini ve yaşadığı karmaşayı şöyle anlattı: "2007 yılında Türkiye'ye geldim. Annem Türkiye Kürdü, babamda Suriye Kürtlerindendir. Ben Suriye'nin Amude şehrinde doğdum. Orada 9 yıl yaşadık. Orada okula gidiyordum, eğitim Arapçaydı. Ben Kürtçe konuşunca öğretmenlerim dövüyordu. Daha sonra babamın işinden dolayı Kıbrıs'a gittik. Orada da okula gittim. Orada eğitim Rumcaydı. Arapça ve Rumca arasında kaldım. Daha sonra Türkiye'ye geldik. Burada da okula gittim. Karşıma bu kez de Türkçe çıktı. Okulda kardeşimle birlikte Kürtçe konuşuyorduk. Bir gün öğretmenim bizi duydu, bana 'Burası Türkiye, burada Türkçe konuşulur' dedi. Yaşadığım dil karmaşası yüzünden derslere adapte olamıyordum. Bu yüzden eğitim hayatımı bitirdim."
'Kürt halkı artık kendi dilinde konuşmalıdır'
"İçim yanıyor, kalbim çok kırık dilim yasaklı ve ben o dili konuşuyorum diye dayak yiyorum" diyerek konuşmasına devam eden Ahmet, ülke ülke gezdiğini ve her ülkede yasaklı dilinin varlığının hissettirildiğini aktardı. Yıllarca anadilini konuştuğu için hor görüldüğünü dile getiren Ahmet, "Bu günlerde bir dil bayramı kutlanacak. Ama benim yasaklı bir dilim var. Kendi dilim yasaklıyken, ben bu bayramı ne yapayım. Benim istediğim şey, Kürt halkının artık kendi dilinde konuşması, kendi kültüründe yaşamasıdır. Şimdi İzmir'de yaşıyorum. Yavaş yavaş asimile olduğumu hissediyorum. Yavaş yavaş hayatıma Türkçe giriyor. Buna dur demek gerekiyor" diye ifade etti. DİHA
Güncelleme Tarihi: 19 Şubat 2013, 09:10
'Bizim dilimiz her yerde yasak'
21 Şubat Uluslararası Anadil Günü yaklaşırken Türkiye'de yaşayan ve anadilleri yasak olan Kürt kadınları, yaşadıkları sorunları anlattı. Hayat İzgi, Kürtçe şarkılar dinlediği için komşuların kendisini polise şikayet ettiğini belirtirken, Sozdar Mulla Ahmet ise, "Ben Kürtçe konuşunca öğretmenlerim dövüyordu.
SIRADAKİ HABER