Cezasızlığa giden yol!

BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, Lice katliamı davasının 'güvenlik' gerekçesiyle Amed'den Eskişehir'e nakledilmesini "cezasızlığa giden yol" olarak değerlendirdi. BDP, nakli yapılan önemli davaları ve sonuçlarını sıraladı.

Cezasızlığa giden yol!
 Amed’in Lice İlçesi'nde 22 Ekim 1993 tarihinde çıkan olaylarda dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişi hayatını kaybettiği olaylara ilişkin dava, 28 Ocak günü Yargıtay tarafından Eskişehir'e nakledildi.

BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu,  yaptığı açıklamada bu davaların "geçmişle yüzleşme" açısından önemli olduğuna işaret ederken, nakillerin "cezasızlığa giden yol" olduğunu kaydetti.

HAKİKATLE YÜZLEŞME DAVALARI

BDP, "Kürdistan coğrafyası çok ağır bedellere, trajedilere ve katliamlara tanık olmuştur. Özellikle de 1990lı yıllar çok ağır katliamların yaşandığı bir dönem olarak ülkemiz tarihinde yerini almıştır.  Son kırk yıllık savaşın barış lehine çözülmesi adına ülkemizde diyalog süreci başta olmak üzere, yaşanan gelişmeler kalıcı barışın inşa edilebilmesi adına faili meçhuller ve katliamlarla yüzleşme ve faillerin açığa çıkarılıp cezalandırılması sürecin gelişmesi için önemli bir yerde durmaktadır. Dolayısıyla yapılacak olan yargılamalar Türkiye’nin hakikati ile yüzleşmesini sağlayacağından bu davalar aslında Türkiye’nin geçmişiyle ve hakikatle yüzleşme davalarıdır" dedi.

"Bir süredir bahsi geçen bu karanlık dönemin ürünü olan ve faili meçhul olarak bilinen katliamların davalarının açıldığına şahitlik ediyoruz" diyen BDP Komisyonu,  "Fakat açılan bu davaların hakikatle yüzleşme niyetiyle değil de, aklama niyetiyle açıldığını ve davalar üzerinden yürüyen pratiğin bizlere, siyasi irade ile korunan yargının bu davalarda 'cezasızlık' yolunda hızla ilerlediğini bir kez daha göstermiştir" ifadelerini ekledi.

LİCE VE KULP DAVALARI

Buna örnek olarak da güvenlik gerekçesiyle Eskişehir'den Lice katliamı davası ile Ankara'ya nakledilen Kulp davasını gösteren BDP, şunları belirtti:

"Benzer davalarda olduğu gibi Lice Katliamı davasında da sanık vekillerinin talebi ile Adalet Bakanlığı’nın uygun görmesi sonucu Yargıtay tarafından “güvenlik” gerekçe gösterilerek daha güvenli olduğu düşünülen Eskişehir İline gönderilmiştir. Tıpkı Şerzan Kurt, Uğur Kaymaz ve Nezir Tekçi davaları gibi…  Güvenlik güçleri tarafından katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın davası ise yine aynı Adalet Bakanlığı’nın oluru ile güvensiz olduğu gerekçesi ile Eskişehir İlinden Kayseri’ye nakil edilmiştir. Adalet Bakanlığının bu davalar üzerindeki “güvenlik” algısının ve bu kapsamda yargı mercilerinin vermiş olduğu nakil kararlarının hukukla ilgisinin olmadığı aşikardır. Zira Adalet Bakanlığı gibi siyasi bir iradenin uygun görmesi sonucu yargı eliyle verilen nakil kararları elbette siyasi kararlardır. Bu nakil kararları ile Bakanlık katliamın sanıklarını ve katliamın iradesini koruyan bir konumda yer almaktadır.

Uğur Kaymaz, Şerzan Kurt, Muş Bulanık, Mete Sayar, Musa Çitil, Çaldıran Katliamı, Altınova Katliamı ve Nezir Tekçi davaları güvenlik gerekçesi ile başka şehirlere nakledilen davalardan sadece birkaç tanesidir.  Bu davaların tamamı mağdurların çok uzun süren mücadelesi sonucu açılmış davalar olup, tabi hakim ilkesi ihlal edilen davalardır. Bu davalar üzerinden verilen nakil kararları ile katliamların sanıkları adeta ödüllendirilmektedir. Zira somut hiçbir gerekçe olmaksızın verilen nakil kararları ile aslında tüm bu sanıklar adeta ihsası rey ile cezasızlıkla karşılaşacaklarının müjdesini almaktadırlar.

Zira bu davaların birebir tanıklarından ve mağdurlarından uzaklaştırılan yargılama ile şikayetçi olanlara yargı eliyle “davanızı takip etmeyin” mesajı verilmektedir.

Kaldı ki güvenliğin olmadığı iddiası soyut bir iddia olup devam eden davalardan da anlaşılacağı üzere aksi defalarca ispatlanmıştır. Albay Cemal Temizöz ve Musa Anter davaları, benzer yargılamalarda hiçbir şekilde güvenlik konusunda bir sıkıntı yaşanmadığının kanıtı yargılamalardır."

DAVALAR KAMUOYUNUN DENETİMİNDEN UZAKLAŞTIRILIYOR

BDP Komisyonu, "Bu davalarla ilgili nakil kararları verilirken, faillerin menfaatleri mağdurların menfaatlerinden daha üstün tutulmakta ve bu durum mağduriyeti daha fazla artırmaktadır. Nakil kararları, mağdur tarafın görüşü alınmadan verilmekte ve nakiller, mağdurlar açısından ulaşımın güç olduğu yüzlerce kilometre uzaklıktaki şehirlere yapılarak, mağdurların ve yakınlarının duruşmalara katılımı önünde ciddi  engeller oluşturulmaktadır" diye belirtti.

Açıklamada devamla şunlara yer verildi: "Mağdur yakınlarının her duruşmaya katılımı, mağdurlar açısından ekonomik olarak ek külfet yaratmakta ve Uğur Kaymaz Davasında yaşandığı gibi, mağdur yakınlarının ve davayı izlemeye gelen duyarlı kesimlerin, yargılamanın olduğu şehre girişleri valilik tarafından engellenebilmektedir. Bu yolla, duruşmalara mümkün olduğu kadar az kişinin katılımı sağlanarak, duruşmaların aleniliği prensibi yok sayılmakta, dava kamuoyunun gündeminden düşürülmeye çalışılmakta ve kamuoyunun denetiminden uzaklaştırılmaktadır."

NAKİL EDİLEN DAVALAR VE SONUÇLARI

BDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu, şuana kadar nakledilen davalarla ilgili verilen kararlar ve yargılama süreci boyunca yaşanan gelişmelerin nakil kararlarının altındaki siyasi iradeyi ve amacı açıkça ortaya koyduğunu ifade ederek, şunları sıraladı:

"Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi Şerzan Kurt ve Uğur Kaymaz davalarına da ev sahipliği yapmış olup her iki davada da kamu görevlisi polisler meşru müdafaa gerekçesi ile beraat ettirilmiştir.

Yine Muş Bulanık davasında Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi iki kişinin ölümüyle ilgili sanıkların meşru müdafaa haklarını kullandıkları gerekçesiyle beraatlarına karar verilmiştir.

Musa Çitil davası Çorum Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor olup sanık Musa Çitil 13 cinayetten sorumlu tutulmasına rağmen tutuksuz yargılanmaktadır.

Nezir Tekçi davası Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor olup bu davadan ötürü AİHM Türkiye’yi adil yargılama ve yaşam hakkını ihlal ettiği gerekçesi ile mahkum etmesine rağmen sanıklar Ali Osman Akın ve Kemal Alkan tutuksuz yargılanmaktadır.

Altınova davası Kırıkkale Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor olup 1993 yılında 9 Kürt yurttaşın güvenlik görevlilerince yakılarak katledilmesinin sanıkları tutuksuz yargılanmaktadır.

Çaldıran İnfazları davası Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor olup 3 kişinin ölümüyle suçlanan sanıklar tutuksuz yargılanmaktadır.

Mete Sayar davası Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek olup, 6 kişinin ölümünden sorumlu tutulmalarına rağmen Mete Sayar ve diğer sanıklar tutuksuz yargılanmaktadır."

Komisyon, "Barış ve Demokrasi Partisi olarak hakikatle yüzleşme davaları olarak nitelendirilen bu davalara karşı yürütülen cezasızlık politikasını kesinlikle kabul etmeyeceğimizi bir kez daha belirterek bu cezasızlık politikalarına karşı da başta Adalet Bakanlığı nezdinde Hükümet olmak üzere tüm yargı mercilerini yargılamanın ve hakikatin önemi karşısında ciddiyete ve sorumluluğa davet ediyoruz" dedi.

Güncelleme Tarihi: 30 Ocak 2014, 12:30
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER