Coşkun: Devlet tercihin gereğini yerine getirir

Hükümetin anadilde savunmaya ilişkin hazırladığı yasa tasarısını değerlendiren Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Vahap Coşkun, savunma hakkına ilişkin bir düzenlemenin en alt düzeyde hak tanıma şeklinde olmaması gerektiğinin altını çizdi.

Coşkun: Devlet tercihin gereğini yerine getirir
Coşkun, "Bireyler hangi dilde savunma yapma istiyorsa, bu dilde savunma yapmalılar. Devlet bu tercihin gereğini yerine getirir" dedi.

Meclis Adalet Komisyonu'nda bulunan anadilde savunma hakkını düzenleyen yasa taslağı, alt komisyona sevk edildi. Dicle Üniversitesi Öğretim Görevlisi Vahap Coşkun, yasa taslağındaki eksiklikler ve yasanın sonuçlarını DİHA'ya değerlendirdi. Anadilde savunmaya ilişkin bir düzenlemenin yapılmasının önemli olduğunu belirten Coşkun, tasarıya 4 temel noktadan itiraz edilebileceğini söyledi. Coşkun, itirazlardan birinin "kendini daha iyi savunabileceği düşünülen dil" ibaresi olduğunu belirterek, "Birincisi derdini daha iyi anlatabileceğini düşünülen dilde tercüman istenebileceği söyleniyor. Bu çok net bir kavram değil. Bunun yerine daha net bir kavram koymak gerekir. Bu da tercih edeceği dil kavramını kullanmak gerekir. Yani bireyler hangi dilde savunma yapmak istiyorsa bir tercihte bulunmak istiyorlarsa bu dilde savunma yapmalılar. Devlet bu tercihin gereğini yerine getirir. Kavram olarak tercih ettiği dil kavramı daha doğrudur" dedi. 

'Yargılamayı bütün olarak düşünmek lazım' 

Savunmanın sadece belirli aşamalarda yapılabileceği yani sadece iddianamenin okunduğu zaman ve sadece esas hakkında savunma yapılırken de savunmanın yapılabileceğini belirten Coşkun, şunları belirtti: "Ancak yargılamayı bir bütün olarak düşünmek lazım. Yargılamanın bütün aşamalarında bireyler dilediğinde anadilde savunma yapma hakkına sahip olmalıdırlar. Üçüncü bir eksiklik ise bedelin kim tarafından ödeneceği konusunda kendini gösteriyor. Buna göre bireyler anadilde savunma talebinde bulunurlarsa bunun bedelini kendilerinin ödemesi gerekiyor. Bu da yanlış. Adil bir yargılanmanın olabilmesi için kişilerin herhangi bir biçimde savunmalarını etkileyecek olumsuzluğun olmaması lazım. Eğer kişilere bunun bedeli ödetilecekse burada bir caydırıcılık söz konusu olabilir. Dolaysıyla bunun kaldırılması, bedelin kamu tarafından ödenmesi gerekiyor" dedi. Coşkun, dördüncü eksikliği ise, "Yargılama uzarsa eğer hakimin yargılamayı anadilde değil de resmi dilde yapma konusunda bir takdir yetkisinin verileceği" diye açıkladı. Coşkun, "Hakların kötüye kullanılamayacağı" ilkesinin aynı zamanda Anayasa'da da yer alan bir ilke olduğunu kaydederek, bu eksikliklerin giderilmesi gerektiğini vurguladı. Bir haksızlığın ortada kaldırılırken yasa koyucunun veya siyasal iktidarın daha rahat hareket etmesi gerektiğini belirten Coşkun, hakların verilirken mümkün olan en alt seviyeden ve mümkün olduğunca en az şekilde vermekten vazgeçilmesi gerektiğini ifade ederek, "Siz bu hakkı tanırsınız, herkese tanırsınız. Yargılamanın her aşamasında tanırsınız. Bu haktan doğan mali yükümlülükleri de diğer dillerde olduğu gibi kamunun üzerine yüklersiniz. Kişiler bu hakkı kullanır veya kullanmazlar. Ama önemli olan bu hakkın bütün yönleri ile her şekli ile tanınmasıdır. Yasa önemlidir. Ancak eksikliklerin giderilerek, daha yasal bir çerçeveye kavuşturulmasıdır" dedi. 

'Birçok ülkede anadilde savunma hakkı verilmiştir'

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 6. maddesinde anadilde savunmaya ilişkin herhangi bir hükmün olmadığını belirten Coşkun, ancak bu sözleşmeye yönelik bazı eleştirilerin olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: "Bu eleştirilerden bir tanesi bu sözleşmenin 1950 yılı tarihli olması ve oldukça eskidiğidir. Bu eksikliklerin bazı protokoller ile giderilmesi gerektiğidir. Nitekim buna kadar AİHS'de yer almayan birçok husus protokoller ile düzeltilmiştir. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin bir tavsiye kararı var. Bu tavsiye kararına göre yeni bir protokol düzenlenmeli ve bu protokol AİHS'in bir metni haline getirilmelidir. Dolayısıyla sözleşmede bu hakkın olmamasının hakkın tanınmaması için bir gerekçe olarak sunmaktan vazgeçmek gerekir." AİHM'in de sözleşmeye ilişkin yorumunun olduğunu belirten Coşkun, mahkemenin sözleşmenin yaşayan bir organ olduğunu bundan dolayı sürekli güncellenmesi gerektiğini kaydederek, kitlelerin taleplerinin güncellendikçe sözleşmenin buna göre değiştirilmesi gerektiğini vurguladı. Uluslararası yargılamalardaki çevre sözleşmesinin bölgeler şartlar sözleşmesine bakıldığında 9. ve 10. maddelerin kişilerin kendi anadillerinde yargılama yapabileceklerine dair bir hükmün olduğunu belirten Coşkun, ancak Türkiye'nin henüz bu maddeleri imzalamadığını söyledi. Uluslararası hukukta anadilde savunmaya ilişkin birçok hükmün olduğunu belirten Coşkun, "Diğer taraftan çeşitli ülkelerin uygulamalarına baktığımızda da yargılamaların farklı dillerde yapıldığını görmek mümkündür. Mesela Avusturya'da resmi dil Almancadır fakat bunun yanında bireyler Slovence ve Macarca savunma yapabiliyorlar. Yine İsveç'te Sami dilinde, Fin dilinde, savunma yapabilmektedirler. Dünyanın gidişatı bireylerin kamusal alanın bütün kesimlerinde dilini kullanmasıdır. Türkiye'nin yapması gereken şey bir an önce anadile ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmasıdır. Eksikliklerin giderilip bunun yapılmasıdır. Zamanın ruhu neredeyse bunu emrediyor" diye konuştu. 

'Anadilde savunmaya ilişkin hakimler siyasi davranıyor'

Yargılamanın uzunluğunun sadece anadilde savunma ile ilgili olmadığını belirten Coşkun, Türkiye'de yargılama sürelerinin oldukça uzun olduğunu vurgulayarak, "Bunun bir an önce kısaltılması lazım. Fakat Türkiye'de anadilde savunma hakkını tanımak istemeyenler 'bu hakkı tanıdığınız da bu yargılama daha da uzar' diyip adeta anadilde savunmayı yargılamayı uzatmanın bir gerekçesi olarak görüyorlar. Devletlerden beklenen yargılamayı kısa bir sürede bitirmektir. Bunu bir gerekçe olarak kullanmamak lazım" diye konuştu. Türkçe konuşan birinin kendini savunurken bir bedel ödemediğini belirten Coşkun, "Kendi savunmasını Kürtçe yapan bir vatandaşın da böyle bir şeyle karşılaşmaması gerekir. Bunu tamamen ortadan kaldırmak lazım, ayrımlara gitmemek lazım. Bu tamamen yanlış. Yargılamanın her aşamasında, herkes için anadilde savunma bir haktır. Bu haktan kaynaklanan yükümlükleri de devlet yerine getirmelidir" dedi. KCK davalarının siyasi dizaynın bir sonucu olduğunu belirten Coşkun, "Orada Kürtçe savunma yapmak isteyen sanıkların Kürtçe savunma yapmak istemeleri de siyasi bir istektir. Bu da son derece doğal bir istek, seslerini bu şekilde duyurmak istiyorlar, demokratik kamuoyunu harekete geçirmek için yapıyorlar. Mahkemeler de buna karşı olarak siyasal bir tavır da bulunarak, buna izin vermiyorlar. Hatta bunu yaparken de Kürtçeyi aşağılayan bir ifade de kullandılar. 'Bilinmeyen bir dil' gibi ifadeler kullandılar" diye belirtti. Anadilde savunmanın kabul edilmesi durumunda "KCK davalarının" bir nebze azaltılacağını kaydeden Coşkun, "Bir nebze diyorum. Çünkü bu davalar 3 senedir devam ediyor. Bu 3 yıllık zamanda sanıklar hala savunmalarını vermiş değiller. Dolaysıyla adalete erişim konusunda ciddi sıkıntıları var. Bu sıkıntıların giderilmesi noktasında olumlu noktaları da olacaktır" değerlendirmesinde bulundu. 

CHP'ye sert eleştiriler

AKP'nin kendisine ilişkin bir ajandası olduğunu belirten Coşkun, AKP'nin anadilde savunmada mutlak bir ret ile hareket etmediğini belirterek, "Burada bir takım değişiklikleri yapacaklardır. Ancak kendi öngördükleri program dahilinde, öngördükleri tarihsel aralıklarda yapmak istemektedirler, AKP'nin temel problemi bu" diye konuştu. CHP'nin anadilde savunmaya ilişkin yaptığı "muhalefeti" eleştiren Coşkun, CHP'de ciddi bir siyasal sorunun olduğunu vurgulayarak, "Sadece bu meselede değil genel meselelerde iki kanadı var. Bir tarafta da ulusalcı bir kanat var bütün hayatı 1930'a göre gören bir kanat bu kanat. Diğer taraftan da CHP'yi biraz daha parti yapmaya çalışan bir kanat var. Yani CHP'nin toplum ile daha çok buluşmasını isteyen bir kanat var. Bu iki kanadın keskin bir şekilde karşı karşıya geldiği bir durumu görmekteyiz. CHP'nin buna itiraz etmesi ulusal kanadın etkili olmasının göstergesidir. CHP'nin doğasında bunu doğal karşılamak lazım" dedi.DİHA

Güncelleme Tarihi: 27 Kasım 2012, 10:38
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER