İktidar ve muhalefet partileri Ukrayna Hükümeti’nin göstericilere yönelik polis şiddetini protesto eden ve sorunun görüşmelerle çözülmesini isteyen konuşmalar yaptılar. Amerikan Ulusal Ajansı’nın (NSA) ile İsveç Radyo Kurumu (FRA) arasında dünyanın dinlenmesi için yapılan işbirliği, İsveç ordusunun Afganistan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Kongo’da gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerinin teğet geçildiği tartışmalarda, Dışişleri Bakanı Carl Bildt ile Hükümet ortağı Halk Partisi’nin Dış Politika Sözcüsü Fredrik Malm, Mayıs ayında yapılacak seçimlerde Avrupa Parlamentosu’na en az iki milletvekili çıkaracağına kesin gözle bakılan ırkçı ve yabancı parti İsveç Demokratları’na yüklendi.
Bildt, İsveç Demokratlarına “Avrupa Parlamentosu’nda küçük faşist partilerle birlikte oturacaksınız ve İsveç halkının büyük bir bölümü bundan utanç duyacak” diye seslenirken, Malm, İsveç Demokratları’na hangi ırkçı ve yabancı düşmanı gruba girmeyi düşündükleri sorusunu yöneltti.
Tartışmalar sırasında iktidar ve muhalefet partilerine mensup bazı milletvekilleri Suriye, İran, Türkiye’de yaşanan ifade ve basın özgürlüğü ve insan hakları ihlallarine dikkat çektiler.
TÜRKİYE’DE HALA 70 GAZETECİ CEZAEVİNDE
Hükümet ortağı Hıristiyan Parti Milletvekili Desiree Pethrus, Türkiye’de 70 gazetecinin hala cezaevinde tutulduğunu hatırlatırken, Sol Parti Milletvekili Amineh Kakabaveh İran ve Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlallerini gündeme getirdi.
İran rejiminin bir yandan batılı ülkelerle diyalog kurarken aynı zamanda politik muhaliflerine yönelik baskı, işkence ve idamları artırdığını söyleyen Kakabaveh, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt’e görüşmelerinde kadın hakları, ifade özgürlüğü ihlalleri ve Kürtlerin haklarını gündeme getirip getirmediği sorusunu yöneltti.
KADINLARIN BARIŞ SÜRECİNE KATILIMI SAĞLANMALI, KÜRTLERE HAKLARI VERİLMELİ
Ortadoğu’da, Kürdistan, Suriye ve Filistin’de kadınların katılımı sağlanmadan kalıcı bir barış ve demokrasiye ulaşmanın mümkün olmadığını belirten Kakabaveh, bunun sağlanması için İsveç’e sorumluluklar düştüğünü söyledi.
Bir zamanlar ezilen halkların sesi olan, insan hakları, barş ve güvenliği gündeme getiren İsveç’in dış politikasının odağında artık silah ticareti ve ticari anlaşmaların yer aldığını ifade eden Kakabaveh, Türkiye’deki barış sürecine dikkat çekti. İsveç’in barış sürecine kadınların da katılımının sağlanması ve Kürtlere haklarının verilmesi için Türkiye’ye baskı uygulaması gerektiğini dile getirdi.
CENEVRE2’YE KATILANLAR KÜRTLERİ VE SÜRYANİLERİ TEMSİL ETMİYOR
Hıristiyan Demokrat Parti Milletvekili Robert Halef ise, Cenevre2 Konferansı’nda yer alan Kürt ve Süryani temsilcilerin bu halkları temsil etmediğini, Suriye’de demokrasi ve kalıcı barışın sağlanabilmesi için yapılacak yeni konferanslara Kürt ve Süryani halklarının temsilcilerinin katılmalarının gerekli olduğunu dile getirdi.
El Kaide bağlantılı grupların katliamlar düzenlediklerini hatırlatan Halef, katliamların durdurulması ve tutsakların karşılıklı olarak serbest bırakılması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ateşkes kararı almasını istedi.
Çevre Partisi Yeşiller Partisi Milletvekili Bodil Cebellos, İsveç’in politikasına her geçen gün çifte standartın hakim olduğunu belirttikten sonra şunları söyledi: “Biz bir şey söylüyoruz ama başka bir şey yapıyoruz. Hükümet Ortadoğu’nun demokratikleşmesi sürecinde halkların yanında yer aldığını söylüyor ama gerçekte halkı ezenleri silahlandırıyoruz. Hükümet iklim politikasında öncü olduğumuzu söylüyor ama gerçekte Birleşmiş Milletler’e verdiği söze ihanet ediyoruz. Hükümet ifade özgürlüğünden yana olduğumuzu söylüyor ama ABD’nin insanları toplu olarak dinlemesine yardım ediyoruz.”
ÖZERKLİK AYNI ZAMANDA SURİYE SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Partilerin dış politika sözcülerine sadece 20 dakika konuşma hakkı verilmesini eleştiren Cebellos, “Ben burada Suriye üzerine daha fazla konuşmak bu arada kendi kaderini tayin eden Kürt halkının ilan ettiği demokratik özerklikten söz etmek isterdim. Bu sadece bir devletin sınırları içindeki toprak bütünlüğü değil aynı zamanda Suriye sorununun çözümüdür. Federal bir devlet oluşumu Suriye’deki düğümü çözebilir” şeklinde konuştu.
Sol Parti Milletvekili Jacob Johson ise 6 dakikalık konuşma hakkının neredeyse tamamını Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmelere ayırdı. 2009 yılında yapılan yerel seçimlerde büyük ilerlemeler kaydeden DTP’nin kapatıldığını ve binlerce politikacının cezaevlerine gönderildiğini hatırlatan Johnson, daha sonra saldırıların BDP’ye yöneldiğini söyledi.
7 siyasi partiyi temsil eden Türkiye’de İnsan haklarını destekleme Komitesi adına KCK duruşmalarına gözlemci olarak katıldığını belirten Johsson, aralarında İsveç PEN üyesi Muharrem Erbey’in de bulunduğu binlerce politikacı, aydın ve insan hakları savunucusunun asılsız suçlamalarla hiç bir somut kanıt ve delil bulunmadan neredeyse 5 yıldan bu yana cezaevlerinde tutulduklarını söyledi.
KCK MAHKEMELERİ AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMELERİNE AYKIRI
KCK mahkemelerinin Avrupa Birliği sözleşmelerine aykırı olduğunu belirten Johnson, sanıklara yöneltilen terörizm suçlamalarını kabul edilmez olarak niteledi. Türkiye’nin son bir kaç ay içinde ifade ve düşünce özgürlüğüne yönelik baskı ve saldırıları arttırdığını, Hükümetin yeni kabul edilen internet yasası ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yasasında yaptığı değişikliklerle basın özgürlüğünü daha da sınırladığını ve yargıyı kendisine bağladığını ifade etti.
Konuşmasından sonra ANF’ye bir açıklama yapan Johnson, kendisine verilen 6 dakikalık süre zarfında ancak Türkiye ve Kürdistan’daki sorunların bir bölümüne değinebildiğini, 4 Mart günü parlamentoda yapılacak oturumda Türkiye’deki barış süreci ve KCK mahkemelerini ayrıntılı olarak ele alacağını belirtti.
Johnsson KCK mahkemelerin tartışılması için bir soru önergesi vermiş ve konunun 4 Mart günü parlamentoda ele alınarak tartışılması kararlaştırılmıştı. / Anf
Güncelleme Tarihi: 20 Şubat 2014, 17:09