Bakanlar Kurulu toplantısının ardından dün akşam (27 Ağustos) gazetecilere çeşitli konularda açıklamalar yapan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Şemdinli'de PKK'lilerle karşılaşan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması çağrıları ve CHP'li milletvekillerinin Hatay'daki Apaydın Kampı'na girememesine ilişkin görüşlerini de dile getirdi.
Arınç, PKK'lilerle karşılaşan BDP'li milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına yönelik çağrılar konusunda, "Dokunulmazlıklar kaldırılacaksa son olayları bahane etmeye veya kucaklaşmaları vesile yapmaya gerek yok" dedi. Arınç sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sayın milletvekillerimiz hakkında 500'e yakın dokunulmazlık dosyası var. Geçenlerde Anayasa Komisyonu Başkanı da bir benzetme yaparak, 'Bunlar suç makinası gibi' demişti. Her biri hakkında 50-60 dosya var. Onlar, bunu bilerek ve isteyerek yapıyorlar. Yaptıklarının da suç olmadığını her zaman ifade ediyorlar. Dolayısıyla Anayasa Komisyonu karma komisyon olarak çalışır, Meclis de dokunulmazlıklar konusunda bir karar verirse Sayın Bahçeli'nin böyle bir teklif yapmasına gerek kalmaz. Bu, Meclis'in görevleri içinde bir konudur."
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin teklifini ciddi bulduklarını da belirten Arınç, "Yeni anayasamızın içinde dokunulmazlığı yeniden tarif etmenin ben şahsen gerekli olduğunu düşünüyorum" dedi.
Apaydın Kampı'nda inceleme yapma girişimi "siyasi ve provokatif amaçlı"
Arınç, CHP'li milletvekillerinin Apaydın kampına alınmaması konusunda ise, kampta inceleme yapma girişiminin "tamamen siyasi ve provokatif amaçlı bir davranış" olduğunu söyledi.
Arınç, şöyle dedi: "Sivillerin, kadınların, erkeklerin, çocukların kaldığı onlarca kamp varken onların hiçbirisi ziyaret edilmek istenmiyor. Sadece Suriye'den rütbeli, rütbesiz asker, generalin, onların aileleri ile kaldığı o kampa girmek istiyorlar. Birleşmiş Milletler ve uluslararası mevzuatta da kadınların, çocukların, erkeklerin kaldığı kampların statüsü ile asker kişilerin kaldıkları kampların statüsü birbirinden farklıdır. Kadınlar, erkekler, çocuklar hayat memat endişesi ile sığınmacı olurlar, mülteci ya da sığınmacı kapsamında kamplarda kalırlar. Oysa rütbeli olsun, rütbesiz olsun, askerler emre itaatsizlik ederek ülkelerinden ayrılırlar. Yani 'Sen bana halkımı öldürmem için emir veriyorsun, bana bunun için silah veriyorsun, ben emir komuta zinciri altında çalışmak istemiyorum...' O zaman onun cezası ölümdür orada. Ölümden kaçarak Türkiye'ye geliyor. Bunların içerisinde general de var, albay da var. Dolayısıyla onlar yanlarında getirebildikleri aile fertlerinin dışında ailelerini, sülalelerini, aşiretlerini orada bırakmış insanlardır. Bu insanların bilinmesi, kendisiyle görüşülmesi, kimliklerinin tespit edilmesi halinde hem kendilerinin hem de oradaki yakınlarının zarar görmesi ihtimali vardır. Bugüne kadar asker kimlikli kişilerin kaldığı ne Türkiye'deki bir kampa ne de başka bir ülkedeki kampa siyasi kişiler girmemişlerdir, girememişlerdir, girmeleri de uygun değildir."
Arınç sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunu Sayın Kılıçdaroğlu'nun da bilmesi gerekir, ama o, 'kamplarda acaba muhalifler için asker mi yetiştiriliyor? Müslüman kanı dökmek için insanlar mı yetiştiriliyor?' diyerek dikkatleri maalesef çok olumsuz bir noktaya çekmek istiyor. O milletvekillerine şunu sormak istiyorum; orada kadınların, çocukların, erkeklerin yani halkın kaldığı onlarca kamp varken niçin onlardan birisini ziyaret edip onların dinlenmesi, düşüncelerinin alınması noktasında bir çabanız olmuyor da kolaylıkla girmemeniz gereken, oradaki insanların rızası olmadıkça da görüşülmesine imkân olmayan bir kampa girmek için ısrar ediyorsunuz? Bu tamamen siyasi ve provokatif amaçlı bir davranıştır. Sanıyorum Dışişleri Bakanımız da AFAD yetkilileri de bu konuda beyanda bulunmuşlardır."
Güncelleme Tarihi: 28 Ağustos 2012, 16:30
SIRADAKİ HABER
