'Oğluma bir şey olursa sorumlusu devlettir'
Tanırgan, 1997 tarihinde Mazıdağı ilçesine bağlı Sultan Şeyhmus köyündeki arama noktasında ihbar üzerine gözaltına alınan oğluna 24 yıl hapis cezası verildiğini söyledi. Oğlunun tutuklandıktan sonra yaklaşık 16 yıl farklı cezaevlerinde kaldığını ifade eden Tanırgan, oğlunun 13 buçuk yıl da Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldığını belirtti. Anne Tanırgan, ayaklarından rahatsız olduğunu, eşinin ise gözlerinin görmediğini belirterek, "Oğlumun hiçbir suçu yok iken bir ihbar üzerine gözaltına alındı. Devlet oğluma bir ihbar üzerine 24 sene ceza verdi. Yetmedi sürgün etti. Yetmedi cezaevi idaresinin verdiği bir yıllık disiplin cezası ile sesini duymamıza bile izin vermiyor. Bu zulüm dünyanın hiçbir yerinde kalmamıştır" diye sitem etti. Tanırgan, 4 yıl önce babasını görmek için İstanbul'dan Mardin'e gelen torunu Hacire Tanırgan'ın ilçe girişinde polisler tarafından gözaltına alındığını belirterek, torununa da 15 yıl ceza verildiğini kaydetti. Tanırgan, şöyle devam etti: "Torunum Hacire Tanırgan İstanbul Kartal Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. Maddi ve sağlık sorunlarından dolayı 5 senedir torunumu göremedim. Baba, kız senelerdir cezaevlerinde haksız yere rehin tutuluyor. Devlet oğlumu ve torunumu önce cezaevine koydu, sonra ise oğlumu
Şakran'a torunumu ise Kartal Cezaevi'ne koyarak bizden tamamen kopardı."Oğlunun kalbinden rahatsız olduğunu ve ona bir şey olması halinde tek sorumlusunun devlet olacağını dile getiren Tanırgan, "Devlet 'Tüm yurttaşlar eşittir' diyor. Ama söz konusu Kürtler olunca eşitlik kavramı ortadan kalkıyor. Oğlumun ve torunumun hasretiyle yanıp tutuşuyorum. Ama bu yoksulluk içinde bir günlük yolu rahatsız bacağımla nasıl gidebilirim? Devlet bizi perişan etti. Devlet hem bizi malımızdan hem de canımızdan etti. Devlet seneler önce korucuların baskısı ile bizi köyümüzden zorla çıkardı. Sonra oğlumu ve torunumu uzak cezaevlerine koydu" dedi.
'Oğlum daha anne karnındayken devletin şiddetine maruz kaldı'
Barış Anneleri İnisiyatifi üyesi ve BDP Kızıltepe eski İlçe Başkanı Gurbet Tekin ise, şu an Şakran Cezaevi'nde tutuklu bulunan oğlu Delil Tekin'in daha karnındayken devlet şiddetine maruz kaldığını belirterek, yaşadıklarını şöyle anlattı: "Eşim Fettah Tekin Kızıltepe PTT'de çalışıyordu. Arkadaşları ile birlikte köylere çalışmaya gittiğinde askerler tarafından 'ifaden var' bahanesiyle gözaltına alınarak sorguya çekilirdi. Akrabalarımızdan veya köyden PKK'ye kim katılsa askerler eşim Fettah Tekin'i gördüğü yerde gözaltına alarak günlerce işkenceden geçirirdi. Bir gün yine özel harekat timleri eve yaptıkları baskında, şimdi Şakran Cezaevi'nde olan daha Delil karnımdaydı. Özel harekat timleri hiç bir suç yokken evin içinde bana saldırdı. Aldığım darbeler sonucunda karnımdaki isimsiz çocuğum da zarar gördü. Delil daha dünyaya gelmeden devletten darbe aldı. Delil dünyaya geldikten sonra da devletten darbe almaya devam etti."
Oğlu Delil'in daha 16 yaşında iken tutuklandığını ve 8 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edildiğini belirten Tekin, "Delil cezaevinden çıktıktan sonra Kızıltepe'de Azadiya Welat ve Özgür Gündem gazetelerini dağıtmaya başladı. Kızıltepe'de yapılan bir basın açıklamasının ardından polisler insanlara saldırdı. Saldırıda yere düştüğümü gören oğlum bana doğru koşarak beni yerden kaldırdı. Polisler oğlumun o an fotoğraflarını çekmiş ve suç delili olarak göstererek gözaltına aldılar. Bir sene Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde kaldıktan sonra cezaevinde bir koğuşta çıkan yangından sonra 180 kişiyle birlikte İzmir Şakran T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edildi" dedi.
'Yakınlarımızı bizden koparmak için sürgün ediyorlar'
Yapılan sürgünlerin asıl amacının tutukluları ailelerinden koparmak olduğunu söyleyen Tekin, çoğu ailenin ekonomik nedenlerden dolayı sürgün edilen çocuklarının görüşüne gidemediğini dile getirdi. "Devlet çocuklarımızı resmen rehin almıştır. Yaklaşık bir senedir oğlum Delil'i sadece 45 dakika açık görüş gününde görebildim" diyen Tekin, "Oğlum cezaevinde onlara yapılanları telefonda bana anlattığında bir anne olarak kalbim duracak gibi oluyor. Oğlum telefonda bize 'Hastalanan tutsaklar revire gittiğinde doktorlar hastaları muayene etmeden kafasına göre ilaç yazıyor. Cezaevi idaresi bizim bir araya gelmememiz için her türlü çabayı harcıyor. Birbirimizle iletişim kurmamızı engelliyor. Sürekli psikolojik baskı uygulayarak moralimizi çökertmeye çalışıyor' dedi. Oğluma gönderdiğim mektupların bazıları Kürtçe yazıldığı için mektuplar verilmiyor. Oğlumun gönderdiği mektuplar da eğer Kürtçe yazılmışsa bu kısımların üzerini kalemle çizerek okunmaz hale getiriyorlar. Devlet bir taraftan Kürt dilini serbest bırakırken öbür taraftan hala cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı uygulamalara akıl erdirmek mümkün değil. Bir sene önce KCK operasyonunda eşimle beraber tutuklanarak Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konulduğumuzda oğlum Delil hala sürgün edilmemişti. Cezaevinde mahkumlar için yapılan açık görüşte eşim ve oğlum Delil ile bir araya gelirken çektiğimiz fotoğraf devletin Kürtlere uyguladığı baskının çıplak bir fotoğraftır" diye konuştu.DİHA Güncelleme Tarihi: 18 Mayıs 2013, 09:32