PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır Newroz'unda başlattığı "Çözüm sürecine" karşılık AKP hükümetinin adım atmaması üzerine KCK'nin "geri çekilmeyi durdurduk" açıklamasının ardından Türkiye ve Suriye'de yaşanan son gelişmeleri, Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Dr. Hidayet Tuksal ve Av. Yusuf Alataş değerlendirdi. Sürecin bu hale geleceğini tahmin ettiklerini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, nedeninin ise daha önce telaffuz edilen tarihler olan 1 Eylül ve 15 Ekim'e ilişkin AKP'nin hiçbir adım atmadığını ve bununla birlikte sürecin tıkanmaya doğru gittiğinden haberdar olduklarına işaret etti. Fakat buna rağmen tıkanan sürecin açılabilmesi için demokratik kamuoyunun AKP'ye adım atması için baskı uygulaması gerektiğini belirten Üstündağ, bunun içinde komisyonların kurulması gerektiğini ifade etti. Toplumsal cinsiyet eşitliği, sosyo-ekonomik ve güvenlik reformu ile ilgili komisyonların olmazsa olmaz olduğunu belirten Üstündağ, "Demokrasi ismi verilen paketin içinde anadilde eğitim, seçim barajın kaldırılması. Bunlar bir tek Kürtlerin değil, demokratik ve toplumsal olarak mutabakat sağlanmış toplumsal olarak Türkiye'deki bütün demokratik muhalefetin ve demokratik güçlerin sahiplendiği taleplerin gerçekleşmesi gerekiyor" diye konuştu.
'Suriye'deki savaş gerçeğini görmezden gelemeyiz'
Suriye'ye yönelik müdahaleye karşı olduklarını fakat karşı çıkmanın da yeterli olmadığını belirten Üstündağ, "Askeri müdahale, şu anda Suriye'de yaşanan savaş gerçeğini görmezden gelmemize sebep olmamalıdır. Zaten Suriye'de bir savaş var. Demokratik kamuoyunun Suriye'de süren bu savaş ile ilgili daha ciddi bir siyaset geliştirmesi gerekiyor. Kürt özgürlük hareketinin bununla ilgili bir perspektifi var; bunu anlıyoruz ve o perspektife göre de Ortadoğu'nun nasıl bir yer olarak hayal ettiğine dair bir perspektifi var. Bu bağlamda Suriye'deki varlığını sürdürüyor. Türkiye'deki demokratik ve sol kamuoyunun da Ortadoğu'daki geleceğine yönelik bir perspektifi olması lazımdır. Ve bu perspektif çerçevesinde müdahale hakkında ve Suriye'de olanlar hakkında bilgi ve söylem üretmesi lazım. Bu nedenle tüm ülkelerin biraraya gelerek Suriye'deki tarafların ateşkes ilan etmesi ve bu ateşkes çerçevesinde de müzakereye başlaması gerekiyor. Bunun çağrısının yükseltilmesi gerekiyor" dedi.
Dr. Tuksal: Hükümetin süreci tıkama gibi bir lüksü olamaz
Türkiye'de tıkanan "Barış süreci" ile birlikte hem Kürtlerin hem de Türklerin zarar göreceğini, kaybedilenin ise daha çok "umut" olacağını vurgulayan İlahiyatçı Dr. Hidayet Tuksal ise, "Çünkü bu süreç insanlarda son olarak kıymetli bir girişim algısı yarattı. Bu sefer olmasa bir daha olmaz! Bu süreçlerde bu tür umutlar ve bu tür kırılmalar gel-gitler yaşanıyor. Hükümetin adım atmadığını, 'adım atmıyor' pozisyonunda kabul edildiğini doğrusu çok bilmiyoruz. Bu süreç hepimizin tam olarak bildiği bir süreç değil, aksine kapalı kapılar arkasında başlayan bir süreç. Dolayısıyla biz iki taraftaki çözüm iradesine güveniyoruz ve böyle bir iradenin var olduğunu düşünüyoruz. Çünkü artık hükümetin bu süreci tıkama gibi bir lüksü olamaz. İnsanlar oldukça umutlu bu süreçten. Dolayısıyla bunun geçici bir tıkanıklık olduğunu ve çözüleceğini düşünüyorum" diye konuştu.
'Suriye'ye bedeli ağır olabilecek bir müdahale istemiyoruz'
Son günlerde tartışmaların odağı haline gelen olası Suriye müdahalesine de değinen Tuksal, Suriye'ye ilişkin üçüncü bir yolunda olduğunu söyledi. Suriye'de hali hazırda devam eden bir savaşın olduğunu nedeninin ise tüm ülkelerin Suriye'yi kendi kaderi ile baş başa bırakmasından kaynaklandığını ifade eden Tuksal, "Ben bir üçüncü yolun olduğunu düşünüyorum; ama bu üçüncü yolda ne kadar başarılı olunur o konuda da çok umutlu değilim. Yinede Suriye'ye bedeli ağır olacak bir müdahalenin yapılmasını istemiyorum. Zaten şu an yaşananların bedeli de çok ağır. Türkiye sınıra askeri sevkiyat yapıyor. Saldırmak için mi, gözdağı vermek için mi yoksa Suriye'den gelebilecek bir saldırıya karşı sınırlara takviye için mi asker gönderdi onu bilmiyoruz? Çünkü müdahale edeceğiz diye resmi bir açıklama yok" diye kaydetti.
'1 Eylül ve 15 Ekim tarihleri tesadüfi değil!'
Gelinen aşamayı, tıkanma sürecinin başarıya ulaşması kaygılarının yoğunlaştığı bir dönem olarak değerlendiren Av. Yusuf Alataş da, PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından başlatılan sürecin ciddi bir barış havasını estirdiğini ve medya kuruluşlarının manşetlerinde "barış" müjdesini verdiğine dikkat çekti. HPG'nin geri çekilme kararı, geri çekilirken kalekol ve baraj yapımı, askeri operasyonlar ve pusulama faaliyetleri gibi pürüzlerin yaşandığını hatırlatan Alataş, aynı zamanda kalekol inşaatını protesto eden Medeni Yıldırım'ın da katledildiğini hatırlattı. Türkiye'de yaşanabilecek barış sürecinin iç koşullardan çok uluslararası koşullara bağlı olduğuna vurgu yapan Alataş, özellikle de Suriye'deki koşullara bağlı olan bu süreç ile ilgili kimi karanlık güçlerin bir takım plan ve hesapları olduğunu vurguladı. Var olan hesaplar içinde Türkiye'nin Kürtler ile barışarak ülke dışındaki politikaları daha güçlü yürütmesinin beklendiğini belirten Alataş, "Zaman içerisinde bu dengelerde değişti. Hükümet Kürtlerle buradaki barış sürecini sürdürülmesine rağmen dışarıda Kürtlerden beklediği şekilde hükümetin isteklerine göre hareket etmesi yönündeki taleplerini yerine getirilmediğini gördük. Dolayısıyla her iki tarafta da sürecin devam ettirilip ettirilmemesi yönünde tereddütler yaşandı. Kabul etmek gerekir ki; Kürtler açısında sürecin ilk bölümü önemli ölçüde gerçekleştirildi. Ama hükümetin kısmen de olsa bu süreçte bir takım adımlar atması gerekiyordu. Ve bu adımların atılmadığını gördük. Demokratikleşme yönünde ciddi adımlar atılmadı. KCK tutukluları bırakılmadı, anadilde eğitim hakkı diğer partilerle birleşip ret edildi. Yakın bir gelecekte de Kürtlerin talepleri ile ilgi adım atılacağı yönünde umutlar verilmedi" diye konuştu.
Öcalan ve KCK tarafından dillendirilen 1 Eylül ve 15 Ekim tarihlerini mutlak suretle muhataplar arasında görüşülen ve mutabakata varılan tarihler olduğuna işaret eden Alataş, "Bunlar tesadüfü tarihler değildi. Dolayısıyla şu anda hem uluslararası ilişkilerin gelindiği boyut itibariyle hem de Türkiye'deki gelişmeler itibariyle sürecin tıkandığı yönünde ciddi endişeler var. Böyle düşünmemek gerekiyor, sürecin tamamen tıkandığının ve eskiye yine çatışmalı sürece yeniden dönüleceği konusunda karamsar değilim. Ama hükümetin bu süreci tek taraflı gördüğü ve hükümetin bir an önce adım atması ve solmaya başlayan barış umutları yeniden yeşertmesi gerekiyor" dedi.DİHA
Güncelleme Tarihi: 10 Eylül 2013, 12:30
'Süreç bozulursa bir daha olmaz'
İlahiyatçı Dr. Hidayet Tuksal, Türkiye'de tıkanan "çözüm süreci" ile birlikte hem Kürtlerin hem de Türklerin zarar göreceğini, kaybedilenin ise en çok "umut" olacağını belirterek, "Bu sefer olmasa bir daha olmaz!" uyarısında bulundu. Yrd. Doç. Dr. Nazan Üstündağ ise, demokratik kamuoyunun AKP'ye adım atması için baskı uygulaması gerektiğini söyledi.
SIRADAKİ HABER