Uludere raporu: Olayın kasten yapıldığına dair delil yok

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu'nun, hazırladığı raporda, "Olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır" denildi. Raporda, örgüt mensubu ya da sivil ayrımının yapılmasının mümkün olmadığına da yer verildi.

Uludere raporu: Olayın kasten yapıldığına dair delil yok
 Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu'nun, yaklaşık 15 aydır sürdürdüğü çalışmalarını tamamlayarak 84 sayfalık bir rapor hazırladı. Daha önce AKP'li Komisyon Başkanı'nın yaptığı açıklamalarda "Mahkeme olmadıklarını" sık sık söylemelerine rağmen, raporda katliamın faillerine hiç yer vermediği gibi olayın kasten yapılmadığı hükmüne varması ise dikkat çekti. Roboski’de 28 Aralık 2011’de düzenlenen hava saldırısında 34 yurttaşın katledilmesinin ardından bütün eleştirilere ve tepkilere rağmen sık sık açıklanması ertelenen ve en son büyük bir hayal kırıklığı ile açıklanan raporda “Tüm Türkiye'yi derinden üzen ve sarsan bu olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemelerde; olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır" denildi. Raporda, kaçakçı grubun içerisinde örgüt elemanlarının bulunduğu bilgisinin olduğu öne sürülerek, mağdurların ziyaret edildiği ve yalnız bırakılmayarak acılarının paylaşıldığı belirtildi. Raporda, yaşamını yitirenlerin yakınlarına Başbakanlıkça 3.4 milyon TL ödeme yapıldığı, eşi vefat eden 28 kadına da maaş bağlandığı kaydedildi.

Alt komisyonun olay yerine giderek incelemeler yaptığı aktarılan raporda, 28 Aralık 2011'deki sınır ötesi hava harekatının, TSK tarafından TBMM'nin, 2011 tarihli "Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırıların bertaraf edilmesi amacıyla Hükümete Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunması için verilen izin" kararına dayanılarak gerçekleştirildiği kaydedildi. Raporda, harekat öncesindeki bir aylık süreçte Haftanin bölgesindeki örgüt hareketliliğinin olduğu iddia edilerek, “İstihbari bilgilerin genel değerlendirilmesi yapıldığında; 2010 yılının Aralık ayında bölgedeki terörist grup sayısı 16 iken, 2011 yılı Aralık ayında örgüt grup sayısının 37'ye çıktığı, olaydan önceki bir ay içinde 30 adet duyum alındığı, örgüt grupların bölgede farklı günlerde olmak üzere 10 ile 134 kişilik gruplarla hareket halinde olduğu, örgütün elebaşlarının da içinde bulunduğu grupların intikam ve misilleme amaçlı büyük saldırılar gerçekleştireceği ve bu grupların Türkiye sınırına yakın dağlık alanlara intikal ettikleri şeklindeki bilgilerin askeri birimlere iletildiği ve askeri yetkililerin de bu hareketlilik karşısında teyakkuz halinde bulunduğu, olayda, olaya ve gruba ilişkin özel bir istihbarat olmamasına rağmen, bu genel istihbari bilgilerin tüm birliklere iletildiği, en üst birlikten en alt birliğe kadar giderek artan aşırı duyarlılık oluştuğu, her an bir saldırı olacakmış gibi beklenti içerisine girildiği, güvenlik güçlerinin adeta elleri tetikte bekler bir pozisyon içerisinde oldukları anlaşılmaktadır" denildi.

Raporda, hava harekatında keşif/gözetleme görevinin TSK'nin “Gözcü” isimli insansız hava aracı (İHA) tarafından yerine getirildiği kaydedilerek, “İHA'nın 15:59:38'de Batman'dan kalkış yaparak bölgedeki örgüt hareketliliği nedeniyle olayın gerçekleştiği yerin batısında bulunan Düğün Dağı'ndan itibaren Çukurca bölgesine doğru sınır hattını tarama görevindeyken, 17.20'de ilk hareketli cisim görüntüsünü Irak'ın iç kesimlerinden aldığı ve Türkiye'ye doğru ilerlemekte olan araçları gözetlemeye başladığı, saat 00:50'ye kadar 7 saat 40 dakika gözetleme yaptığı, ABD'ye ait İHA'nın, Kandil Dağı üzerinde keşif yapmakta iken Haftanin bölgesine ilave keşif amacıyla sevk edildiği ve 20.24'te bölgeye ulaştığı, bu saat itibariyle gözcü İHA'nın zaten 3 saattir gözetlemekte olduğu ve bir süre sonra Predator İHA'nın, grubun Türkiye'ye doğru ilerlemesi ve gözcü İHA'nın gözetleme kapsama alanında olması nedeniyle bölgeden ayrıldığı anlaşılmıştır" diye aktarıldı.

‘Örgüt mensubu ya da sivil ayrımı yapmak mümkün değil’

"İHA Irak'ın kuzeyinden gelen ilk aracı 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubu da ilk kez 18.23'te Irak'ın kuzeyinde yaklaşık 4.5 km içeride tespit etmiştir. İlk bombanın atıldığı 21.39'a kadar grup, 3 saat boyunca Türkiye'ye doğru hareket ederken gözetlenmiştir. İHA görüntüleri; Komisyon üyeleri ve görüntüleri analiz eden uzmanlar tarafından dikkatlice izlenmiştir. İHA görüntülerinde yalnızca insan, hayvan ve araç ayrımı yapılabildiği, dolayısıyla sadece İHA görüntülerine dayanarak örgüt mensubu ya da sivil ayrımı yapmanın mümkün olmadığı, önceden yaşanan tecrübelerden hareketle grubun izlenen davranışlarından bazı çıkarımlar yapılabileceği değerlendirilmiştir” denilen raporda, şöyle denildi:

“İHA tarafından ilk aracın 17.20'de, insan ve hayvanlardan oluşan grubun 18.23'te tespit edildiği ve ilk bombanın 21.39'da atıldığı bilinmektedir. Bu süre zarfında tüm kurum ve birimlerin eşgüdüm içerisinde çalışmasıyla görüntülenen grubun tanımlamasının yapılabilmesi için yeterli sürenin bulunduğu, bölgenin coğrafi koşulları ile birlikte grubun bombalandığı alan olan bekleme noktasının en yakın askeri üs bölgesine ve yerleşim yerine yaklaşık 4-5 kilometre uzakta olduğu hesaba katıldığında, grubun örgüt mensupları olup olmadığı hususunu teyit etmek için yeterli zaman olduğu halde bu imkanın iyi değerlendirilemediği kanaatine ulaşılmıştır."

Raporda, tereddüt oluşturması gereken bir başka verinin de öndeki ilk gruba atılan 3 bombadan sonra, yaylanın sonunda bin 100 metre geride beklemekte olan ikinci grubun hiç dağılmadan açık alanda beklemeye devam etmesi olduğu aktarıldı. Grubun örgüt elemanları olması durumunda harekatı gerçekleştiren uçakların seslerini duyduktan ve ilk gruba atılan bombalardan sonra son derece dağlık ve sarp olan arazide gizlenecekleri sonucuna ulaşılabileceği ifade edilen raporda, askeri yetkililerin; topçu atışına rağmen grubun dağılmaması yürüyüşüne devam etmesi, ilk bombalamadan sonra arkadaki grubun dağılmamış olması, grubun 40 civarında büyük bir grup olması, gruptaki insan sayısı ile katır sayısının yakın olması gibi verilerin, bu grubun terörist grup olduğu yönündeki kanaatlerini pekiştirdiğini beyan ettikleri belirtildi.

’69 saniye içinde son bombanın atılmasını engellenemezdi’

Raporda, Gülyazı Muhtar vekilinin ikinci bombanın atılmasından sonra Gülyazı Jandarma Karakol Komutanı'nı telefonla arayarak, bombaladıkları grubun çocukları olduğunu ve harekatın durdurulmasını istediği belirtilerek, astsubay olan karakol komutanının hava harekatına ilişkin herhangi bir yetkisinin olmadığı ve 69 saniye içinde son bombanın atılmasını engelleyemeyeceğinin anlaşıldığına yer verildi. Raporda, İHA görüntülerden insan ve hayvan ayrımının net olarak yapılabildiği, ancak sadece görüntülerden bir insanın silahlı bir terörist ya da bir sivil olduğu tespitinin yapılmasının mümkün olmadığı önü sürüldü. Raporda, 2. Ordu Komutanlığı'nın raporunda, kaçakçı grubun içerisinde 6 örgüt mensubunun bulunduğu, hava harekatı sonrasında öldükleri ve olay yerine gelen örgüt mensupları tarafından götürüldüklerinin ileri sürüldüğü kaydedilerek, “Olaydan sonra örgüt mensupları arasında yapılan telsiz görüşmelerinde, Fehman Hüseyin’in başka bir örgüt mensubu ile yaptığı konuşmadan 'iki örgüt mensubunun olay yerine gittiği, olay yerinde 48 cenaze olduğu, 2 kişinin olaydan sağ çıktığı' bilgisi edinilmiş olup, başka örgüt mensupları arasındaki telsiz görüşmelerinde ise olay yerine giden örgüt mensupları kaçakçılara ait bazı yükleri sakladıklarını konuştukları belirtilmiştir" denildi.

‘Bir delil elde edinilemedi’

Raporda, olayın kasten yapıldığına yönelik herhangi bir delil elde edilemediği önü sürülerek, "Tüm Türkiye'yi derinden üzen ve sarsan bu olayla ilgili yapılan araştırma ve incelemelerde; olayın kasten yapıldığına yönelik olarak herhangi bir delil elde edilemediği görüş ve kanaatine varılmıştır" denildi. / Diha

Güncelleme Tarihi: 22 Mart 2013, 17:12
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER