Bir hatırlatma: Adalet Tanrıçası
Adil, yaşanılabilir, gelişmiş sosyal bir hukuk devleti olmanın yolu modern ve şaşalı hukuk yapılarının açılışlarını yapmakla, polis devleti olmaktan geçmiyor. Bir hukuk devlet olmanın yolu, hukuk"u istemekle, polis devleti uygulamalarını kökten kazımakla, ve modern yapılarımıza ve beyinlerimize hukuk"u gerçekten sokmakla varabiliriz. Bu da yetmez, Adalet Tanrıçasının sağ elindeki terazisine ve sol elindeki keskin kılıcına hukuk"u emanet etmemek lazım; bir ironi olabilir ama, teraziyi ve kılıcı dengede tutan, adilliklerini sürdüren Tanrıçanın gözlerini kapatan banttır. Modern ve şaşalı hukuk yapılarınızın önündeki heykelin gözlerindeki bandı açtığınızda, daha baştan hukuk"un beyinlerimize ve hukuk yapılarımıza girmesini engellemiş olursunuz. Nitekim de, öyle yaptınız. Adalet Tanrıçasının yüzündeki bandı açarak ona çelme takmakla yetinmediniz, uluslar arası hukuk literatürünce de kabullenmiş bir olguyu, yok saydınız, çiğnediniz ve hukuk"u bize çok gördünüz!
O Polis ve Susarak Destekleyenler
120 kg ağırlığından fazla, özel eğitim almış, tam donanımlı, yüzü "kara maske"li bir özel harekât polisinin, yakaladığı 14 yaşındaki çocuğun kafasını dipçikle ezmesini, bayılıncaya kadar dövüp-tekmelemesini izledikten sonra, pek de şaşırdığımı söyleyemem. Çünkü, on yıllardır bölgede yaşattırılan trajedinin bir halkasından daha başka bir şey olmadığını bir kez daha görüyorum.
Ama, bir 23 Nisan bayramı gününde büyük bir kinle, "kara maske"sinin arkasına saklanarak silahının dipçiğini var gücüyle çocuğun kafasını vurmayı, bayılıncaya kadar tekmelemeyi "vatanına ödediği bir borç" olarak gören ve artık gelişmiş dünyada prim etmeyen bu resmi devlet anlayışının nelere mal olduğunu görmek açısından da, iyi bir örnek olarak hafızalardaki yerini almış olmasını da çok önemli görüyorum.
Yüzüne "kara maske" takmış ve insanlıktan nasibini bir nebze olsun almamış polis"in sergilediği vahşet"i savunacak avukatlar neden hala susmayı tercih ediyorlar onu merak ediyorum, yoksa bu olayın savunulacak(!) bir tarafı yok mu?
Filistinde öldürülen çocukları unutamayan Erdoğan ve Bahçeli olmak üzere; ben Atatürkçüyüm, vatanseverim diye geçinen ve bu uğurda, her fırsatta Ergenekon"un avukatlığına soyunan Deniz Baykal, iyi çocuklarını kollamakta bir mahsur görmeyen generaller yaşanılanları neden hala çok doğalmış gibi görüp, susmakta inat ediyorlar?
"Kara maske"sinin arkasına saklanan, silahıyla vurup öldürmeyi başarı ve marifet olarak gören vicdansız özel harekât polisi kadar, yaşananlar karşısında bir köşeye çekilmiş ve kıs kıs gülen her kim olursa olsun, hangi konumda ve statüde olursa olsun bu vahşilikte sizin de payınız var!
Olayın Bir Diğer Boyutu: MASKE
Olayı üzerinde durup-düşünülecek kadar vahim bir hale sokan diğer boyutu da, asayişi sağlamakla görevli olan polis"in, en ufak bir toplantıda veya gösteride, yüzlerini "kara maske"lerle kapatma ihtiyacı (!) duyan Özel Harekât Polislerine görevi bırakmasıdır.
En ufak bir olayda, yüzünü kapatıp-gizleyen devletin memurlarının, daha en başta terör yaratmak amacında oldukları, bu davranışlarıyla sabittir. Yüzünü kapatmak demek, o görevi sırasında, yapacağı her şeyden kaçabilmesi ve saklanabilmesi için, kimliğinin belli olmamasına çalışmak demektir.
Aslında ucu açık ve gayet anlaşılabilir bir konudan bahsediyoruz; çünkü, potansiyel olarak suç"a meyillendirildikleri aşikar olan Polis"in, oradaki görevi sırasında yüzünü kapatma gerekçesini başka türlü izah edemeyiz.
Sakın ha, yüzlerini "kara maske"yle kapatıp-gizleyen bu özel eğitilmiş polislerin, -yani devleti temsil eden memurlarının- bu davranışlarını ülkesine hizmetin bir parçası veya işlerinin gerekliliği olarak düşünmeyin; çünkü, bunun haklılık payı taşıdığına hiçbir aklı selim insan arka çıkmaz.
Polis vahşetiyle yaralanan ve ölümden dönen Seyfi TURAN"a acil şifalar diliyor, yaşanılan bu talihsiz durumu, kendi payıma düştüğü kadar kınıyorum, kınıyorum, kınıyorum. Adalet Tanrıçasının gözlerindeki bandı yaşanılabilir bir Türkiye umuduyla açmamanız gerektiğine inanıyorum.